|
Bir kandil iki zihniyet: Laikçi dinciler - Dindar dinciler

Yoldayım. Geniş boşluklara bir salkım söğüdün bekçilik ettiği yerlerden geçiyoruz. Yollara ille de radyo eşlik edecek. Kaset ya da cd olmaz. Bir yöreden bir yöreye sadece asfalt üzerinden değil, aynı zamanda frekanslar üzerinden, o yöreye ait radyo kanalları ile de ulaşabilen olmak için.

Çok eskiden yani küçücük bir kız iken, saatler süren bıkkın otobüs yolculuklarında sıkıntımı görünmez kılan hülyalarım vardı. Gecenin bir yarısı bütün yolcular uykusunda eyleşirken, otobüs yeni bir şehre girmişken uyanırdım. Uyanır uyanmaz ilk işim evlerin camlarına bakmak olurdu. Perdesi çekilmemiş evlerde benim yaşlarımdaki ateşli bir çocuğun başına ıslak havlular konulmakta olduğunu kurardım. Ya da o perdesi çekilmemiş evde Yeşilçam filmlerinden ödünç alınmış bir kare eşliğinde, mutluluğunu, uykusuna yedirmeyecek kadar neşeli insanlar olduğunu hayal ederdim.

Şimdi bir şehirden bir şehre giderken kulağımı emanet ettiğim Fm kanalları, içimdeki hülyayı öldürüyor. Bana hep o çok sorulan soruya işte şimdi yeniden muhatabım. “Edebiyatçı yanınız mı sosyolog yanınız mı ağır basar? Bu kimlikleriniz birbirine karışmaz mı?” Güzel bir müzik dinlemek varken, cızırtılı bir kanalda, sunucu ile ekserisi kadın olan dinleyicilerin dipsiz konuşmalarına, ya da o yöreye ait reklamlara takılmakta ısrar eden yanım, edebiyatçı tarafımı parantez içine (mi) almış oluyor. Yıllardır tekrarlana tekrarlana bakışımı kendimde takılı bırakmış soruya cevap veriyorum: Yolculuklarda sosyologum. En fazla sosyolog.

Hangi kanal ve üstelik hangi şehre ait olduğunu bilemeyeceğim. Bursa, Adapazarı, Yalova… Berat Gecesi''ne üç gün kalmış, şöyle sesleniyor sunucu: “Berat Gecesi''nde hangi duayı okuyayım hangi namazları kılayım diye sormayın…. programında kalın geceyi en güzel şekilde değerlendirin. Programa renk katacak sanatçılarımız…” Sayıyor sanatçıları. Kim bunlar? Bilmiyorum. Ne güfte güfte, ne beste beste! Sanatçılarımız Berat Gecesi''ne renk katacak. (Dayayın kulağınızı radyonuza kalın orada. Biz söyleriz, siz dinlersiniz. İbadet edeceğim diye telaş etmeyin hele. Kalın orada.)

Regaip Kandili''nde TRT''de yayınlanan programda, Atatürk ve silah arkadaşları için dua edilmemesini kalemlerine dolamış seküler dincilere armağan olsun bu program tanıtımı. “Hangi namazı, hangi duayı okuyayım diye sormayın. Bizim programımızda kalın.”

Türkiye''de “dinciler” ikiye ayrılır: Laikçi dinciler, dindar dinciler. Bu iki grubun amelleri farklı ve fakat zihniyetleri birbirinin ikizidir. Birisi kendini dine hizmet eder olarak örgütleyip mevki, makam şöhret kazanır, öteki dine karşı olarak örgütleyip. İkisi de “cı” olarak kalırlar. Aldıkları ve sattıklarıyla.

Ama elhamdülillah Türkiye''de dinci olmayan dindarlar var. Dinci olmadan yayın yapan, Müslümanlara hizmet veren radyolar var. Ve evet elhamdülilah laikçi olmayan laikler de var.

Yani oradan bakılınca ille de ayırım yapmak şart oluyor galiba: Siz ve biz olarak. Buradan bakılınca ne “siz” sizsiniz ne “biz” biziz.

Orası neresi? Medya city. Hayata dokunmadan yaşayanların, ekran başında takılı kalanların beldesi. Ayak izlerinize bakmaya devam edin diyeceğim de!.. Sorun şu ki, ayak iziniz çıkmıyor. Parmak iziniz de.

Berat Kandiliniz mübarek olsun. Beratını eline alanlardan olalım inşallah. Biz. Biz kim? Allah''a kul olan herkes. İman ehli olan herkes.

18 yıl önce
Bir kandil iki zihniyet: Laikçi dinciler - Dindar dinciler
“Afrika’da ne işimiz var?”
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü