|
Nereden çıktı bu tarihselcilik?
söylediklerimize şunları da ilave edelim:


Kuranıkerim'i tarihselci metotla yorumlama çabası durup dururken ortaya çıkmadı. Nasıl Hicri ikinci asırda Yunan felsefesinin Arapçaya tercüme edilmesiyle Müslümanlarda fikri bir bocalama meydana geldi ve özellikle varlık konusunda inançlarını sarsma noktasına gelen bu felsefi görüşlere cevap aranmaya başladılar, derken sahneye önce Mutezile çıktı, ardından diğer kelamcılar akide konularında kafa yorup onları savundular, nihayet bu travma atlatıldı ve işler rayına girdi. İyi şeyler yapmak isterken haddini aşan Mutezile de bilahare gereken cevabı aldı ve tarihe karıştı. Günümüzde de tarih aynen tekerrür ediyor, bir süre sonra taşlar yine yerine oturacaktır.

Çünkü meselenin ifrat ucu olan tarihselciler, tefrit ucu olan tarih üstücüleri tahrik edip uyardılar, düşünmeye sevk ettiler.

Burada tarihselcileri her bakımdan Mutezile'ye benzetmek de istemiyorum, çünkü Mutezile çok daha tutarlı idi ve işin esasına daha bağlı idi. Kuranıkerim'in mahlûk olduğunu söylemekle birlikte onun manasının ezeli olduğunu da kabul ediyorlardı.



Nasıl Mutezileyi vaktiyle Yunan Felsefesi ortaya çıkardıysa, bugünün tarihselcilerini de bugünün Batı felsefesi doğurdu.

Felsefesinin de kendi içinde böyle bir döngüsü vardır. Hikmet önce doğuda iken Yunan onu Doğudan aldı, oradan tekrar Doğuya İslam dünyasına geçti, İslam dünyasından Sicilya ve İspanya üzerinden tekrar Avrupa'ya ulaştı, şimdi ise tekrar oradan bize gelmektedir. Böyle fikirlerin ortaya çıkmasının birinci sebebi bu felsefi etkileşimdir.



İkinci olarak, daha önce değindiğimiz gibi, şu anda bizim mütekâmil bir İslam toplumunda olmayışımız medeniyetimizi ve kitabımızın uygulanışını bütün olarak görmemize engel olmaktadır. İslam'ın bazı hükümlerinin yaşadığımız şartlara uymaz gözükmesi bizi, onların uyacağı şartları aramaya değil, bu hükümleri yaşadığımız şartlara uyarlamaya sevk ediyor. Yazbozdaki resmi bütün olarak göremediğimiz için her bir parçanın şeklinin yamuk ve anlamsız olduğunu sanıyoruz. Bu da bu yaklaşımların önemli bir sebebidir.



Ayrıca İslam adına söylenmiş her şeyi mutlak din sanan aşırı muhafazakârlar, söyledikleriyle hayatı bir ölçüde tıkadılar ve tarihselcilere kolay atış yapacakları hedefler sundular. Eğer din bunların dediği gibi ise bunun bu asırda asla yaşanamayacağını görüyorsunuz değil mi, diyen tarihselciler, işte onlar Kuranıkerim'in hükümlerinin tarihsel olduğunu anlayamadıkları için böyle düşünüyorlar diyerek bir sıfır öne geçtiler. Gerçi yeterli sayıda olmasa bile her dönemin gerçek İslam âlimleri meseleyi kavramıştı, ama herkesin anlayabilmesi için meydana, kılıcı keskin tarihselcilerin çıkması gerekiyordu. Çıktılar ve en büyük ve yegâne iyiliklerini yaptılar, birilerinin kafalarındaki anakronizmi yıktılar, onları körü körüne inanmaktan çıkarıp düşünmeye sevk ettiler. Bunu da yine bir sebep olarak kaydetmek gerek. Ama unutmayalım ki, tarihselcilik bir felsefedir, ufkumuzu açabilir, ancak İslam'ı anlamadaki değeri de felsefe kadardır.

Onun gibi bir felsefe olan Vahdeti vücut İslam'ı anlamamıza hangi açıdan katkıda bulunduysa bu da öyledir.


Bunların yanında son asırda meydana gelen gelişmeler, teknolojinin hayat standardını yükseltmesi, cennetin âdeta dünyaya taşınması Deizmvari inanışların yaygınlaşmasına sebep oldu. 'Biz hayatımızı yaşamak istiyoruz, tanrı bulunsun ama o öyle her şeye burnunu sokmasın' denir oldu. Bunu hatırlatırcasına bazı Müslüman düşünürler de bu havadan etkilenip Kuranıkerim'in öyle her şeye karışmadığını, karışmaması gerektiğini, onun bir hukuk kitabı olmadığını, sadece evrensel bir takım ahlak ilkeleri sunmakla yetindiğini söyler oldular. Onlara göre Kuranıkerim sadece ahlak ilkeleriyle, biraz daha inançlı olanları için ise hadi öbür âlemle ilgilenir, bu dünyanın hukukuna, ekonomisine, siyasetine karışmaz.

'Biraz daha inançlı olanları' ifadesini bilerek kullandım, çünkü günümüzde bu fikirleri savunan Muhammed Arcoun, Nasr Hâmid Ebuzeyd, Hasan Hanefi ve bizdeki vefat eden 'çıplak uyarıcı' gibi bazı yazarların eserlerinde, Ahiret inancının Yahudilikte olduğu gibi gerçekten belirsizleştiğini, neredeyse yok sayıldığını hissedebilirsiniz.

Allah'ın bizim namazımıza ihtiyacı yoktur, onun için namaz, düşünme ibadetini yapamayan sıradan insanlar içindir. Belki de Ahiret inancının imanın böyle çabuk silikleşen bir rüknü olduğu içindir ki, Kuranıkerim'de pek çok yerde Allah'a imanın yanı başına Ahirete iman da eklenir. Oysa Allah'a iman zaten Ahirete imanı da içerirdi.



Var mısınız bu işi bir de Kuranıkerim'in kendisine soralım.




#Yunan Felsefesi
#Mutezile
#Batı felsefesi
7 yıl önce
Nereden çıktı bu tarihselcilik?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî