|
Şehir savaşları ve şehir devletleri

Ortadoğu savaşları köylere kadar indi. Artık köyler üzerinde süren hâkimiyet savaşları var. Ulustan şehirlere bölünen egemenlikler ortaya çıkıyor. İşgal edilen, savaşılan, kurtarılan ve yeniden işgal edilen şehirler…Kerkük, Musul, Telefar, İdlip… Onlarcası böyle. Yepyeni bir durum bu. Siyasal hâkimiyet krizinin göstergeleri bunlar. Şehirler temelinde yürüyen siyasal hâkimiyet savaşları ile yüz yüzeyiz artık. Şehir devletlerine geri mi dönüyoruz?


Tarihte siyasal hâkimiyet önce şehirlerde kurdu. Yunanlılar Polis, Müslümanlar Medine, Latinler ise Civita dedi. Bu nedenle tarihin ilk siyaset bilimcileri hâkimiyetin ideallerini şehirler temelinde ortaya koyarlar. Platon’un Callipolisi( Devlet) ve ondan esinlenen Farabi’nin Faziletli Şehrin Kurucu İlkelerinin Başlangıcı( Medinetul Fazıla diye bilinen) adlı eseri... Farabi önce şehir temelinde bir toplumsal düzen kurmak istiyor. İmparatorlukların parçalandığı ve bir çok bölgesel devletin yaşandığı dönemde bunun peşinde. Farabi’nin siyasal tezi de geç dönem şehir devlet arayışını temsil eder. Nitekim bir süre sonra yeniden imparatorluklar ortaya çıkacak. Osmanlı parlayacak İslam topraklarında. İmparatorluklarla süren hakimiyet şemsiyesinde onlarca toplum, dil, etnisite ve mezhep yaşayacak. Tarihte en geniş hakimiyet tecrübesi imparatorluklarla yaşayacak. İslam tarihinde de bu böyledir. Son imparatorluğumuz, son dünya düzenimizdi. Son nizamı alemimizdi. Bugün farklı imparatorluk tarzları hala yaşıyor. Rusya Federasyonu ve Amerika Birleşik Devletleri yüzyılımızın şartlarında yaşayan “modern imparatorluklar”. Bundan dolayı dünya düzeninin siyasal aktörleri de onlar. Modernliğin “nizamı alemleri”! Ancak kapitalist, seküler ve materyalist nizamı alemler bunlar. Bu vasıflarından dolayı ahlaksız, adaletsiz ve sömürüye dayalı bir dünya düzenleri var bugün.

Avrupa ulus devletleri ile beraber hâkimiyet alanı artık bir ulusa dayandırıldı. Bünyelerinde ise sınırlı sayıda kavmi, mezhebi ve dili taşıyorlar. Modernliğin homojen toplum tezine eşlik ederek (tek ulus yaratmak amacıyla) farklılıklara tahammülleri oldukça sınırlı. Ulus devlet hakimiyeti yine de bir çok şehri kapsayarak sürüyor. Ulus devlet, self determinasyonu çeşitli şehirleri de içinde tutacak biçimde idrak ediyor. Ancak kimi kavimleri hâkim hale getiriyor, kimilerini de susturuyor.

Post-Osmanlı ile beraber Avrupa, ulus devlet düzenini Ortadoğu’ya ihraç etti. Skyes-Picot Antlaşması tamamıyla budur. Şimdi, küresel zamanlarda ABD ve Rusya imparatorluğun yeni formlarıyla sürerken Ortadoğu’ya etnisite ve mezhep temelinde inşa olan siyasal düzeni öneriyorlar. Dikkat edelim! Kürtler, Şiiler ve Sünniler ya da Şii Hilali gibi sınıflamalar Amerika Birleşik Devletleri'nin stratejik araştırma merkezlerinden doğdu. Bu sınıflamalar ön görülen hâkimiyet tezine göre yapıldı. Artık mezhep ve etnisite sınırlarını da aşarak şehirlerin self determinasyonu gündeme geliyor. Büyük bir siyasal hâkimiyet bunalımı bu. Siyasal krizin en son noktası! Şehir devletlerinin yükselişi! Her şehir etrafında yeni çatışmaların, yeni güçlerin, yeni terör yapılarının ortaya çıkması demek bu. Siyasal otorite atomize oluyor. En küçük bölümlere ayrılarak tamamıyla işlevsiz hale geliyor. Bundan dolayı da güvenlik yok oluyor. Bunun sosyolojik maliyeti de büyük. Çünkü toplumlar savruluyor. Göç dalgaları ortaya çıkıyor. Aileler parçalanıyor. Katliamlar yaşanıyor. Etnik yapılar ve mezhep grupları birbirine düşman hale geliyor. Mezhep savaşları ve kabile savaşları ortaya çıkıyor.

Köylere inen savaşlarda ordulara alternatif terör grupları ve milis grupları doğuyor. Savaşan ordular yerine savaşan gruplar sahnede yer alıyor. Hatta Irak Ordusu gibi bazı ordular milis gruplarının bir parçası haline geliyor neredeyse. ABD gibi bazı devletler de terör gruplarıyla beraber savaşıyor. Devletler ve teröristler iç içe geçiyor. Irak hükümetinde Haşdi Şab’iler, ABD ordusunda da PKK ve PYD’liler öne çıkıyor. Güvenlik ve otorite, hakimiyet ve temsil bölgesel bağlamda anlam kaybına uğruyor.

Siyasal hakimiyet yeniden tesis edilmeli. Bunun yolu da statükoyu korumaktan geçmiyor. Farklılıklara yer veren bir ortak hakimiyet yolunu bulmalıyız. Tarihte bunu başardık, yine başarabiliriz. İmparatorluk hâkimiyet bilinci her şeye rağmen tarihte bulunmuş en iyi çözümlerin başında yer alıyor. ABD ve Rusya Federasyonu gibi. AB de bunun arayışı. Ortadoğu da kendisi için bulmalı. Mezhep ve etnik kimliklere temsil veren ama otoriteyi bunun ötesinde kuran bir çözüm… Türkiye bu bilincin bakiyesine sahip en önemli ülkedir.

#ABd
#Ortadoğu
#Batı
#Savaş
7 yıl önce
Şehir savaşları ve şehir devletleri
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle