Esas mesele gidişatı etkileyecek, geleceğin siyasi eğilimini ortaya koyacak
hangi tarafta biriktiği, çoğaldığı meselesidir.
'ı bu yönüyle çok önemsiyorum.
Herkes,
'ye ve
'a uyarılarda bulunurken, aslında
'ın,
demesindeki niyeti okuyor.
Doğal restorasyonu unutarak, dönüşümün niteliğini görmezlikten gelerek, sadece uyarılarla, hayatın içinde gelişen butik örneklerle ana aksı izah etmek mümkün değildir.
Ülkede
'dan bu yana üniversite sayısı artıyor.
'nin her şehrinde, başka bir şehirden gelip orada yaşayan
yaş aralığında genç bir nüfus var.
Bu çocuklar üniversite öğrencileri, öyle ya da böyle kendilerine
insan gözüyle bakıyorlar.
Okudukları okulun, bölümün niteliği onlar için şimdilik tartışma konusu değil, ama yarın öyle olmayacak.
Çünkü hayatın gerçekleriyle yüzleşecekler, nereden mezun oldukları, yetenekleri, özellikleri, bugüne kadar yapıp ettikleri sorulacak kendilerine.
İstedikleri ortamı bulamadıklarında, geriye dönüp, bireysel başarılarını ya da başarısızlıklarını hatırlamayacaklar.
Sistemi, devleti, iktidarı, kısaca o anda neyi görüyorlarsa onu eleştirecekler.
diye soracaklar, ki sormaya da başladılar.
90'lı yıllardan itibaren
başlığı altında gençleri başka başka şehirlerde buluşturup tanıştıran, onlara meslek vadeden o devlet aklı, şimdi tıkanmış gibi görünüyor.
Çünkü iyi üniversitelerde okumak biraz da iyi beslenmeyle alakalıdır, iyi balık, iyi et, iyi sebze, iyi meyve yemeyle alakalıdır.
Her mahalleye gelir düzeyine göre hesaplı marketler zinciri açarak, o mahallelerde yetişen gençleri de niteliksiz üniversitelerle dolu
dağıtarak geleceği inşa etmek pek mümkün değildir.
,
'ı değerlendirirken son yılların en önemli cümlesini kurdu ve
dedi.
Mesele sadece
nin meselesi değildir, bütün
'nin meselesidir.
Nitelikli üniversitelerde eğitim alan insanlar, kalıcı ve köklü değerler konusunda bilinçli ve sağlam insanlardır zaten.
ile
'in eğitim bakanlığı yaptığı bir ülkede açığa çıkan enerjiyi,
'ın kurduğu siyasi sistem ancak bu kadar kontrol edebilirdi.
,
'ı bilim adamı yaptı, siyaset adamı değil.
'ın dini ve milli değerleri, siyasi sahada muhafazakar gençliğin yolunu açtı, son
, o zemine basan aktörler yönetti
'yi.
90'lı yıllardan bu yana, devletin
kurduğu üniversitelerden sadece “eleman” yetişti, üzgünüm.
Hatta eleman bile yetişmedi,
yetişti, ayrıca elemanın iyisi de ustanın yanında yetişir, onu da söyleyeyim.
Bizim gibi sanayi devrimini yapamadan dijital istilaya uğramış, yerli üretime geçememiş toplumların, üstüne üstlük bir de tezgahları sökmesi çok büyük hataydı.
İnsanları büyükşehirlere çağırıp çocuklarını küçük şehirlerdeki üniversitelere eğitim için gönderme fikrini konuşmuyorum bile.
Üniversiteyi,
olarak nitelendirdiğimiz gün, kaybetmiştik zaten.
Ailelerin nice zorluklarla çocuklarına okul parası gönderdiği, öğrencilerin de yarı yurtlarda, yarı sefil öğrenci evlerinde kalarak tamamladıkları yüksek aydınlanma(!) dönemlerinden oluşan bu döngüyü,
olarak değerlendirdiğimiz gün kaybetmiştik zaten.
Kim ne derse desin,
'nin en zayıf olduğu yer,
,
,
falan değildir,
'nin en zayıf olduğu yer, kuşkusuz üniversitedir.
Oysa
'yi iktidara taşıyan kadroların en güçlü olduğu yer, üniversiteydi.
, üniversiteliler için adresti.
, her şehirde, her kampüste sistemin alternatifi olarak teklif sunan bir gençlik teşkilatıydı.
İşin ruhu arşa yükseldi, bulut oldu, uçup gitti.
Şimdi,
O
mezun olan ürünler, ayy pardon gençler,
diye soruyorlar.
Başka teklifiniz var mı?