|
Ahlaki meseleleri gayri ahlaki bir dil ile konuşamayız!

Ahlaki meseleleri gayri ahlaki bir şekilde konuşarak bir yere varamayız. Olduğumuz yerde çukurlaşarak, batarız ancak.



Çocuk istismarı gündemimizi giderek daha fazla işgal ediyor. Evine bir daha dönmeyen çocuklar ya da öğretmenleri tarafından taciz edilen öğrenci haberini neredeyse her gün konuşur hale geldik.



Konuşur hale geldik cümlesi yanlış oldu.



Ortaya çıkan sorunları, rakip kaleye atılacak gol ya da hasma karşı savrulacak taş olarak ele alıyoruz. Mağdurlar bir hikaye olarak, ıstırap olarak değil olayın nesnesi olarak dilimizde.



Meselelerimizi sadece mesele olarak ele alamadığımız, siyasi kazanca tahvil etmeye kalktığımız sürece, mağdurların ve mazlumların ahı giderek artacak, gayri ahlaki davranışlar geometrik artış göstermeye devam edecek. Acının sahibi ile yekdil olamıyoruz. Ortaya çıkan sorunlara çözüm odaklı yaklaşamıyoruz. Varsa yoksa sizinkiler, bizimkiler.



Bizim ahlaksızımız sizin ahlaksızınıza bin çeker yarışına girdik de haberimiz mi yok.



Ahlaksız ahlaksızdır!!!



İdeolojisi olmaz, dini olmaz, cinsiyeti olmaz, kimliği olmaz, memleketi olmaz. AİDİYETİ OLMAZ!



Bir öğretmenin öğrenci evindeki ahlak dışı davranışlarını haftalardır konuşuyoruz. Konuşulanların mahiyeti ve üslubu yaşanmış olaylar kadar kötü.



Bu konuda yazmak için önce ortalığın biraz sakinleşmesini, benzer olayların bir daha yaşanmaması için yapılacakların ve yapılmaması gerekenlerin konuşulacağı bir ortamı bekledim.



Sayın Kılıçdaroğlu'nun sarf etmiş olduğu cümlelerden sonra beklediğim zamanın hiç gelmeyeceğini anladım.



O halde şimdi, sondan geriye gidelim, haberin ilk “servis” edildiği zamana dönelim.



“Servis” kelimesini özellikle kullanıyorum.



Çünkü Türkiye'nin her kesimi, “haber”in içeriğinden ziyade “zamanlaması”na odaklanıyor.



Neden şimdi, zamanlaması manidar cümleleri, “dile getirilen” haberin, muhtevası üzerinde durulmasını engelliyor.



Haberin muhtevasından ziyade niye “zamanlama” üzerinde duruluyor?



Çünkü bazı haberler tematik olarak birleştirilerek ardarda veriliyor.



Bazı haftalar arka arkaya kayıp çocuk haberleri; ailesi tarafından şiddet görmüş bebek haberleri; eski eş, eski sevgili, aşkına karşılık bulamayan saplantılı aşık yüzünden cinayete kurban gitmiş kadın haberleri, kamuoyuna doz aşımına varacak bir sıklıkla veriliyor.



Dört bir tarafında savaş olan, 3 milyon vatansız ile bir arada yaşayan Türkiye olarak haberlerin bu sinsi dilini hak etmiyoruz.



Önce haberlerin sinsi dili üzerinden konuşmayı başaralım.



Haberlerin dili sinsi. Çünkü niyeti kötü.



O halde samimiyet ve iyi niyet tanımı üzerinde duralım öncelikli olarak. “Samimi olmak başkasına yalan söylememektir; iyi niyetli olmak ne başkasına ne kendine yalan söylemektir.”



Tanımı “Büyük Erdemler Risalesi”nin yazarı Andre Comte- Sponville'den aldım.



Bu tanımın eşliğinde kendi “iyi niyet”imiz ile yüzleşelim.



Haberin verildiği sabaha geri dönüyorum.



“Haberin ilk cümlesi şöyle idi: İslami çevrelere ait bir vakıfta...”



Ahlak dışı eylemi yapan öğretmen özne olmaktan çıkarılarak, “çirkin eylemi yapan” özne İslami vakıf olmuştu.



Haberin dili ile bu şekilde muhatap olan bazı çevreler doğrudan savunmaya geçti.



İlk yapmamız gereken herhangi bir haberin kötü niyetine muhatap olduğumuzda savunma psikolojisinden vazgeçmemiz.



Siyasileri bir tarafa bırakın. Onlar bugün var yarın yok. Bir zamanlar Özal vardı. Mesut Yılmaz vardı. Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Süleyman Demirel vardı. Şimdi onlar yok. Kimi kara toprağın kara bağrında, kimisi siyasetin uzağında.



Ama onların siyasi özne olarak yaşadığı dönemde yaşayan bizler hala buradayız. Bizim evlatlarımız burada.



Yarın biz burada olmayacağız. Kara toprağın kara bağrına düşeceğiz. Ama bizim çocuklarımız, çocuklarımızın çocukları burada olmaya devam edecek. Onlara temiz bir dil, sahih bir bakış açısı bırakmak boynumuzun borcu. Bu dünyadan göçsek bile kara toprağın bağrında iyiye iyi, kötüye kötü demeyişimizin/diyemeyişimizin vebalini taşamaya devam edeceğiz.



Cenab-ı Allah huzuruma kul hakkı ile çıkmayın buyuruyor.



Efendimiz güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim diyor, şu yaşadıklarımızda güzel ahlaka dair Allah aşkına ne var!



Ensar Vakfı'nın hizmeti büyüktür. Türkiye'nin en seçkin vakıflarından biridir. Yüzlerce öğrencinin hayatına düşürülmüş ışıktır.



Fakat haber bir İslami vakıf olarak servis edildiğinde kendisinden bahsedildiğini anlayan vakıf, olayın takipçisi olacağını kamuoyuna derhal açıklamalı ve yöneticiler vakıf evlerini denetleme konusundaki zafiyetlerini gözden geçirmeli idi.



Sonradan yapılan açıklamalar yerini bulmadı.



Yaşadığımız her sorunun bir ayağı muhakkak denetim sorununa gelip dayanıyor.



Sivil toplum örgütlerini 20. Yüzyıl stratejisi ile yönetmeye devam edemeyiz.



Kemal Kılıçdaroğlu'na gelince. Türkçe konusunda ifade sıkıntısı var. Soru şu, ifade sıkıntısı mı daha büyük sorundur, yoksa kötü niyet mi?



Siyasilerin dilinde bu ikisi birbirine karışıyor.




#Ahlaki meseleler
#Ensar Vakfı
#Çocuk istismarı
#Büyük Erdemler Risalesi
8 yıl önce
Ahlaki meseleleri gayri ahlaki bir dil ile konuşamayız!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle