|
Nasıl âlim olunur?

Önceki iki yazımızda bu sorunun cevabı için bir giriş yapmış ve âlim kimdir, temel özellikleri nelerdir, sorusunu cevaplamaya çalışmıştık. Şimdi genç ilim ehline faydalı olabilir düşüncesiyle âlim yetişme ya da yetiştirme konusunda anladıklarımı ve düşündüklerimi söyleyeyim. Katkıda bulunmak isteyenlere müteşekkir kalırız.



Her şeyden önce sahih bir niyet gerekir.

Niçin okuyoruz, neden ilim yapıyoruz sorusuna çok sağlam bir cevabımız olmalı. Dünyayı yaşamak için mi, şöhret kazanmak için mi yoksa Allah'ın dinine hizmet etmek için mi? Eğer temel ve belirleyici niyetimiz sonuncusu değilse bilim adamı olabiliriz ama asla âlim olamayız. Bu sahih niyetin sadece dini ilimlerde olması da gerekmiyor, bugün bilim denen alanlarda da âlim olunabileceğini önceki yazımızda söyledik. Hiç endişe edilmesin ki, böyle sağlam bir niyeti olanı Allah dünyalık konusunda da diğerlerinden geri bırakmaz. Şu hadisi şerif bizi düşündürmelidir: 'Kim sıradan insanlarla tartışmak, âlimlere çalım satmak ya da insanların teveccühünü kazanmak için ilim tahsil ederse onun gideceği yer ateştir' (Tirmizî). Niyeti tashih o kadar zordur ki, bu konuda insan kendisini bile kandırabilir. İlim, âlim olmak için dahi yapılmaz, Allah için, O'nun dinine hizmet için yapılır. Çünkü âlim olacağım niyetinde gizli bir nefis-perestlik bulunabilir. Oysa '

Kişi neye niyet ederse onun karşılığını bulur

'.



Ortam önemlidir

. Âlim olmak sağlam bir geçmişe ve müsait bir ortama sahip olmaya bağlıdır. Âlim kültür mantarı gibi akşamdan sabaha yetişmez. Yaşadığı toplumda âlim olmak istenen konuda belli bir ilmi birikimin ve dünya görüşü haline gelmiş bir yaşama biçiminin bulunuyor olması gerekir. Bu açıdan toplum ne kadar ileri ise, âlim adayı da o kadar yüksek bir seviyeden yol almaya başlamış olur. Öğrenci iken Büyük Doğu mecmuasında okuduğumu sanıyorum, Necip Fazıl biraz abartılı olarak diyordu ki, '

Kanuni çok büyüktür ama Everest Dağı tepesinde bir kibrit çöpü gibi büyüktür

'. Ancak hedef büyük âlim olmak değil, Allah için ilim tahsil etmek olunca bizler de gayretimiz ve niyetimiz ölçüsünde Allah indinde büyük sayılabiliriz. Ayrıca her zamanın en büyük âlimi kendi şartları el verdiğincedir.



Eskilerin ifadesiyle, âli himmet sahibi olmak çok önemlidir.

Bu, hedefini ve himmetini yüce tutmak demek. Elde etmek istediğimiz ilimde insanoğlunun ulaşacağı en ileri nokta ne ise onu hedeflemeliyiz, Allah'tan isterken mütevazı olunmaz. İslam ahlakının önemli bir edebi olan tevazuun yeri burası değildir. Efendimiz (sa), '

Allah'tan istediğinizde en büyüğünü isteyin, Cennet isterken Firdevs'i isteyin. Çünkü Allah'ın vereceği hiçbir şey O'nun için büyük değildir

' buyurur. En büyük müçtehit, en büyük mütefekkir ya da en büyük âlim olmayı istemekte hiçbir sakınca yok. Hedef bu olursa ilim talibi şartları ve kabiliyetleri itibariyle aslında ulaşabileceği son noktaya kadar çıkabilir. Peşinen, biz kim ilim kim, mağlubiyetine girerse aslında ulaşabileceği noktanın da çok altında kalır.



Günahlar ilmi kemiren virüslerdir

. Bu sebeple günah işlemekten olabildiğince uzak durmak gerekir. '

Unutarak ya da hata

' ile işlenenler olursa onlardan da derhal tövbe etmeliyiz. Tövbe bir virüs tarayıcısıdır. Fakat bilindiği gibi virüs programları temizleyemedikleri bazı dosyaları hepten siler. Yani hutbelerde hep okunduğu gibi, 'tövbe eden günahsız gibi olur', ama hiç günah işlememiş gibi olmaz. Efendimizin beyanıyla '

haram bir lokmanın insanda kırk gün kötü etkisi vardır

'. İmam Şafiî'nin şu beyitleri meşhurdur: 'Hocama hıfzımın kötü olduğundan yakındım. O halde günahları terk etmelisin dedi ve ilave etti: İlim Allah'ın nurudur, O'nun nuru asilere gelmez'. Haramlar kul hakkı şeklinde olursa silinmeleri daha da zorlaşır.



Helal ve temiz, (helalen Tayyiba) yemek

, özellikle duru bir zihin, ilim ve nafiz bir anlayış için çok önemlidir. Bu sebeple gıdalarımızın helal ve temiz olmasına azami dikkat göstermeliyiz. İnternete zekâyı öldüren gıdalar diye girerseniz alkolün yanında işlenmiş et ürünleri gibi pek çok gıdanın zararlı olduğunu görürsünüz. İşte böyle gıdalar, kesimi meşru ise helal olabilir ama tayyib değildirler.

Tayyibin zıddı habistir

. Habis gıdalar maneviyatımızı zedeler, anlayışımızı köreltir, hassasiyetimizi öldürür. Rahmetli babamın Hafız Edhem Mollaömeroğlu adlı Rizeli şair bir dostu vardı. Babama bir gün: 'Molla Ali, senin yemeğini yerim, çünkü bazılarının yemeğini yediğim zaman şiir kabiliyetim köreliyor ve yazamıyorum' demişti.



Bunlar işin özellikle manevi boyutu. Bir de işin çalışma ve okuma sistemiyle ilgili maddi boyutu var. Onları da yazmalıyız. Biraz uzattık ama uzatmaya değer olduğunu göreceksiniz.


#Dünya
#Şöhret
#Günahlar
7 yıl önce
Nasıl âlim olunur?
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu