|
Kalbi, dostlarının yurdu idi...

Geçen hafta Cuma selası verilirken Ayşe Özel'in yoğun bakımda olduğu haberini aldım.



O an dünyanın bütün renkleri soldu, sesleri kesildi, hayat durdu benim için.



Yerini yurdunu kaybetmek nedir bilir misiniz?



Ayşe Özel'in kalbi benim yurdumdu.



Topu topu kaç kere aynı mekanda bulunmuşuzdur ki.



Ama hep aynı zamanda idik.



O benim ilk okuyucum, ilk sırdaşım, gönlümü gönlüne emanet ettiğim, telefon tellerinde uzun uzun ağladığım tek dostumdu.



Nerede nasıl tanıştık hatırlamıyorum. Ama bir kere tanıştıktan sonra bir daha beni hiç bırakmadı. Oysa ben dosttan yana pek nasipli değilimdir. İlk unutulan, ilk terkedilen, ilk gözden çıkarılanımdır.



Her yere beni yanında götürürdü. Yanında dediğim zihninde. Zihnimde dediğim duasında. Bir yere gidip gelince döndüğünde şurada sizi hatırladım derdi, şurada size dua ettim.



Bu dünyada Ayşe Özel'in artık olmadığını bilmek ne kadar ağır, dostları bilir.



Bu satırları o yoğun bakımdayken yazıyorum. Biliyorum ki yolcu yoluna koyulduğu zaman tek bir harf çıkamayacak kalbimden.



Bu dünyada bir Ayşe Özel yaşadı. Bizim yanımızda. Yakınımızda. Her acımıza teselli, her derdimize derman, her neşemize ortak bir Ayşe Özel yaşadı.



Sevdiği her şeyi sevdiklerine pay eden bir Ayşe Özel yaşadı.



En güzel insanları ben onda tanıdım. Sevdiklerini sevdikleriyle tanıştırmak konusunda ne kadar titiz, ne kadar hassastı.



Yazdığım hikayelerin güzel kahramanları Ayşe Özel'den hediyedir bana.



Ayşe Özel ile beraber iki arkadaşımın daha onkoloji hastası olduğunu öğrendiğim gün, Bostancı'nın sokaklarını gözyaşlarımla yıkadım. Nereye gideceğimi bilemeden ağlaya ağlaya dolaştım. Ben o kederle çiçekçi kadınlarla ahbap olmayı öğrendim. Bir gün şimdi hayatta olmayan Tekgül dedi ki ne mutlu sana be ablam bu kadar değerli arkadaşın varmış bak bu kadar gözyaşı dökeceğin.



Ameliyatlar, kemoterapiler, alternatif tıp. Her şey vesile, şifa Allah'tan. Kendisine sunulan her türlü tedaviyi şüphesiz kabul etti. Şikayetsiz teslim oldu. Çektiği ıstırap yüzündeki bütün hücrelere acının resmini çizerken onun ağzından daima tek cümle çıktı. “İyi olacak inşallah.”



Hastalığı ilerliyordu. O biliyordu ilerlediğini, biz de biliyorduk. Birkaç ay önce oğlunun düğününde, çehresi giydiği kıyafet ile aynı tonda idi. Safran sarısı. Ama ne kadar mutluydu.



Yaşamak coşkusu ile kadere teslimiyet bir bedende nasıl böyle yan yana durabiliyor şaşırırdınız.



Yormamak adına aramak isteyip de arayamadığım çoktur. Gönülden gönüle yol vardır diyerek aramayı ertelediğim... Çünkü dostu çoktu. Herkes ile bir dakika konuşsa şu kadar radyasyon yüklenecek diye hesap ederdim. Telefon ettiğimde ilk söylediğim sesimi lütfen hoparlöre verin olurdu. Elinize almadınız değil mi? (Okuyuculara tuhaf geliyordur hem o kadar yakın olup hem siz diye hitap etmek. Bu da bizim kuşağımızın zırhıdır.)



II-



Ey dost, ey güzeller güzeli dost, ben senin ölüm haberini bir sabah vakti cep telefonuna düşen mesaj ile mi öğrenecektim!



“Ayşe Özel ablamızın imtihanı son buldu.”



Ayşe Özel'in imtihanını anlamak için uzun yıllar boyu çektiği hastalığını bir şükür ifadesi olarak taşıyışına tanık olmanız lazımdı.



Hastanın duası kabul olur diyerek herkese isim isim dua edişine tanık olmanız lazımdı.



Hasta yatağında herkese teselli kelimelerini, mutmain kalbini, bilmeniz lazımdı.



Ayşe Özel'i iyi bilirdik. Onun kalbi akranlarının yurdu idi.



Biz şimdi onun akranları, arkadaşları, dostları, kardeşleri yurdumuzu kaybettik.



Onun ölümü ile ebedi yurdumuzun bu dünyada olmadığını da idrak edebilecek miyiz?



Onun kadar bu dünyaya ve onun kadar öbür dünyaya ait olmayı ne kadar çok isterdim.



Allah rahmetini ziyade etsin, annesine, eşine, evlatlarına, dostlarına sabrı cemil nasip etsin. Amin.


#Ayşe Özel
#Ameliyatlar
#kemoterapiler
#alternatif tıp
8 yıl önce
Kalbi, dostlarının yurdu idi...
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu