|
Eskisi gibi yaşamaya devam edemeyiz...

Her Ramazan ayı esasında bize, kime yakın kime uzak olacağımızı temrin ettirir. Lakin biz yine de her defasında uzak ile yakını birbirine karıştırırız.



Zenginlerin zenginleri ağırladığı, toplu iftarlar ile yemeklerin ekmeklerin israf edildiği “etkinlik iftar”ına uzak duralım.



Fakirlerle en kolay buluşabileceğimiz yer iftar sofrası. Kumanya göndermekten bahsetmiyorum diz dize oruç açmaktan bahsediyorum.



Fakirlerin meclisine dahil olmadan fakirlere bir faydamız olamaz. Göz göze bakacak gönül gönülü görecek.



Eskisi gibi yaşamaya devam edemeyiz. Artık sokaklarımızda binlerce öksüz, yetim çocuk var.



Sokaklarımızda elindeki kağıdın üzerine yazdığı “açım” ibaresi ile sabahtan akşama kadar bekleyenler var.



Allah bu günümüzü aratmasın.



Bu günleri aramamak için, bugün elimizde var olan her şeyin şükür olarak zekâtını ödemek zorundayız.



Bedenimizin sıhhatini hizmet ile, malımızın mülkümüzün zekatını onları fakirlerin istifadesine açarak eda edebiliriz.



Kurumlar aracılığı ile fakirlere yardım gönderelim amenna. Ama fakirlerin dünyasına uzak durarak kendimizi onlardan ayırarak, görünce dayanamıyorum bahanesiyle kendimizi fakirlerden, yetimlerden uzak tutarak insan kalamayız.



Yetimleri, dulları, şehit çocuklarını kuru rakamların gövdesine emanet ederek borcumuzu eda edemeyiz.



Bugün türlü yokluklar içinde hayata tutunmaya çalışan çocukların, hem bugününden hem yarınından mesulüz.



Bir şey kötü gidiyorsa bizim yüzümüzden kötü gidiyor mesuliyetini taşımadıkça güzel günler gelmez.



Olandan bitenden başkalarını mesul tutmak yerine ben mesuliyetimi yerine getirmediğim için aksıyor bütün işler diyen sorumluluk bilinci lazım her birimize.



Fakat ne acıdır ki sorumluluk bahsinde halimiz Mesnevi'de anlatılan Hintlilere benziyor. Bu satırların yazarı da dahil olmak üzere her birimiz her an başkasının sorumluluğunu hatırlatıp duruyoruz.



Hikayeyi merak mı ettiniz? Buyurun o halde:



“Dört Hintli Müslüman bir mescitte namaza durmuştu. Bu sırada mescidin müezzini yanlarına geldi. Hintlilerden biri namazda olduğunu unutup müezzine sordu:



“Müezzin, acaba ezanı okudun mu? Yoksa namaza daha vakit var mı?”



Arkadaşı, namazda olduğu halde, kendisini tutamayarak kızdı: “Sus yahu, namazda konuşulur mu? Namazın bozuldu!”



Üçüncü Hintli, ikincisine çıkıştı: “Ona ne karışıyorsun, asıl sen kendine bak! Sen de konuştun, senin de namazın bozuldu!”



Bu sırada dördüncüsü söze karıştı:



“Hepinizin namazı bozuldu. Hamdolsun ben, sizin gibi yanlış davranıp konuşmadım ve namazımı bozmadım!”



Böylece, gevezelikleri yüzünden dördünün de namazı bozulmuş oldu.



Ne mutlu o kişiye ki, kendi ayıbını görür; kim birinin ayıbını görürse, o ayıbı kendisinde bulur. Sende o ayıp yoksa da, yine emin olma; çünkü o ayıbı bir gün sen de yapabilirsin; o ayıp seni de bulur.”



Başkalarının ayıbına odaklanırız her an, çünkü başkasının ayıbını konuşurken kendi mesuliyetimizi unuturuz.


#Ramazan ayı
#Fakirler
8 yıl önce
Eskisi gibi yaşamaya devam edemeyiz...
Metaterör…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü