|
Derdimin derdi ne?

Bütün zihnî ve kalbî yatırımını vasata yapan toplumlar, geleceklerini sığ bir şekilde yaşamaya kendi kendilerini mahkûm ederler.



Dosdoğru olanı aramaktan büyük ölçüde vazgeçtik. İşin kötüsü, birçoğumuz kendi doğrusunu tahkim edecek yalanlara tav olmaya çoktan hazırız.



“Modernizm, dünyevî insanın ilahîye ve geleneğe, mantığın akla, bireysel nefsin ruha ve ruhun beraberinde getirdiği kazanımlara karşı bir isyanıdır. Bizim ilke olarak karşı çıktığımız budur” diyor Seyyid Hüseyin Nasr bir söyleşisinde.



Herkesin hiçbir direnç göstermeden kendini toplumsal güdülere teslim ettiği bir toplumsal gidişatın neticesi, kaçınılmaz olarak yerinde sayan ve hatta bazen onu bile başaramayacak kadar uyuşmuş bir toplumsal hayat olacaktır.



Kalitenin daha fazla para ödenerek elde edilebilecek bir şey olduğunu zanneder hale geldik.



“Bunlara gerçekten inanıyor musun?” dedi endişeli olan. “Bilmem, sadece kendimi içlerine bırakıyorum” dedi yanındaki.



Alıp evimizin hangi duvarına koysak pencereleri, yine karanlığa açılıyor sanki bütün bakma tecrübeleri.



Hayatı tarif etmeye takat yetiremeyişimiz, dünyanın giderek kısırlaşan döngüsü içinde yegâne umut kaynağımız...



İçimde dert diye ne taşıyorsam, ulu bir çınarın gövdesine hoyratça açılmış bir çentik gibi eskiyor sanki.



“Neden bir şey söylemiyorsun?” diye sordu biri. “İçim bana bir şey söylemiyor ki, ben sana söyleyeyim!” dedi diğeri.



“Bak yabancı... Biz basit insanlarız. Ve ölümlü. Yaşamayı ve baharı bu yüzden severiz. Doğan her şeye inanırız. Çocuklara, güneşe, bize düşler sunan ayışığına. Sevdiğimiz kadının boynunu okşamak isteriz ve çocuklarımızın. Günü, kızarmış bir ekmek gibi tazeyken bölüşürüz ve akşamın kızıl tüyleriyle gelip sabahın yumurtaları üstüne yumuşacık oturmasını severiz.” diyor 'Bahar İsyancıdır'da Onat Kutlar.



İçindeki şairi uyandır, velev ki şiir olup söylemesin, sükût olup söylesin. İçindeki hayreti uyandır, rüzgârda salınan çıplak dallara takılsın gözün, dallarda güneşi bekleyen kuşlara, sahipsiz imgeler gibi toprağa düşen serin damlalara. İçindeki seyranı uyandır, gözünün ucuyla iliş zamanı demleyen kubbelere, taşa mânâyı işleyen çizgilere, içine mânâ taşıyan esintiye, tele ve mızraba, sese ve ahenge, şehre ve insana, harfe ve kelimeye, usulca doğan güne, denize düşen ışığa, simide ve martıya. İçindeki insanı uyandır, bırak dokunsun suya ve toprağa, dokunsun kimselere anlatamadığın, anlatmaya yetecek kelimeleri bulamadığın o gizli saklı hayata, dönsün dokunsun yeniden kendi içine sığınan insana.



Kendi güneşin yakıcılığıyla kavrulan, gölgesini başkalarına sunan insanlar da var.



Dediler: “Bahar ne ki?" Dedi: “Bahar o ki, için daha fazla içinde duramaz, tomurcuklanır.”



“Bunca yıl akıp durdun” diye sordu kendine meczup, “söyle neyi doldurdun?"


#Derdimin derdi ne
#meczup
#dert
8 yıl önce
Derdimin derdi ne?
Kıbleyi şaşırmamak lâzım
2 Kutsi Hadis
Millete hakareti yaşam tarzına dönüştürmüş müstemleke kafalılar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!