|
Bir İslamcı ne ister?

Bir İslamcı önce ahlak ister. Şeriatın ahlak olduğu zaman anlam taşıyabileceğine inanır. Peygamber''in ahlakı tamamlamak için gönderildiğini hatırlar. Ahlakı olmayanın adil bir kanun adamı olabileceğine inanmaz. Ahlak olmayınca servetin sömürüye, bilginin yalana ve siyasetin zulme dönüşeceğini bilir.

Birçok İslamcı vardır, bunu biliyorum. Ancak ben, ''görüşümdeki'' İslamcı''dan bahsediyorum. Belki de bir ideadır bu. Önemi yok. Çünkü bütün nesnel varlıkların bir ideası olduğuna inanıyorum. Bundan dolayı kendi görüş açımdan bir İslamcı''nın ne isteyeceği sorusuna cevap arıyorum. Bu soruyu önemsiyorum, çünkü milleti yeniden kuracak iradenin İslamlaşma''dan geçeceğine inanıyorum.

Bir İslamcı, Allah''ın bütün hakikatin özü olarak kabul edilmesini ister. Hakikatin yeryüzündeki ışımada barışın, huzurun ve refahın var oluşunu ister. Hakikatin, bütün insanlara eşit yorumunu ister. Allah, herkesindir, herkese konuşur ve bundan dolayı herkes için adalet ister. Ne sadece Müslümanlara ne sadece inananlara! Allah ateistlere de konuşur, agnostiklere de. Allah, bir kabile, bir coğrafya, bir ulus ya da bir coğrafyaya mahpus edilemez. Allah Ortaçağ''ın da Modern Çağ''ın da varlığına seslenir. Doğu''ya da Batı''ya da. Hem Araplara, hem Türklere hem de Ruslara. Son tahlilde Allah''ın insanlığın evrensel varlığına konuşan bir varlık olmasını isterim. Çünkü onun öğütlerinin bütün zamanlara, mekanlara, insanlara ve inançlara olduğunu bilirim. Allah''ın bütün yaratılmışların üstünde ve ötesinde, ancak hepsine de dokunan bir varlık olduğuna iman ederim.

Otoriterlik bireysel katılımı

Bir İslamcı, kabileci olmak istemez. Cemaat kabilesi, ulus kabilesi, mezhep kabilesi, sermaye kabilesi, parti kabilesi… Binbir biçime bürünen bir kabilenin mağara varlığından dünyaya bakmaz. O, bütün kabileler arasında seyr-ü sefer halindedir. Hiçbirine mahkum olmaz, ancak hepsinin gerçekliğinin de farkındadır. Duyuşu, inanışı ve eylemi bütün kabile varlıklarının üstündedir.

Bir İslamcı entelektüel seyr-ü sülük ''ünde Mevlana gibi olmak ister. Hint''ten Arap''a ve Fars''tan Türk'' e yaşadığı zamanın bütün dillerine, seslerine ve kültürlerine kucak açar. O, modern zaman Mevlana''sıdır. Bilginin vatanı yoktur onun için. Çin''de de olsa alır, ABD''de de olsa. Onun için önemli olan bilginin hakikate yakınlığı ya da uzaklığıdır.

Bir İslamcı özgür olmak ister. Düşüncelerini korkusuzca ifade etmek, hayatını yaşarken Allah dışında kimseye hesap vermemek… Bütün otoritelerin haşmetinde kendine sınırlar ve kalıplar çizerek hayata yönelen bir varlık olmak istemez. Dünyaya tek başına doğduğu ve yine onu tek başına geride bırakarak gideceğini bilir. Yeryüzünde Allah''ın halifesi olduğunu bilir. Yüceliğin ve kutsallığın doğuşundan verildiğini bilir. Otoritelerin baskıcı dil varlıklarında varlığını kaybetmeyen ''yeryüzünün halifesi'' olmanın özgürlüğünü arar. Onun için tek kulluk edilecek varlık Tanrı''dır. İnsanlardan kulluk bekleyen Tanrı özentisini ahmaklık olarak görür. Onların ancak bir ömürlük kullar olduğunun farkındadır. Ona göre bedenler kul olur, ancak ruhlar kul olmaz. Çünkü ruhlar özgürdür. Ruhları olmayan insanlar, insan kulları varlıklardır.

Maslahatı geleneğe uydurmak

Bir İslamcı demokrasi ister. Onun hayatı üzerine karar alan siyasi otoritelerin üzerinde etkili olmak ister. Yeryüzünün halifesi olmanın buna katılmak için yeterli olduğuna inanır. Bundan dolayı otoriterliğin birey katılımını dışlayan bütün açıklamalarından ve meşrulaştırma söylemlerinden uzak durur. Çağdaş dil idrakiyle demokrasiyi ister (ancak demokrasiye ne bir din ne de bir hayat tarzı olarak bakar). Onu konuşan, dünyasına konuşan ve halkına konuşan ancak buna mukabil başkalarını azarlamayan, yukarıdan bakmayan ve tehdit etmeyen liderler olmasını ister. Varlığını ezmeyen bir karizma olsun ister.

Bir İslamcı, Akif gibi olmak ister. Hem elinde Kur''an ile Fatih''te dolaşan hem de Çamlıca tepelerinde musiki fasıllarına katılan! Hem Pastör''ün öğrencisi Hüsamettin''e hayran hem de büyük İslam düşünürü Hafız''a hayran ! Ne çağına mahkum, ne de çağına sağır; her daim hakikatin yanında yer alma cesaretini gösteren. Hakikate, bilgiye, aşka ve millete gönül veren.

Bir İslamcı tıpkı Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Said Nursive Filibeli Ahmet Hilmi gibi kritiğin adamı olmak ister. Hem emperyalizmi hem de yerel istibdatları kritik edebilen ... Yanlışları görünce, adaletsizliklere şahit olunca kritik eden iman… Bundan dolayı muhalefet etmeyi en tabii hakkı olarak görür. Çünkü Rabbi ona ''kendini kritik eden benliğe and olsun'' diyor. O halde neden kötülük yapanları kritik etmesin? Bu onun mesuliyeti. Filibeli Ahmet Hilmi gibi çağdaş aydınları da kritik eder ulemayı da. Sarayla, iktidarla ve merkez güçlerle beraber olmayı maslahat icabı tercih eden ulemayı… Maslahatı geleneğe dönüştüren ulemayı… Eşit ilişkilere tahammülü olmayan ve hiyerarşik kelama sahip olan ulemayı… Kendi geleneği ve milleti karşısında ''mürtedleşen'' aydına karşı ise en derin muhalefeti ortaya koyar. Onları yeniden ihyaya, imana ve millete çağırır; evine davet eder.

Bir İslamcı ülkesinde ve ümmetinde yüzyılları aşan ihtilal ruhunun yok olup gitmesini ister. Darbelerin, işkencelerin ve iftiraların bir devlet siyaseti olmaktan çıktığı bir ülkede/ümmette yaşamak ister. İnsan onurunun en kutsal öz olduğuna inanır. İnsan haklarına bu nedenle bağlanır. Allah''ın halifesi olan bir varlığın haklarını değerli ve saygın bulur. Hayatın saygıyla başlayıp aşkla sona erdiğini söyleyen Muhammed İkbal gibi varlığa bakar. Saygıyı en başa koyar. Ne mutluluk(gövdenin özgürlüğü) der kapitalizm gibi, ne de eşitlik( midenin eşitliği ) der Marksizm gibi.

Ontolojik varlık olarak eşitlik

Bir İslamcı bütün insanlarla kendini eşit görmek ister. Çünkü bütün insanların aynı anadan ve aynı babadan doğduklarına, hepsinin de Adem''in ve Havva''nın çocukları olduğuna inanır. Ateist de Adem-Havva''nın çocuğu, Rum ve Ermeni de… Ontolojik varlık eşitlik üzerine kurulur. Tanrı hariç herkes eşittir. Eşitsizlik sosyoloji ile gelen dünyevi bir olgu. İnsanların para, kavim, ulus, mevki suretleriyle geliştirdikleri bir putperestlik!

Bir İslamcı önce ahlak ister. Şeriatın ahlak olduğu zaman anlam taşıyabileceğine inanır. Peygamber''in ahlakı tamamlamak için gönderildiğini hatırlar. Ahlakı olmayanın adil bir kanun adamı olabileceğine inanmaz. Ahlak olmayınca servetin sömürüye, bilginin yalana ve siyasetin zulme dönüşeceğini bilir.

Bir İslamcı dinini özgürce yaşamak ister. Örtünmek, namaz kılmak, oruç tutmak, yardımlaşmak, hayır yapmak…Bunlar için bir sınır tanımak istemez. Kampüste, Meclis''te ve hastanede bunlarla yaşamak ister. Ezilmeden, sıkılmadan, örselenmeden…

Bir İslamcı barış ister. Asıl olan hakikatin barış olduğunu ve savaşın ise bu aslın yoksunluğundan kaynaklandığına inanır. En kötü barışın en zorunlu savaştan daha iyi olduğunu bilir. Sözü şöyle bitirir: Kimse ölmesin. Dağdan inen eşkıya tekrar dağa çıkmasın. Herkes barışın varlığında özgürlüğün halifesi olsun. Kentlerde yeni eşkıya türemesin. Millet var olsun, millet bir olsun, millet özgür olsun!

Twitter.com/eharputi

İLLÜSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
10 yıl önce
Bir İslamcı ne ister?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle