|
FETÖ, Diyanet, rapor

Fetullah Gülen, hayatının memuriyetine Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 1960’ların başında girer ve 1989 yılında emekli oluncaya kadar da orada kalır. En önemli ve stratejik konuşmalarından bazısını İzmir ve İstanbul’daki büyük camilerde yapar. Mesela biz üniversitede ve İstanbul’da başörtü eylemlerini yaparken Gülen 1989 yılında camilerde verdiği vaazların birinde aynen şöyle konuşuyordu: “Çarşıda pazarda anarşiye karışmasınlar. Zira çok yakın arkadaşlarımız fotoğraflarla tespit ettiler. Sultanahmet’te olan hadisenin arkasında da esas din düşmanları var…Sözde türban adıyla yürüyorum diyenler istihbarat örgütlerince derdest edilince bu başörtülü, mantolu veya çarşaflı kadınların çoğu erkek olarak çıktı ortaya…


Anarşistlerin oyununa gelmeyiniz. Biz muhabbet fedaileriyiz”( İmza Dergisi Ek, Aralık 1989-1990). Konuşma Diyanet'e bağlı en büyük camilerden birinde yapılıyor. Konuşmada başörtülüler ajanlarca yönlendirilen, çarşafların içine erkeklerin girdiği anarşist bir hareket olarak ifade ediliyor. Bunun gibi bir çok konuşma yine diyanetin cami kürsülerinde yapıldı. Geniş kitlelere hitap ederek kamuoyunda dinsel bir meşruiyet kazanmasının en önemli alt yapısını da bu vaazlar oluşturmakta. Hatta diyanetin bugün yayınladığı rapordaki konuşmaların önemli bir kısmı yine bu camilerdeki vaazlardan oluşuyor. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, Gülen’e ilk görev yeri olan Edirne’de iken kol kanat germeye başlar. Gülen'e yapılan çeşitli baskılar ve sürgünler onun tarafından engellenir yine. Dolayısıyla Gülen’in bir Diyanet tarihi vardır ve bu konuda Diyanet'in tartışılması ve eleştirilmesi gerekir. FETÖ yapılanması bir kült üzerinden yükselmektedir, bu kült de bütün memuriyetini diyanette geçirmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı kurumu neden bugün çok güzel bir rapor olarak ortaya koyduğu ve çoğunu dinden sapma olarak gösterdiği bu konuşmalara o zaman izin verdi? Eğer Gülen açıktan şiddet hareketlerine yönelmeseydi, hükümete karşı cunta girişimlerinde bulunmasaydı ve ABD ile ajanlık ilişkilerine girmeseydi bu konuşmaları bugün sapkınlık olarak tartışma imkânı bulabilecek miydi?

Amacımız ne Diyanet'i yıpratmak ne de yapılan son raporun geçersizliğini ortaya koymak. Ancak büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunun din, ordu, güvenlik gibi ayakları ortaya çıkıyor. Bu kurumlarımızın zaaflarını tartışarak ve onlarla yüzleşerek tekrar aynı hareketlerin ve zaafların ortaya çıkmasını engellemeliyiz. Diyanet de en örgütlü resmi din kurumu ve de FETÖ kültünün hayatının büyük bölümünü içinde geçirdiği ve çalışmalarını( vaaz ya da propagandaları) yaptığı bir alan.

Diyanete bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun hazırladığı “Kendi Dilinden FETÖ: Örgütlü Bir Din İstismarı” adlı rapor çok önemli bir araştırma. Araştırma Gülen’in yaptığı konuşmaları İslam'ın temel inançları açısından tartışmakta ve eleştirmektedir. Bu konuda gerekli olan bilimsel veriler ortaya konulmakta ve Gülen'in savunduğu görüşlerin İslam’ın temel inançları açısından sapkınlık ifade ettiği ispatlanmaktadır. FETÖ’nün inanç söylemi çözülmekte, analiz edilmekte ve çürütülmektedir. FETÖ’nün söylem dünyası, düşüncesi ve ideolojik yapısı gözler önüne serilmektedir. Bu açıdan önemli tespitlerle karşılaşıyoruz. Daha önce önemli kısmı farklı araştırmacılar tarafından da yapılan( Benim Öznenin Ölümü, Mustafa Öztürk hocanın kitabı) söz konusu kavramlar ve sınıflamalar bu defa İslamın inanç esasları üzerinden giderek kritik edilmektedir. Öncelikle Gülen kendisini mutlak bir lider kültü olarak inşa etmektedir. Bunu doğrudan dinle temellendirir. Eleştirilmeyen ve itaat edilen, hatta hiçbir görüşünden kuşku duyulmayan mutlak liderlik. Peygamber'den emir alan ve onunla her zaman görüşen bir dini kaynağa uzanır bu mutlaklık. Bundan dolayı da benim tanımlamam ile bütün paralel yapı mensupları “kendi öznelerini” mutlak lider olan “süper özneye” aktararak öznelerini yok ediyorlar.

Araştırmada dikkat çekici başka bir nokta da Gülen'in kendi cemaatini seçilmiş olarak tanımlamasıdır. Peygamber doğrudan seçilmiş olan bu cemaatle ilgilenmektedir. Gece onlar arasında dolaşır, sohbetlerde onları teftiş eder ve her zaman görev dağılımlarına müdahalede bulunur! Seçilmiş cemaat/teşkilat kudsi, rabbani, ışık süvarileri gibi kavramlarla vasıflandırılır. Cemaat, Mesih'in kolektif tecessümüdür. Gülen'in peşinden giden insanlar da kolaylıkla kendisini feda edecek bu kolektif seçkin yapıya. Diğer bütün cemaatler ve gruplar seçilmiş olma ayrıcalığıyla bir önem taşımayacak. Hatta bu seçilmiş grup mehdiyetle de birleşecek. Dolayısıyla son kurtuluş fonksiyonunu icra edecek. Sıkıntılara bunun için katlanacak ve zahidane yaşam bunun için tercih edilecek. Emir dinlenecek, itaat edilecek ve soru sorulmayacak.

Diyanet'in raporu, mehdiyet, rüya, velayet/velilik ve dinler arası diyalog gibi bir çok konuda FETÖ’nun taşıdığı sapkınlıkları göstermekte. Metin, FETÖ’nün din anlayışının sakatlığını bilimsel olarak göstermesi açsından çok kıymetli bir çalışma. Sayın Görmez, birçok çalışmada olduğu gibi burada da Türkiye kamuoyuna önemli bir katkıda bulunmaktadır.

Diyanet'in din anlayışı ve cemaatler etrafındaki sapkınlıkları, topluma zarar vermeden önce ortaya çıkarması ve tartışması gerekir.

#FETÖ
#Diyanet
#15 Temmuz
7 yıl önce
FETÖ, Diyanet, rapor
Tecdidden İslâmcılığa
Potansiyel suçlular
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı