|
Kriz, IMF ve Türkiye...

Uluslararası ekonomideki rolü giderek zayıflayan hatta başrol oyunculuğundan figüranlığa düşen IMF''nin işleri bugünlerde oldukça açıldı. Daha dün, 1980''lerdeki Latin Amerika ve 1990''lardaki Asya krizinin mimarı olarak gösterilen, kabarık sicilli "sabıkalı" kurtarıcının geri dönüşüne hep beraber şahit oluyoruz. Dolayısıyla yaşadığımız global krizden kim kârlı çıktı sorusunun cevabı IMF''dir...

Global krizin ardından sahneye çıkan bu oyuncu çok tanıdık. Öyle ki imajında da hiçbir değişikliğe gerek duymaksızın aynı argümanları savunmakta. Kurulduğu ilk dönemde ve bugün de IMF''nin ana politikası "kemer sıktırma" politikasıdır. Yani kamu harcamalarını kısma politikası. Dünya ekonomisinin neredeyse kilitlendiği, motorunun soğuduğu bu ortamda başta krizin vurduğu batı ekonomileri kamu harcamalarını artırmaktalar. Öyle ki finansal piyasalara yapılan kurtarma planlarıyla büyük para pompalamalarının ardından, hepsi birbiriyle yarışır vaziyette reel sektöre paketler hazırlamaktalar. Bunun adı da kamu harcamalarının artırılmasıdır.

İkinci dünya savaşının ardından dünya sermaye hareketlerine yön vermek için kurulan bu kuruluşun, bugünün küresel finansal sorunlarına çözüm üretemediği bir gerçek. Yaşanan global krizin ilk gününden son gününe kadar yaptığı açıklamalar da dikkate alınırsa, yine IMF''nin öngörü olarak ne kadar yetersiz kaldığı da ayrı bir gerçeklik. Bundan sonraki süreçte IMF''nin görev tanımları ve çalışma şeklinde değişiklikler yaşanabilir. Ünlü spekülatör George Soros bunun ilk sinyallerini hafta içinde yaptığı açıklamalarda verdi. Bu değişim önümüzdeki ay yaşanabilir. 15 Kasım''da ABD''de yapılacak G-20 liderler zirvesi ve ardından Brezilya''da yapılacak G-20 toplantısı bu anlamda çok önemli. ABD''ye dolayısıyla IMF''ye karşı yeni cephelerin savaşına tanık olabiliriz. Özellikle IMF''nin yeniden şekillendirilmesi bu toplantılarda gündeme gelebilir.

Her ne kadar IMF''nin kriz yöneticisi mi yoksa krizin kendisi mi olduğu tartışılsa da tekrar kurtarıcı olarak global krizde görev aldığını görüyoruz. Finansal darboğaza giren ülkelerin ABD, Rusya, Çin ve Suudi Arabistan''dan destek bulamamaları neticesinde son adres ve umutları yine IMF.

IMF ile masaya oturan ve kredi için peşinden koşan ülkelere baktığımız zaman, küresel mali krizden en fazla etkilenen gelişmekte olan ülkeleri görüyoruz. Anlaşma yapan ve anlaşma için sırada bekleyen ülkeler, krizin yıkıcı etkisiyle büyük kaynak sıkıntısı yaşıyorlar. IMF''nin ağır kredi şartlarına girmeden önce bu ülkelerin her yolu denediklerini ve son çare olarak IMF ile görüştüklerini söyleyebiliriz. Krizden en fazla darbeyi yiyen ülkeler olan Ukrayna, Macaristan ve İzlanda ile anlaşmaya varıldı. Belarus ve Pakistan''la ise görüşmelere devam ediliyor.

Dışarıda IMF''nin durumu bu şekilde. Bizde ise gelişmekte olan ülkelerle beraber yaşanan sermaye çıkışının ardından bir IMF tartışması başladı ki evlere şenlik…

IMF ile yapılan 19. stand-by''ın bitiminin üzerinden aylar geçmesine rağmen tartışmaların son dönemde alevlenmesi ise ayrı bir yazı konusu. Her zaman olduğu gibi tartışmalarda "tek taraflı" bakış hakim.

Birileri her ne şart altında olursa olsun IMF ile yeni bir programın acilen imzalanması gerektiğini iddia ederken, diğerleri ise IMF''ye ihtiyacımız yok diyerek kestirip atıyorlar. Karşı olanların savları belli. Kökten IMF uygulamalarına karşılar. Ancak acilen bir program imzalanması gerektiğini savunanlar nasıl bir anlaşma olmalı, çerçeve neleri kapsamalı, ana çıpa ne olmalı gibi temel kriterlerden söz etmiyorlar. Sadece "kayıtsız şartsız evet" demekten öteye geçemiyorlar. Hükümet kanadından "hayır" sözü telaffuz edilmemesine rağmen IMF ilişkilerinin oldubittiye getirilmesi düşündürücü. Kaldı ki anlaşma yapılan ülkelerle Türkiye''yi aynı kategoride değerlendirmek ise kendimize yaptığımız ayrı bir haksızlık. Gerçi bu haksızlığı dış basın (kısmen de içeride) ve kuruluşlar kendi durumlarına bakmadan son günlerde oldukça fazlasıyla yapıyorlar.

16 yıl önce
Kriz, IMF ve Türkiye...
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu