|
İşte o an: İftar vakti

O an diye bir cümleye başladığımızda, arkasından fevkalade bir hikayenin sökün edeceğini muhatabımız anlar. Nedir, yaşanmakta olan zamanı o an diye çerçeve içine alarak, unutulmaz kılan kimya? Bir nehir misali akıp gitmekte olan zamanı “o an “ ile kesintiye uğratan, çoğunlukla yoksunluklardır. Akıntının içinde yaşayıp giderken, yaşamın kendisi öylesine sıradan ve tek düze bir hale gelmişken, hiçbir şey fevkaladenin aynasına düşmez. Olağanın, olağanüstüye evirilmesi için kesinti şarttır adeta. Şair, hayatın şiirselliğini kesintiye uğramasında ararken ne kadar da hislerimize tercümandır aslında.

Varlığın içinde olanlar varlığın kıymetini bilmez. Nedir varlık? Sağlık bir varlıktır. Ama sağlığın bir varlık olması için bütün uzuvlarının farkında olması lazımdır kişinin. Sağlıklıyken farkına varmayız hiçbir uzvumuzun. Ancak yokluğunda, uzuvlarımızı, organlarımızı fark ederiz. Hiçbir yeri ağrımayan, bir şeye ulaşmanın sıkıntısını çekmeyen insanlar “o an” ı hiç bilmezler. Bilmedikleri için mutlu olamazlar. Ama günlerce yatakta yattıktan sonra herkese muhtaç olup hep aynı zamanın, “ağrının zamanı” içinde mahpus kaldıktan sonra, fırtına diner, sular çekilir ve ağrının zamanı, sıhhatin zamanına evrilir. Günlerce yatılmış hastane odasından, hastane odasının silik kirli duvarlarından sonra sokağa çıkma anı vardır. Tam o andır işte. Güneş. Allah''ım sen güneşi bana ikram diye mi çıkardın gökyüzüne. Böyle güzel, böyle parlak. Sanki zafer takı kurulmuştur gökyüzüne, güneşin kollarından tutam tutam. O an güneşin derinin üstünden nüfuz edişi ve nüfuz ediş ile birlikte damarlardaki kanın gem vurulmuş ırmaklar gibi akışını hissede hissede adım atmak.

Sağlıklı olanlar ağrı zamanından sonra bahsedilmiş “o an” ı bilmezler. Yaratıcı''nın adalet sıfatının başka türlü tecelli etmesidir. Sıhhatli olanlar “o an” ı bilmezler. Mesela migren hastaları için “o an” müthiştir. Gözden başlamış bir ağrının ardından, başın ağrıya muhatap olmadan da var olabileceğini bilmek. Oysa iki gün önce gözün üzerine patates bağlanmıştır. Sanki göz fırlayıp gidecekmiş de bir dilim patates bunu engelleyebilirmiş gibi. Migren hastaları “o an” ı en fazla bilenlerdir. Bir araya geldiklerinde lafı biri bırakmış iken öteki havada yakalar yere düşürmeden. Gözün önündeki ışık toplarından kaçış vardır. Yastıkları siper alıp. Karanlığa gömülmek vardır. Sesten nefret etmek. Biri kısık sesle konuşsa bile, dağları neden indiriyorlar tepkisinin verilmesi vardır.

Hayal kırıklıklarının “o an”ı vardır. Hiç haketmediğinizi düşündüğünüz bir şiddetin, sözden şiddetin ortasında kalıverirsiniz. Muhatabınız kızmıştır. Siz neden kızdığını bile anlayamazsınız. Tipik bir “o an” dır. Konuşulmalı mı susulmalı mı kararsızlığında, o an ne kadar uzar. Uzadıkça şiddetin terkibi değişmektedir. Dönüşmektedir.

Ölüm haberinin “o an”ı vardır. Hayatı hiç bu yüzüyle görmemişsinizdir. Tatmamışsınızdır. Bir sevilenin ardından kalmanın “o an” ı vardır. Bir delilik yapmasın diye acının sahibini, hayatın kıskıvrak yakaladığı bir an. Kurdun, kuşun, börtünün böceğin sesi bir hayattan geriye kalmış olanı bağlar. Nereye… Hayata!!! Dünya yıkılmıştır. Altında kalınmıştır. Duyulan sesler, görünen ışık dünyanın altında kala kalmış olana el uzatmaktadır.

Ama bütün bu “o anlar” kişiyi bağlar. Bir de cemaatin o anı vardır. Bütün müminlerin. Bekleyişin doruğunda bir olma hali. Tam ezan okunacakken. Zaman durmuştur. Sanki yeryüzünün bütün suları çekilmiş bütün sesleri dinmiştir. O an: İftar vakti.

Hayırlı Ramazanlar diliyorum. O an''ı idrak edenlerden olmayı diliyorum. Bütün kötülüklere “ben oruçluyum” diyerek sabreyleyenlerden olmamızı diliyorum. Ramazan demek hayatın yavaşlaması demek. Elimizden geldiğince “o an”ı genişletelim. Oruçlu olduğumuzu, sadece Allah rızası için oruç tuttuğumuzu unutmadığımız demler “o an”ı genişletecektir.

18 yıl önce
İşte o an: İftar vakti
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî