|
Transfer piyasası
Birazdan okuyacağız yazı eski ama güncelliğini koruyan bir yazının revize edilmiş halidir; arz ederim efendim:

Şüphesiz dünyanın her yerinde, ama galiba en çok da Türkiye'de transfer, bir ihtiyacı karşılamaktan çok daha öte anlamlar taşır. Yöneticiler için bir güç gösterisidir transfer; bir kudret emaresi… Masaya yumruğunu vurmanın endüstriyel halidir. "Ben buradayım ve muktedirim" demektir. Dosta düşmana açık mesajdır.

Biz erkekler için hanımların alışveriş çılgınlığını anlamaya en çok yaklaştığımız dönemlerdir transfer dönemleri. Satın almanın dayanılmaz hafifliğini yaşarız her transferde. "Bas bas paraları Leyla'ya" ile "Ben seni alamadum param yok idi param" arasında bir med-cezir halidir futbol cemaatinin transfer zamanları. Sanal bir maç gibidir transfer; Temmuzda başlayıp Eylülde biten. Falanca takımın X transferine filanca takım Y transferi ile cevap verir ve skor eşitlenir. Gerçekte kimin kazandığının aylar sonra ortaya çıktığı bir maçtır bu… Rakibin transferinde gol yemiş gibi yığılıp, takımımızın transferinde havaya zıplıyoruz. Bir de uzaklardan gelen bir ses var; "bütün bu harcanan rakamlar olası bir başarısızlık sonrasında ortaya nasıl bir tablo çıkaracak" diye. Duymamaya çalışıyoruz o sesi…

Transferin yıldızları sadece futbolcular değildir. Her transfer dönemi yönetici yıldızlarını da ortaya çıkarır. Mesela falanca yönetici gitmiş ise o transfer kesin biter; eli boş döndüğü hiç görülmemiştir zira… Ama transferin asıl yıldızı "duyumcular"dır. Ya başkan veya yöneticinin yakınıdırlar ya da kendisini haberciliğe adamış gönüllü gazeteciler. Bakmayın mutlu ve mağrur göründüklerine, zor iştir duyumculuk. Haklı çıktığınızda el üstünde tutulur aksi halde ise yerden yere vurulursunuz. En kötüsü de Eylül gelip transfer kapandığında, unutulursunuz… Demem o ki "Sevmiyorsan da hor görme duyumcuyu, onun da senin gibi renk aşkı vardır"

Sizi bilmem ama transfer dönemlerinin en etkisiz elemanlarının teknik adamlar olduğunu düşünürüm Türkiye"de. Mayıs ayında verdikleri liste ile Ağustos sonunda ellerine geçen futbolcular arasındaki farkları paylaşsalar nasıl bilançolar görürüz acaba? Transfer, teknik adama bırakılmayacak kadar önemli bir iştir Türk tipi yönetici için. Ben mi kötü niyetliyim bilmiyorum ama yöneticilerin teknik direktörlere rahmetli Cem Karaca şarkısıyla seslendiklerini hissediyorum bilhassa transfer dönemlerinde; "İşçisin sen işçi kal git de giy eşofmanları."
#Transfer piyasası
#futbolcular
#Cem Karaca
9 yıl önce
Transfer piyasası
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle