|
Göğüs kafesindeki kuş
Birbiri ardına kurulmuş onlarca cümleden sonra birdenbire duraksayıp, karşınızdaki kişiyle aslında aynı dili konuşmadığınızı farkettiğiniz oluyor mu sizin de?

Başkalarıyla da konuşuyor olsak, en çok kendimizi doğruluğumuza ikna etmek için kuruyoruz cümlelerimizi. Bu da demektir ki, en çok kendi yanlışlığımızla yüzleşmekten rahatsız oluyoruz.

Yüzlerini samimiyetle kendilerine, hikâyelerine, geçmişlerine döndürebilen insanların neredeyse her anlattıklarının göz yaşartıcı bir etkisi var.

Dönerek “Bir şey mi söyledin?” diye sordu biri. “Evet ama yıllar önceydi!” diye geçirdi içinden diğeri.

Hatıralarıyla barışık yaşayanı 'geçmişte yaşamak'la itham eden kişi, bütün hayat sermayeni hiç garantisi olmayan bir 'gelecek'e yatırdığının farkında mısın?

“Bazen yaşadıklarımdan geriye hiçbir şey kalmıyormuş gibi hissediyorum!” dedi kederle biri. Elini tuttu ve “İşte geriye kalan bu!” dedi yanındaki.

Dünyadaki her şey tabiatı gereği gelip geçiyor, sımsıkı tutmaya çalıştığın da, kendi haline bıraktığın da... Ne ki gelip geçmiyorsa, zaten dünyaya ait değil!

Sanki bütün insanlık, yani hepimiz, hep beraber ağır bir kalp krizi geçiriyoruz ve bu duruma kardiyoloji uzmanlarının yapabileceği hiçbir şey yok!

“Rabbim kalbimi koru!” dedi ve bu niyazının içinden geçen her şeyi ihtiva ettiğini düşünerek rahatladı.

Gariplerin Kitabı'nda şöyle bir şey var, belki sizler de seversiniz: “Fukara arasında zaviyenin hizmetçisi Abdullah kadar alçakgönüllü veya onun kadar fedakâr olanı yoktu..... Birgün mescidde otururken önümden yaptığı iş dolayısıyla gelip geçiyordu. Kollarını sıvamıştı, yüzünden terler akıyordu. Yapabileceğim bir iş olup olmadığını sordum. Hemen dolaba gitti, kilidini açtı. Bir kutuyu karıştırıp yanıma geldi ve avcuma bir tesbih bıraktı. Sonra tesbih tanelerini eline alıp parmaklarından geçirerek, 'Allah, Allah, Allah, Allah, Allah' demeye başladı. Verdiği öğüdün önemini tebarüz ettirmek için de yumruğunu sıkıp salladı.”

Etiyle kemiğiyle şu dünyanın içinde yaşayan ve derûnunda nice dünyalar yaşatan insanlar da var.

Herhangi bir insan bizden uzaklaştıkça gözümüzde boyut olarak giderek küçülür; oysa çok sevdiğimiz biri bizden uzaklaştıkça büyür, büyür, büyür ve neredeyse her yeri kaplar. Bu tezat, optik her türlü açıklamanın çuvalladığı yerdir.

Seversen yaşadığın her an içini acıtır ve içini acıtan şeye, içini her acıttığında daha da derinden bağlanırsın!

Muhabbet akıl erdirilemeyecek garip bir şeydir. Hem senin içindedir, istesen de içinden çıkmaz. Hem seni içine alır, istesen de bırakmaz.

“Can mahzun bir kuştur göğüs kafesinde” dedi meczup, “her dem uçmayı hayal eder!”
#mescid
#meczup
#hayal
9 yıl önce
Göğüs kafesindeki kuş
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle