|
Düşünsel eksikliği kapatma ya da "Biz sizi çok seviyoruz" söylemi

Başörtülü kadınlar öteden beri toplumsal uzlaşma talebinde bulunmakta, bunu gerçekleştirmek için de icra etmekte oldukları her türlü faaliyete "dışardan" konuklar getirmeyi uygun görmektedirler. Ne var ki getirilen konuklarla aynı seviyede durmayı başaramadıkları gibi, gelen konukların kendilerini kuşatarak ezen söylemlerini idrak edememektedirler. İdraki kapatan tutumun temelinde ise insanları fikir ve davranışlarındaki bütünlük ve tutarlılık ile değerlendirmekten ziyade "bizi savunanlar ve bize karşı çıkanlar" ayırımı bulunmaktadır.

1970''li yıllarda başörtülü kadınların popülist söylem tercihi, eski manken, eski sinemacı ya da eski dansözün nasıl hidayete erdiği noktasında odaklanmaktaydı. İyi bir Müslüman olmak için illa ki sonradan hidayete ermiş olmanın gerekliliği zihinlerde o kadar çok kabul görmekteydi ki, daha dün dansözken bugün huzurda konuşma yapan kişiden, İslam''ın dünya ve ahiret inancındaki en hassas noktaları bir çırpıda çözüvermesi beklenirdi. Bu toplantıların esprisi "Dansözler de İslama döndüğüne göre nasıl olsa herkes Müslüman olacak" rahatlığının yerleşmesine vesile olmaktaydı.. Çünkü o tarihlerde şimdiki kadar üniversite mezunu başörtülü hanım yoktu. Ve dolayısıyla yapılan faaliyetler eski kimliği ile kamusal alanda popülist bir yer işgal etmiş olanlara eklemlenme ihtiyacını karşılamaya yönelikti.

1980''lere gelindiğinde üniversite mezunu başörtülü kadınların sayısında yıldan yıla farkedilen önemli bir artış görüldü. 70''li yıllardaki kadar çok, şöhretli insanın hidayete ermemesinden midir, yoksa üniversite mezunu hanımların "hidayet" hikayelerine ilgilerinin azalmasından mıdır artık medyada "kalem sahibi" özelliği ile öne çıkmış kadınlar tercih edilmeye başlandı. Böylelikle Müslüman kadınların faaliyet alanı olarak kendilerini ifade ettiklerine inandıkları toplantılara laikçi, feminist ya da demokrat kimliği ile öne çıkmış kadınlar davet edilir oldu. Konuşmacılar açısından herhangi bir kısıtlama sözkonusu değildi. Herhangi başka bir mekanda yapacağı konuşmayı kendisinden talep ettiler diye bir kez de başörtülü kadınlar karşısında seslendirmekteydiler. Bu bakımdan davet edilmiş konuşmacılar son derece "dürüst" bir imaj çizmekte, hatta, oradakiler tarafından yanlış anlaşılmasın diye kendisinin başını asla kapatmayacağını, başörtü yasaklarına karşı olmakla birlikte temenisinin Türkiye''de hiçbir kadının başını örtmemesinin gerçekleşmesi yönünde olduğunu ifade etmekten çekinmemekteler.

Bu konuşmanın sonunda sözkonusu toplantıyı düzenleyenler tarafından konuşmacının kendilerini aşağılayan tavrına bir cevap vermesi beklenir değil mi? Ya da bir salon dolusu başörtülü kadının tek tek gözlerinin içine bakarak başörtülü kadınların, kadının konumunu ikinci sınıfa düşürdüğü görüşüne karşı çıkılması? Bir toplantının akabinde yapılması gereken nedir? Ya yapılan konuşmaya katkı, ya eleştiri ya da en azından düşüncelerinizin konuşmacının söylemine uymayan tonundan bahsetmek.. Hayır kadınlar arası toplantılar da bunların hiçbirisi olmaz. Oturumu düzenlemiş olan hanım gayet sevecen bir şekilde konuşmacıya yaklaşır, kendisine çok teşekkür ettiklerini söyledikten sonra beni daima dehşete düşeren şu cümleyi sarfeder: "Biz sizi çok seviyoruz!"

Konuşmacının da benim kadar şaşırmasını beklemişimdir daima. Hayır. O (onlar) herkesten daha çok sevgiyi haketmiş olduğundan emin bir şekilde daima gülümser. Bazıları "Ben de sizi seviyorum ama..." diye başlayan fakat karşısındakilerin mutlu tebessümlerini gördükten sonra cümlenin sonunu getirmekten imtina gösteren bir tavır sergiler.

Başörtülü kadınların kendi platformlarında bile, davet ettikleri kadınlarla aynı hizada duramamalarının sebebi nedir? Bu sebeblerin en başında laikçi zihniyet tarafından dayattırılmış olan "Müslümanlar başa geldiğinde herkesi bir örnek olmaya zorlayacak" iddiasını en saf ve masum şekilde göğüslemeye çalışan bir tutum yatmaktadır. Diğer taraftan başörtülü hanımlar karşılaştıkları onca engellemelere rağmen kamusal alana çıktıklarında ev içine ait olan nezaket kaidelerine uymakta, davet ettikleri konuklara, evlerinde ağırlama muamelesi yaparken; iyi ev sahipliği ile fikri münakaşanın birbirine karıştırılmaması gerektiğini farkedememektedirler.

Yukarda izah etmeye çalıştığım tutum ve davranışlar bir önceki kuşak için daha anlaşılır bir durum. Fakat beni yukarıdaki başlığı atmaya iten esas sebep, karşı görüşte olanlarla aynı hizada durmayı beceremeyen zaafiyet noktasının gittikçe artarak sürmesidir. Üstelik kendileriyle ne hayat tarzı ne de fikri ve itikadi noktalarda anlaşma ve uzlaşma imkanı bulunmayan insanlara karşı oldukça sık dile getirilen "Biz sizi çok seviyoruz" cana yakınlığı; hayat tarzı ve itikadi konularda çok farklı olunmayan fakat sosyal hayattaki bazı olaylara karşı farklı yaklaşım gösteren Müslüman kadınlardan esirgenmesi. Yüzünü bambaşka tarafa çevirmiş, ayaklarının gittiği istikamet tamamen farklı olanlara karşı bunca sitayişkar tavır sergilenirken sözkonusu din kardeşi olduğunda kendisini görmeyecek kadar uzak bir noktada durmanın makul bir sebebi olmadığını düşünüyorum. Öteki kadınlarla aynı hizada durabilmek sağlam bir perspektifi gerekli kılıyor. Sağlam perspektif ise miyop bir bakışla gerçekleştirilemez.

25 yıl önce
Düşünsel eksikliği kapatma ya da "Biz sizi çok seviyoruz" söylemi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle