|
Bayram alışverişi/Sanki almışım...

I- Dev market. Dev markette deve yükü yüklenmiş market arabaları.

Arabaların arkasında insanlar. Sanki hiç gün yüzü görmemişler. Hiç yaşamamışlar. Bildikleri tek eylem raflardan aldıklarını hızla arabaya koymak sanki. Sanki yangından kaçırılacak malların sorumlusu her biri.

Rol modelleri karıncalar. Yiyemeyecekleri yemeklerin peşinde.

Kendinden kat ve kat büyük arabalarla yiyecek taşıyorlar. Kime? Kendilerine!

Kimse kimsenin yüzüne bakmıyor. Yalnız arabalara bakılıyor. Yalnız arabadaki yükler sahibini merak ettirecek kadar pahalı ise bakış arabayı süren elden, arabayı süren kafaya, kafadan göz bebeklerine yükseliyor.

Herkes birbirinin arabasına bakıyor. Arabasında hep makarna olanlar var. Makarnaların arasında kola şişeleri. Kola şişelerinin hemen yanı başında çocuklar. Kola çocukları.

Çığır çığır çığıran bir adam. Alma konusunda yarıştırıyor arabalı karıncaları. “Filan filan sucukları sadece on dakikalığına filan fiyattan falan fiyata düşmüştür. Süre başladı.”

On dakikalığına dört YTL değerindeki indirimi duyanlar hiç almayacakları halde, kendilerini sucuk kuyruğuna atıyor. Bir itiş bir kakış. Kuyruğun ortasına gelmemişken, bu defa kaşar peynirindeki damping için yarışmaya başlıyor arabalı karıncalar. Sıkıysa ebeveynler, indirimi bitmiş sucuk kuyruğunu terk etsinler. Yanı başlarında dikilmekte olan çocukları dünyayı dar eder. Dünya çocukların değil. Ne oynayacak, ne nefes alacak alanları var. Ama market çocukların. Marketler, çocuk azgınlığını ve azmanlığını doyurmak için devreye sokulmuş, yeni hayat düzeni değil mi zaten. Ataerkillikten veleterkilliğe geçişin kalesi.

Ölümüne yarışıyor insanlar, daha çok alan olabilmek için. İtibar satın alınabilen bir şeye dönüşüyor bu gün ışığından mahrum yerde. Kilo kilo, paket paket itibar alınıyor. Aile bireyleri birbirinden önce hiç tanımadıkları insanlardan satın almaya çalışıyor itibarlarını. Araba mükemmel dolmalı. Bayram arabası. Daha önce de dolmuştu hani. Sevgililer Günü''nde. Sonra Anneler Günü''nde. Biraz Babalar Günü''nde. Sonra tatil için. Araba itina ile dolduruluyor. Bir türlü doldurulamayan hayat boşluklarına inat bugün bayram alış verişi için dolduruluyor. Günün anlam ve önemini, rafların arabalara yüklenme kapasitesini belirleyen bayram bu defa. Alış veriş baki. Vesilesi muhayyer.

II- Kasalara gelmeden hemen önce terk edilmiş arabalar dikkatimi çekiyor. Ağzına kadar dolu. Tam kasada bırakılan ürünleri biliyordum da... Her ademoğlunun/kızının başına gelebilecek bir durum. Yorgandan taşan ayak misali, hesap tutturuluncaya kadar bırakılan ürünler. Bunlar öyle değil ama. Oracıkta bırakılıvermiş. Sahibi bir yere gitti belki. O kadar yükü, tekerlekler üstünde de olsa taşıyan olmamak için, buraya bırakıverdi.

Zihnim yazmaya devam edecek. O genç çifti tekrar görünceye kadar. Bir reklam filmi çekiyor gibiydi raflarda gezinen elleri. Elerine aldıkları her ürüne adeta bir hikaye yazıyorlardı. Genç kadın “sen bu reçeli geçen defa çok sevmiştin hani” diye başlıyordu. Genç adam “senin sevdiğin sabunlar” diyordu.

Ne kadar çok alış-veriş yapmışlar, iki kişi ne yapacak bu kadar yiyecek içeceği diye gayri ihtiyari düşünürken, işte o sahneyi görüverdim. Yavaşça etraflarına bakındılar. Onlara baktığımı farkedince unuttukları ürünleri almak için birbirlerinden ayrılmış gibi yaptılar. Onlarla hiç ilgim olmadığına kanaat getirince, kasalara hiç yaklaşmadan özenle doldurdukları arabayı benim yanıbaşımda terkederek geçip gittiler. Tek bir şey almadan.

Terkedilmiş arabanın yanına, paten kayarak gelen iki görevli genç kız “öff” diye bağırdılar birbirine. “Bak bir tane daha sanki aldım arabalarından.”

“Sanki aldım arabaları.” Bu size neyi hatırlatıyor?!

Bana tam tersi bir zihniyetin ürünü olan “Sanki yedim camii”ni hatırlattı.

III- Fıtır Bayramını''zı tebrik ediyorum. Bayramı, tebrik değil de, tefrik vesilesi sayacak olanlara da bir geleneği hatırlatmış olalım böylece. Osmanlı''da idrak etmekte olduğumuz günlere iyd-i fıtır deniyordu aynı zamanda.

Yani dini bayramların adını belirleyen o bayramda yapılan eylemdir. Kurban Bayramı''nda kurban kesildiği, Ramazan ayı bitip, oruç tutmak tamamlandığında da fıtır sadakası verilerek bayram yapıldığı için bayramı tanımlayan sıfat kurban, Ramazan-fıtr olmaktadır. Bu tanımda şekerin yeri yok gördüğünüz gibi.

Ama yine de maksat birlik beraberlik olsun diye “şeker günü” icat edip kutlayabiliriz. Post-modern zamanlarda tüketimi körükleyici “özel gün” den geçilmiyor nasılsa.

18 yıl önce
Bayram alışverişi/Sanki almışım...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle