|
Bu köpüğün kahvesi nerede?
Kahve dendiğinde hem müşterinin kastettiği, hem garsonun anladığı şey doğrudan batı endüstrisinin ürettiği 'marka'lardan biri oluyor, buna karşılık ninemizin dedemize yaptığı gibi bir kahve isterken hiç üstünde durmadan “Türk kahvesi” deyip geçiyoruz. İşte 'gönüllü sömürgeleşme'nin özçekimi tam olarak budur!

Artık birçok şeyin yerlisi bize çok yabancı geliyor. Bunu garipsemek ya da yadırgamak dahil!

Bir hayatımız var mı, tartışılır. Neyse ki havalı CV'lerimiz var. CV, bizde 'özgeçmiş' yerine kullanılan bir kısaltma... Merak edip baktım, Latince 'Curriculum Vitae' kelimesinin baş harfleriyle oluşturulmuş ve 'Hayatın Yönü' anlamına geliyormuş. Yani bizim geleneğimizde 'istikamet' kelimesiyle ifade ettiğimiz şey... Bence bunun üstüne dönüp CV'lerimize bir göz atarak, istikamet ne tarafa diye bakmakta fayda var.

“Her geçen gün kendimi biraz daha az hissediyorum” dedi biri. “Çünkü harcayan biriktiremez!” dedi yanındaki.

İki tane hayatımız yok. Dün olmayan bazı şeyler bugün varsa, dün olan bazı şeyleri de bugün hayatımızdan çıkarmışız demektir.

Edindiğimiz yeni alışkanlıkları terazinin hangi kefesine, terkettiğimiz eski alışkanlıklarımızı hangi kefesine koyabiliriz. Hayr kefesine mi, şer kefesine mi? Yoksa teraziyi çoktan bir eskiciye okuttuk da utancımızdan kimseye söyleyemiyor muyuz?

“Bu zamanın getirdiği bazı şeylerden bugün artık kurtulmak mümkün değil!” demek, aynı zamanda “Bize ait bazı şeyleri artık yaşatmak mümkün değil!” demekle aynı şey olmuyor mu?

Kimlik bunalımı tarihe karıştı; şimdi neyse ki herkesin hiç şüphesi olmadan göğsünü gere gere beyan ettiği, ihtirasla savunduğu bir kimliği var. Aksi halde birileri bizden habersiz insan kopyalamış zannedebilirdik!

“Herkes birbirine benziyor” dedi kaygıyla yanındakine, “yerim neresi bulamıyorum!”

Akşam eve dönerken kalabalığın içinde kendini bulabilmek için parmağına kırmızı kurdele bağlayan insanlar da var.

'Yanık Saraylar'da, “Geçen kıştan bu yana elbiseleri, iskarpinleri içinde durmuş bekliyordu” diye yazmış meçhul bir öykü karakteri için Sevim Burak.

Beklemek fiili büyümüş, yayılmış, her yanı kaplamış, adeta hayatı bundan ibaret kalmış; buna karşılık, heyecanla “Kim o?” diye seslendiği günün üstünden yıllar geçtiği halde kapısını çalan bir tek kişi olmamıştı.

“Kimi bekliyorsun?” diye sordular, “Bekleyebileceğim birini!” dedi kederle.

“Ne bekliyorsun a şaşkın!” dedi meczup, “Gitmesi olmayanın gelmesi olur mu?”

...

Küçük bir özür: Bir önceki yazıda 'vakarla' şeklinde yazmam gereken kelimeyi, 'vakurla' şeklinde yazmışım. Vakar sahibi bir insan olarak vakur davranmak ve sizlerden özür dilemek zorundayım. Her ne kadar bir dalgınlık eseri olsa da bilin ki kendimi affetmedim; ceza olarak her gün bir bardak çay eksik, içtiklerimin bir bardağını da şekersiz içtim. Bu vesileyle bir daha böyle hatalar yapmayacağıma söz vermek de isterdim, ama yaparım muhtemelen.
#meczup
#kahve
#zaman
9 yıl önce
Bu köpüğün kahvesi nerede?
Barnabas İncili"nin akibeti nereye varacak?
Yine kripto para konusu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı