ABD’nin 2003 yılındaki Irak işgali sırasında kullandığı Ebu Gureyb Cezaevi’nde farklı zamanlarda iki kez tutulan Iraklı Hasan Abdussettar el-Meşhedani gördüğü işkenceyi şöyle anlatmıştı: “Cezaevine girdiğim ilk 3 gün hiç yemek tatmadım. Psikolojik işkence uyguladılar. Dondurucu soğukta, battaniyesiz, elbisesiz, aç... İdrara dahi çıkarmadılar, üzerimize soğuk sular döktüler.”
Uzun yıllardır İstanbul’da ikamet eden evli ve 7 çocuk babası 53 yaşındaki Meşhedani, ilk olarak 2005’te Ebu Gureyb’e gönderilmiş ve aynı yıl serbest bırakılmış, bir sonraki yıl yine tutuklanmış ve aynı hapishanede 4 yıldan daha uzun bir süre işkencelere maruz kalmıştı.
Tüm dünyanın yıllardır bildiği ve zamanla detaylarını öğrendiği Ebu Gureyb’deki ‘Vahşi Batı’ işkencelerinin yalnızca bir mağdura ait olan aktarımı burada dursun. Önceki hafta, 7 Ekim’den bu yana Gazze’yi soykırıma mahkûm eden İsrail’in Filistinli tutsaklara türlü işkencelerde bulunduğu ortaya çıktı. Aslında çıkarıldı!
İsrail’in, Gazze’de yaşayan herkese hatta hastanelerdeki hastalara dahi sistematik işkenceler uyguladığı, açlığa ve de beraberinde ölüme mahkûm ettiği ayan beyan ortadayken Negev Çölü’ndeki Sede Teiman Cezaevinde tutulan Filistinlilere işkence yapıldığı haberi malumun ilamı oldu. İsrail’in, Sede Teiman Cezaevinin yanı sıra Batı Şeria’daki Anator ve Ofer askeri üslerinin de işkence merkezlerine dönüştürdüğü ortaya çıktı.
İşkence görüntüleri ve belgelerini CNN’nin yayınlamasının arkasında bir politik hamle, yol ayrımı ve bir kamburdan kurtulma amacı güdülüyor mu düşünmeden edemiyor insan.
Bazı devletler, kurumlar ve küresel medya İsrail’i yalnızlaştırmaya tam olarak ‘yanaşamasa da’ insanlığın tavrı Amerika’yı bu yol ayrımına itmiş görünüyor. Hedefte ise Gazze kasabı Netanyahu var. İsrail iç siyasetinde desteğini yitiren ve esir yakınlarının konsolide ettiği Tel Aviv merkezli hareketliliğinin de hedefinde olan Netanyahu’yu verip, normalleşme süreci başlatılmak isteniyor.
Bu röportajın ardından habercilik politikası gereği Biden’ı desteleyen CNN televizyonu Gazze’ye 30 kilometre uzaklıktaki Sede Teiman Cezaevine girerek Filistinli tutsaklara yapılan işkenceleri ortaya çıkardı.
İşkence haberleri, Lahey’de devam eden soykırım davasını da etkileyecektir mutlaka.
Başta İslam ülkeleri olmak üzere, mevcut Batı anlayışından beri olan insanlığın önünde tarihi bir sınav var şimdi. Amerika ve İsrail’in ‘Netanyahu yemini’ yutmamak!
Amerika ve yönettiği kurumlar bu hususta çok mahirler. Hatırlayalım. Srebrenitsa’da Sırpların imza attığı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük soykırımda, Radovan Karaciç sorumlu tutulmuştu. Kendilerine sığınan sivilleri Sırplara teslim eden etmelerine rağmen Hollanda askerleri sadece kurbanların ailelerine tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. Uluslararası Adalet Divanı 2007’de, Srebrenitsa’da yaşananları «soykırım” olarak nitelendirmiş ancak Radovan Karaciç ülkenin Cumhurbaşkanı olmasına rağmen Sırbistan’ı sorumlu tutmamıştı.
Şimdi de benzer bir senaryo ve yargılama tiyatrosunun sahnelenmesi söz konusu olabilir. Üstelik bu kez soykırımın birden fazla ortağı var. Mesele işkence belgelerini yayınlayan CNN televizyonu da basın yoluyla çeşitli soykırım suçları işlemiş bir suç ortağı...