|
23 Temmuz"u yaşamak...

Önce şunu itirafa edeyim: Sizleri kıskanıyorum! Neden derseniz (Türkçe''nin en güzel icatlarından biri de bu, neden demeseniz de ben bunu bilmeyeceğim ve cümlem yolundan dönmeyecek!), sizler bu yazıyı okurken, takvimler 23 Temmuz''u gösteriyor olacak. Ben yazarken, hâlâ 22 Temmuz...

Seçimin bir an önce gelip geçmesini şiddetle arzuluyorum. İnsanların kendilerini kimin yöneteceğine karar vermelerine elbette karşı değilim. Ancak siyasetçi kısmısının vatandaşın oyunu alabilmek, siyaset sahnesinde kendine rol kapabilmek adına ülkenin üstüne abanmasından da fena halde sıkılıyorum. Bu ülkede işlerin ciddiyetle ve sühuletle yürümesine engel olmakla görevli gizli çeteler faaliyet gösteriyor olmalı. Çünkü seçim atmosferinde her şey, siyasetten daha aşağıda olduğu varsayılan bir yere indiriliyor. Buna kampanya esnafı kısaca “halka indirmek” diyor. Vaktiyle bu işlere ucundan da olsa bulaşmışlığım olduğundan, bunun seçim kampanyaları için olmazsa olmaz bir gerek olduğunu biliyorum. Mesele seçim kampanyaları değil, seçim kampanyalarını üretenler de değil, hatta siyasetçiler de değil... Hepsi belli bir mantık içerisinde hareket ediyor, hal ve hareket belli bir mantık içinde kurgulanıyor, kampanya dili belli bir mantık içinde kurgulanıyor ya da bozuluyor.

O zaman mesele ne?

Mesele şu: Bu yapılan edilen beni fena halde rahatsız ediyor ve fakat kendimi bir nevi halk avukatlığına soyundurduğumda kendi adıma, halkım adına, biz adına bir savunma cümlesi kurmakta zorlanıyorum. Yani, kampanya kurgucularının düşünürken her cümlenin başına “halka indirmek” vurgusu kondurmasının en azından bana mantıksız görünmesinin önüne geçemiyorum.

Bu ülkede daha dün meydanlarda toplanan kalabalıkların üstüne yağlı urganlar atıldı. Nereden bakarsanız bakın son derece irkiltici, rahatsız edici ve soğuk... Hatta zaman dışı... Kimsenin böyle bir kampanya yürütmeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığımda, bunun Türkiye''nin oy dağılımı haritasında bir rüzgâr estirmediğini de söyleyemem. Yani sonuca giden her yol mubahsa, o zaman bu kampanya iyi ya da kötü bir sonuç almıştır tezini kabul etmek zorundayım. Benim için sonuca götüren her yol asla mubah değil... Ama bu yaşadığımız çağ, her şeyi sonuçtan başlayarak değerlendiren bir çoğunluğun oyuncağı... Bu zamanda yolu, yöntemi tartışmak fazlasıyla demode bulunuyor.

Her neyse... Türkiye neler atlattı, bunu da atlatıyor. 23 Temmuz''da bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi davranacak herkes, bunu biliyorum. Yani yarın, yani sizin için bugün... Ve siz bu yüzden benden daha şanslısınız. Zaten aşağı yukarı tahmin edilen sonuçlar, hemen hemen kesinleşmiş olacak. Bir yandan seçimin hantal yorganı ülkenin üzerinden toplanıp kaldırılacak. Bir yandan halka yeni gündem oyuncakları dağıtılacak.

Dileyen günlerce bu olan biteni konuşmaya devam edebilir. Dileyen önümüze uzatılan yeni gündem mönüsünden bir şey seçip tıkınmaya başlayabilir. Dileyense hayata bakarak, insana bakarak, akıntıya bakarak anlamı kurcalamayı tercih edebilir. Bence asıl önemli seçim de bu!

17 yıl önce
23 Temmuz"u yaşamak...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle