|
Sözü israf ediyorsun TÜRKİYE! Bize sükûtu değerli insanlar lazım
I-

Zor günler yaşıyoruz. Dar günler yaşıyoruz. Dışımıza dışımıza taştığımız günler yaşıyoruz.

Acıya karşı nasıl bir dil tutturacağımızı, şiddeti nasıl kınayacağımızı, şehitlerin ailesine nasıl bir dil ile yaklaşacağımızı hala bilmiyoruz.

Şunca yıldır bir ortak dil tutturamayışımızda bir tuhaflık yok mu?

Ölenlerin sayısı yüksek olunca konserlerimizi iptal ediyoruz. Yakamıza siyah bir kurdele takıp duyarlılığımızı resmediyoruz.

İnstagram çağında herkes “üzüntüsünü resmediyor” acele tarafından. Keşke ben öleydim filan diye cümleler kuruyor magazin yıldızları.

Sen ölme artist! Kimse senin ölmeni beklemiyor. Ama mesela düzenli olarak yılda bir defa şehit yakınları için konser verebilirsin.

Kendi suretini resimlemek yerine, şehit yakınlarının kuruyan dal hayatına düzenli olarak tanıklık edebilirsin.

Analar ağlamasın diye cümleler kurup sosyal medya takipçisine poz vermek senin için bayağı faideli bir şey. Sen de bir defa değil her an başkaları için kazancını faideli hale getirebilirsin.

Küfür niyetine bu ÜLKE BU ÜLKE diyorsunuz ya.

DURUN ORDA!


Mültecilerin her yerden kovulan bedenlerine bakıp da bir ülkemiz olduğu için şükretmediğimiz/sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz için pişmanlıktan kavrulacak günlere gelmeyiz inşallah.

Bir ülkenin olması için devletinin olması gerekiyor.

Türkiye'nin etrafına yakılmış ateşlere odun taşıyanlardan mısın ,ağzında su taşıyanlardan mı? Sosyal medyada cümlelerin arkasına saklanmadan önce hele bir bak aynaya!

İdeolojinin önemi yok benim için. Oy verdiğin parti ile hiç ilgili değilim.

Hepimizin insan kalmakta zorlandığımız şu çağda insan kalmak için ne kadar çaba sarf ediyorsun tek ilgilendiğim bu!!!

16 kişi ölünce eyvah diyoruz.

Oysa 16 kişinin içinde ölen de terk-i dünya ediyor tek bir kişi olarak ölen de.

Ama sadece rakamlara duyarlı gözümüz, kulağımız.

Kitle böyle bir şeydir. Gözü vardır kitlenin lakin sadece büyük rakamları görür. Kulağı vardır kitlenin sadece gürültüyü duyar.

Bizim sınavımız kitlenin içinde olup da insan kalma sınavıdır.


II-

Herkes mesafe sorununu dile getiriyor:

“HDP şiddet ile arasına mesafe koymalı.”

“HDP, PKK ile arasına mesafe koymalı.”

“Tayyip Erdoğan AK Parti ile arasına mesafe koymalı.”

Sonra liderlerin adı anılıyor. O öyle dediği için bu böyle dediği için. Esas o şunu yapmalı hayır önce onlar bunu yapmalı.

Dağlarda, yollarda çocuklarımız ölüyor konuşmaya devam ediyoruz.

Dört bir yanımız ateş, bu aymazlıkta devam edersek Allah muhafaza altımız ateş üstümüz ateş olacak.

Ama ne gam sanki koca ülke olarak menekşe mendilim düşe oynuyormuşuz gibi herkes kendince “muhatap/hasım/düşman” bellediğine söz saydırıyor.

Kurşun saydıramayanlar kelimelerini kurşun edip saydırıyor.

Sosyal medya cenkleri. Ekran cenkleri.

Onlar, şunlar, bunlar...


Terör kelimesini yeni öğrenen ilk okul talebesi gibi içinde terör geçen cümleler kuruyoruz.

Aklı kendine bile kıt gelenler, ben bilirimi edalarında ekranlarda kendi yok akıllarından demet yapıp Türkiye armağan ediyor: “Bence şöyle yapılmalı. Ben olsam böyle yapardım...”

“Mesuliyet senin olsun, zafer kazanırsan payımı isterim” söylemlerinin sonu gelmiyor.

“Sen elini taşın altına koy, ağa babalarım izin verirse elini ezmem, izin çıkmazsa kolunu bizde bil” diyen arsızların maskesi her gün pırıl pırıl parlıyor da maskenin aydınlığı bile bazılarını derin uykusundan uyandıramıyor.

Hem herkes delice ve yaralara kezap döke döke konuşuyor, hem de mesafenin olması gerektiğinden bahsediyor.

Mesafenin olması için öce saygının inşa edilmesi gerekiyor.

Saygıyı dağın ardından getirecek halimiz yok.

Siyasilerin birbirine, sosyal medyada takipçilerin birbirine saygı duyması gerekiyor.

Öfkenin her eylemden rol çaldığı; kimisinin hakiki, kimisi rol icabı öfkelendiği bir ülkede ne saygıdan bahsedebiliriz ne de mesafeden.

Hakiki öfkeye saygım vardır.

Ama ekran öfkelerinin hakiki olduğundan nice vakittir şüpheliyim.

Hakiki öfkede söylenecek söz birikmiştir; yüreğin yangını kelimelerin ve cümlelerin arka arkaya dizilmesine mani olmaktadır. Öfkeden başka yol yoktur. Çaresiz yürünecektir o yolda.

Yalancı öfkede ise söyleyecek tek bir şeyi olmayanların kof bağırışları vardır. Ne adına, kimin adına bağırdıklarının önemi yoktur. Bağıracaklardır sadece. Bağırdıkları müddetçe adam yerine konacaklardır. Bağırdıkları sürece rol çalacakladır.

Bize sükutu değerli insanlar lazım oysa.

Mesuliyetin yüküyle yüklü taş gibi susan, engin ırmak gibi yol alan insanlar lazım.

Sosyal medyanın yalancı yaslarından kalbini koruyacak adam lazım bize.

Bu gün ölmek isterdim diye tivit atıp da, denizine, tatiline koşan magazin yıldızı duyarlılıkları değil .

Otuz yıldır PKK canavarının her eyleminden sonra ölenlerin sayısına göre yas tutan bir anlayışımız var.

Bu tuttuğumuz yas bize ait değil.

Taziye evine eli boş gidilmez. Oysa biz yıllardır şehit yakınlarının evine ne eli boş ne eli dolu gidiyoruz.

Hepimizin gelirinden sadece ayda 100 Tl kesilip de şehit ailelerine gönderilecek olsa bu yaslı halimizden geriye ne kalır sizce.


III-

En duyarlı cümleleri kursak ne yazar!

Gözyaşı şişelerini sıralasak ard arda ne yazar!

Şehit haberleri birbirini takip ederken, ve biz birbirimizi anlayabilecek kelimelerimizi hızla kaybederken, yazılan yazıların ne anlamı var.

Çok konuşuyoruz TÜRKİYE! Oysa anlamlı bir sukutu başarmak zorundayız.

Ne Tayyip Erdoğansız Türkiye ile kurtuluruz ne de Başkanlık rejimi ile .

Bizi yönetenlerin/yönetmeye talip olanların internet devriminden sonra hiçbir şeyin aynı olmadığı bir dünyanın belalarıyla baş etmek zorunda olduğumuzu bir an önce idrak etmesi gerekiyor.

Çetin yollar, anlamayanlar ittifakı ile geçilmez !
#terör olayları
#çözüm süreci
#Sosyal medya
9 yıl önce
Sözü israf ediyorsun TÜRKİYE! Bize sükûtu değerli insanlar lazım
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle