|
Ödül almak da ödül vermek de tehlikelidir...

''Bir elinde cımbız bir elinde ayna" ile dolaşan sosyal medya gündemi, bu defa, 43.'sü yapılan “Altın Kelebek" ödül törenindeki “rezalet" e kilitlendi.



Durum bazılarına göre skandal bazılarına göre “organizasyon bozukluğu".



Densiz bir sunucunun diye bir cümleye başlayabilirim. Ama o sunucunun kimyası ve performansı herkes tarafından bilindiğine göre, onu oraya konuşlandıranların mesuliyetini merkeze almak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.



Ödül alan herkesin konuşmasını yaptığı bir gecede, “Diriliş: Ertuğrul" ekibine, bize rağmen bu ödülü aldınız haydi şimdi güle güle muamelesinin reva görülmesi; kamusal ilişkilerimizi, nezaket çıtamızı, saygıdan arındırılmış davranış kodlarımızı tek bir karede topluyor.



Hal böyle olunca olan biteni organizasyon bozukluğu ile açıklamak, özrü kabahatinden büyük bir yaklaşım olmaktan öte gidemiyor.



Ki biz özrü kabahatinden büyük, açıklamalara hiç yabancı değiliz.



Her ödül töreninde, ödülü alan kişilerden daha çok sunucuların ve ödülü veren kişilerin “korsan konferans" tutkuları yüzünden aksaklıklar olur. Ama aksaklık ile kabalık arasında hiçbir geçişkenlik yoktur.



“Diriliş: Ertuğrul" ekibini ödül törenine niçin katıldığını sorgulayanlarla aynı fikirde değilim. “Diriliş: Ertuğrul" ekibi Doğan grubunun kendisine verdiği ödülü almaya giderek doğru bir davranış sergilemiştir. Ödülünü konuşma eşliğinde kabul etme hakkı engellendiğinde de ödülü iade ederek doğru tavrını ve tarzını devam ettirmiştir. Lakin ödülü ayak altına alma pozundan daha yaratıcı/sanatsal bir protesto yapılabilseydi, daha anlamlı ve daha derin bir etki yaratırdı.



Ödül törenleri her zaman eleştiriye açıktır. Çünkü birileri beğenilmiş diğerleri o beğeninin dışında kalmıştır. Kim kimi, kim neyi beğenir bu soruların tek bir cevabı yoktur.



Ama 43.'sü yapılan “Altın Kelebek" ödüllerinde kimin neyi neden beğendiği çok açıktır. Yıllarca “keller yağırlar birbirini ağırlar" bir değerlendirme yapılmış, ödül veren grubun “Vatanım Sensin" dizisi henüz başladığı için, daha adil görünmek üzere (halkın oyları ile seçildiği söylenen bir değerlendirmede halkın beğenisini daha fazla parantez içine almak söz konusu olmadığı için...) “Diriliş: Ertuğrul" “sahne"ye davet edilmiştir.



Yıllarca sadece kendisini alkışlamaya alışmış bir zihniyetin, sahneye yansıyan şuuraltı mı, ya da berbat bir organizasyonun başlangıç hatası mı diyelim, beklenen fayda hiç umulmadık bir ziyana dönüşmüştür.



“Sahnelenen" bu son olay, ödül vermenin/ödül almanın tehlikesini çok açık bir şekilde gözler önüne sermiş oldu.



Evet, ödül almak da ödül vermek de tehlikeli bir iştir.



Neden mi?



“Armağanın maddi olmayan çok çeşitli karşılıkları vardır: Uyandırdığı minnet ve takdir duyguları, yarattığı bağlar, her hangi bir maddi mal dolaşımının beraberinde getirdiği unsurlardır ve hesaplara girmez. Bunlar armağan verenler için önemli karşılıkları temsil ederler. Aslında eğer bu karşılık olmazsa “başarısız" bir armağanla karşı karşıyayızdır ve armağan veren kendini kullanılmış hisseder."



Alıntılamış olduğum paragraf Aydın Doğan'ın tören sonrası duygularına tercüman olmuş mudur dersiniz?



Meraklısı için not

: Yukarıda okumuş olduğunuz alıntı Jacquez T.Godbout'in “Armağan Dünyası" adlı kitabından.



“Armağan Dünyası" , siyasetçiler, sanatçılar ve iş adamlarının muhakkak bilmesi gereken pek çok analizi ihtiva ediyor.



Okumaya vakti olmayan “muktedir"ler, okumaya vakti olanlardan kitabın özetini ve ana önermelerini muhakkak edinsin.



Kaz gelecek yerden hangi tavuğun esirgenip esirgenmeyeceğini bilmek 21. yüzyılın dünyasında hayati bir önem taşıyor.

#Altın Kelebek
#Diriliş Ertuğrul​
#Armağan Dünyası
#Jacquez T.Godbout
7 yıl önce
Ödül almak da ödül vermek de tehlikelidir...
İmam Hatipleri namaz, namazı öğretmenler diriltebilir
ABD, ırkçılık, siyonizm
Açık bir yara yahut Ümit Özdağ’ın ateş ettiği yerler
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık