|
Kabuğun ihtişamı ve israf

Geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan zenginleştikçe israf eden bir ülke olmamamız gerektiğinin altını çizdi, bir yılda yaptığımız ekmek israfını dile getirdi.

İsraf denince aklımıza ekmek geliyor. Doğrudur. Bir lokmayı bulamayanları, açlıktan kavrulanları düşününce ekmek israfı konusunda hassas olmamız, titiz olmamız gerekiyor.

Madem Sayın Başbakan zihnimize israf dosyasını ekmekler üzerinden açtı. Ben de davetiyeler ile devam edeyim.

Eskiden davetiyeler işlevsel olurdu. Beyaz bir kâğıt: Toplantının yeri ve zamanı. Bitti. Bir gram fazlalık, israf söz konusu değildi.

Günümüzde ise nikâh davetiyesinden, etkinlik davetiyesine bir görmediğin oğlu olmuş tantanası hâkim.

Her davetiye canımdan can koparıyor. Her defasında eyvah diyorum. Davetiye ile yan yana duruyorum. Davetiye benden dört parmak uzun. Tamam, ben kısa boyluyum ama davetiyelerin o kadar büyük olması da gerekmiyor değil mi?

E posta devrindeyiz. Dijital teknoloji devrindeyiz. Ton ton kâğıtlar niye harcanır? Neden harcanır! Soğan başı, sarımsak başı olmalara doyamamış baylar bayanlar, dernek başkanı olmayı, şık davetiyeler dizayn edebilecekleri ahir ömürlerinin evcilik oyunu sanıyor.

Şaşa debdebe. Öyle böyle değil. Davetiyeye harcanan tüller ile bütün fakirlerin perdesi değişir o derece. İncikler boncuklar.

Uluslararası panel, sempozyum. Kongre merkezleri, afişler, ikramlar, bir sunum bir sunum. İncir çekirdeğini dolduran bir görüş, bir tez olsaydı. Kulağımıza değen bir cümle ile demek ki böyleymiş bak şimdi anladım olanı biteni diyebileceğimiz bir "ilim" ile karşılaşmış olsaydık.

İlim yok, fikir yok, sanat yok. Neye yarıyor bu toplantılar, etkinlikler?

Gardırop sosyalleşmesine yarıyor. Canlı yayın bu gün ne giysem formatı her geçen gün sınırlarını biraz daha genişletiyor.

Birbirimizi baştan aşağı süzüyoruz. Her toplantıda başörtülü/türbanlı kadınlarımızın topuk yüksekliği birkaç santim daha terfi ediyor.

Neyse ki, davetiyenizi postaya verdik ama şerefinize falan yer falan saatte havai fişek gösterisi yapacağız demiyorlar.

Havai fişek ne alaka mı? Hani eskiden duman ile haberleşiliyordu ya. Muhafazakâr kesim geçmiş ile geleceği ortaya karışık bir salata olarak sunduğu için yakışır yani…

Yalvarıyorum bana davetiye göndermeyin. O davetiyeleri biriktirip kitap ayracı yapacağım diye canım çıkıyor.

Önce alo diyor adres alıyorsunuz. Sonra e posta gönderiyorsunuz. Sonra tuğla çelik, dantel karışımı bir yapı ile kapıya dayanıyorsunuz.

Yapmayın ne olur. Gines rekorlar kitabına girecek bir ölüm ile öleceğim sonunda: "Kargodan gelen davetiye kadının ölümüne sebep oldu. Konunun hukuki boyutları tartışılıyor."

Davetiye kısmı böyle bir de plaket kısmı var.

Başkan/müdür/amir/mülki idare her vesile ile plaket verecek. Plaketi alırken bir fotoğraflanmaca bir fotoğraflanmaca.

Koca kadife kutunun içinde teneke hükmünde plaket. Filan kurum katılımlarınızdan dolayı teşekkür eder. Söz konusu kurum; kurum kurum kurumlanacak diye müsrif olmamak adına kocaman kadife kutunun içindeki plaket ile yaşamak zorunda mıyız? Ekmekleri kurutup ekmek aşı yapıyoruz, şerbet döküp istifade tatlısı yapıyoruz. Peki söyler misiniz derinlikten yoksun, hacmi geniş kadife kutuları ne yapalım?

Bitti mi? Ne gezer. Geldik fincan seremonisine…

Konuşma yapıyorsunuz fincan, ders veriyorsunuz fincan, atölye çalışması yapıyorsunuz fincan.

Arkadaşlar yazar milleti çay, kahve içerek çalışır tamam da. İçtiğimiz kahvenin fincanını emin olun yemiyoruz. Yıkıyoruz tekrar kullanıyoruz.

Devir değiş-tokuş devri değil ki bize armağan ettiğiniz kahve fincanlarını takas edip bütçemize destek yapalım.

İsraf mı demiştiniz?

Daha yazarınızda kamusal israflara dair ne hikâyeler var bir bilseniz…

11 years ago
Kabuğun ihtişamı ve israf
2024 yılı birinci çeyrek dönemde ekonomik büyüme
Toplu sözleşme metnindeki sınavsız alımlara ilişkin acı gerçekler ya da acınası halimiz
Suriye, seçimler, Gazze Herkesin konumunu doğru belirlemesi gereken yerde
Geliyorum diyen tehlike: Arz-ı mev’ud safsatası ve Türkiye’nin parçalanan haritası 
Bir nostalji olarak Gezi