|
İmtihan bilinci ya da ruh ve nefs ilişkisi
Çok hayati bir sınavda iken bize, yaptığınız her hareket artı ya da eksi puan olarak sonucu etkileyecek dense ne yaparız? İşte hayatımızın tamamı böyle bir sınavdır. Gözetmenler '
küçük büyük her şeyi kaydediyor
'. Kendi irademizle yaptığımız '
her şeyden
' sorumlu olacağız. Ama bizi yaratan ve böyle bir imtihana tabi tutan rabbimiz, Rahman olduğu için soruların cevabını ve ne yaparsak kazanmış olacağımızı baştan söylüyor. Gafil avlanırsak ya da yanlış yaparsak defalarca silip yeniden yazmamıza imkân tanıyor.


Bu sınav atamız Âdem ve anamız Havva ile başladı. Sanki onlar yanıldıysa siz haydi haydi yanılabilirsiniz denir gibi bir hatırlatmadır bu. Onların yanıldıkları şey neydi? '

Şu ağaçtan yemeyin

' denmişti onlara. Ağacın ne olduğunu bilmiyoruz. Gerekmiyor ki, açıklanmamış. Ama ya ağızla yenen bir şey, ya da Müfessir Âlusî'nin de ihtimal verdiği gibi, '

muhabbet ağacı

'.



Peki, onları bu hataya düşüren neydi? Şeytan. Şeytan bu kadar güçlü bir varlık mı? Değil ama insandaki nefisle iş birliği yaparak bu kadarcık tökezletme yapabiliyor. Şeytanlar cinlerin kâfir olanları. Âdem'i yani insanı kıskanıyor ve onun da kendisi gibi Allah'a isyan edip cehenneme gitmesini istiyor. Onulmaz hastalıklara yakalananlar, hastalığı başkalarına da bulaştırmak, böylece bir nebze rahatlamak isterlermiş. Peki, şeytanı şeytan yapan ne? Hiçbir suçu yokken onu Allah böyle lanetlik mi kıldı? Her halde şeytanın da bir şeytanı vardı diyemeyiz, ama nefsi olmuş olabilir. Âdem'i hasetlik ve kıskançlıkla yoldan çıkarmak istediğine ve bunlar nefsin özellikleri olduğuna göre demek ki, onu yoldan çıkaran da onun nefsi imiş.



Hulasa şeytan tek başına çok büyük işler yapacak güçte değil. Allah bunu açıkça söylüyor: “

İblisin benim has kullarım üzerinde bir gücü yok

” diyor (Sebe': 21). Aslında bunu şeytanın kendisi de biliyor: 'Benim sizin üzerinizde bir yaptırımım olamaz, ben sizi sadece davet ederim o kadar. O halde suçu bende değil kendinizde arayın' diyor (İbrahim:22). 'Senin ihlaslı kulların dışındakileri saptıracağım' (Hicr:40, Sâd:83) diyor. Demek ki, şeytandan kurtulmak için ihlaslı olmak yeter. Geriye nefsin arzularıyla mücadele kalır. İhlaslı olmak da bizim elimizde.



Bunlardan şunu da anlıyoruz: Mademki şeytan cinlerin şerlileridir, o halde cinlerin de insan üzerinde sanıldığı gibi büyük bir etkisi olamaz, öldüremez, sakat bırakamaz, vurup kıramazlar.



Ruh ve nefs


Peki, nefs ne? Ruhla alakası var mı? Doğrusu bunu kimsenin tam olarak halledemediğini görünce bizim de anlayamamamızı normal karşılıyorum. Ama şunları söyleyebiliriz: Ruh hep yüce bir varlık olarak zikredilirken nefsin iyi ve kötü taraflarından söz ediliyor. Sanki ruh bizim müdahale alanımızda değil ama nefsi biz eğitip Allah'tan '

razı'

bir nefis haline getirebiliriz.



Bununla birlikte Kurtubî başta olmak üzere pek çok âlim ruh ile nefsin aynı şey olduğunu söylerler. Aksini söyleyenler de az değil. Tabii ki biz bu tartışmayı bitirebilecek değiliz, ama söylenenlere bakarak şöyle bir sonuç çıkarabiliyoruz: Ruh ile nefsin birbirleriyle çok yakın ilişkisi olduğundandır ki, bazılar bunları aynı şey sanmışlardır. Ama ayrı isimlerinin olması, nefsin bazen kınanmasına karşılık, ruhtan olumsuz olarak söz edilmemesi aynı şeyler olmadıklarını gösterir. Bizim anladığımız şu: Ruh da nefs de duyularımızla yaşadığımız şehadet/halk âleminin varlıkları değil, aksine âlem-i emrin varlıkları. Dolayısıyla biz onları ancak vahyin bize bildirdiği kadarıyla tanıyabiliriz.



Ruh Allah'tan gelen bir nefha/nefes. Âdem'i yarattığında Allah ona kendi ruhundan üflediğini söylüyor. Kuranıkerim'de Cibril'e de, vahye de ruh diyor. O halde ruh Allah'tan gelen ve canlıyı canlı kılan ilahî öz. Nefs ise bunun sanki mahlûk olan insandaki değişimi, mutasyonu gibi bir şey. Yani bu manevi hattın Allah'a ulaşan yönü ruh, insanın dünyaya bakan arzularına bulaşmış kısmı ise nefs. Bir ipin iki ucu gibi. Bir ucu insanı Allah'a çekiyor, diğer ucu dünyaya. Ve sanki nefs, kendi içine kodlanmış cennet nimetlerini burada, sınırsız olarak ve hemen yaşamak isteyen bir aç gözlülük duygusu, böyle bir dürtü barındıran bir his. İnsan sanki bu tahterevalli çubuğunun tam ortasında ve ondan akıl vasıtasıyla ruhun yolunu izlemesi isteniyor ki Allah'a varabilsin. Erzurumlu Osman Kemalî Efendinin şu mısraları da bunu anlatıyor gibi geldi bana:



Eğer ten besler isen fîl olasın,



Gıdayı ruha ver, Cibrîl olasın.



İnsan ikiden hâli değil işbu cihanda,



Yâ canını ten, yâ teni cân eyledi gitti



Her ne olursa olsun, işte şeytanın araç olarak kullandığı ve işlerini ancak onunla gördüğü şey nefstir. Şeytan ilk atamıza ve anamıza da bu damardan girdi. Hayatımızın tamamının işte böyle bir imtihan konusu olduğunu kavrayabilmemiz anlamamızı da kolaylaştıracaktır.




#İmtihan
#Nefs
#Ruh
7 yıl önce
İmtihan bilinci ya da ruh ve nefs ilişkisi
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP