|
Hikâyesiz karaltılar

Dünyada milyarlarca insan yaşıyor. Bu sadece demografik bir gerçek değil, aynı zamanda üzerinde düşünülmesi gereken bir insanlık gerçeği... Milyarlarca insan, milyarlarca ruh, milyarlarca hikâye... Şimdi bu milyarlarca insan, milyarlarca ruh, milyarlarca hikâyenin başkalıkları elinden alınıyor, hepsi tek bir insan, tek bir ruh, tek bir hikâye kalıbına dökülmek isteniyor.

Bu köşede popüler kültür ya da tüketim kavramlarını odak alan pek çok yazı yazdım. Hayatın nasıl tabiatından uzaklaştırıldığını, nasıl kurgusal bir ketenpereye getirildiğimizi, içimizin nasıl boşaltıldığını ve sonra yeniden nasıl çıfıtla doldurulduğumuzu ifade etmeye çalıştım. Bu hali zaten herkesin bir parça hissettiğini düşünüyorum. Sorun, bu gidişatın itiraz geçirmez zırhını aşmakta. Hiç kimse, hiç birimiz o zırhı delmek konusunda bir gayrete, bir cesarete, bir çılgın şövalye ruhuna (elbette Don Kişot) sahip değiliz.

Bu teslimiyetçilik bizim yaşama hakkımızı tümüyle kaybetmemize neden oluyor. İnsan olarak, bir varlık sahibi olarak kendimizden uzaklaşıyor, ruhsuzlaşıyor, hikâyesizleşiyor.

Hikâyeler yazmış bir adam olarak, hikâyesizleşme dediğimiz şeyin de eninde sonunda bir hikâye olduğunu elbette biliyorum. Ama dünyadaki milyarlarca insandan biri olarak bir hikâyesizleşme hikâyesinin kahramanı olmayı içime sindiremiyorum. Ben bir hikâyem olsun istiyorum. Gülünç, üzücü, heyecanlı, dingin, hareketli, hepsi olabilir, sonuçta her hikâye hikâyesizlikten daha fazla bir şeydir, daha değerlidir.

Ancak gerçeği biraz deforme ederek baktığımda mevcut şartlarda hikâye sahibi olmanın da çok matah bir şey olmadığı zannına kapılıyorum. Mesela yazıya şöyle başlasaydım benim için ya da sizler için bir şey değişecek miydi:

Dünyada milyarlarca insan yaşıyor. Her bir insanın bir hikâyesi var. Ama o hikâyelerin bir kahramanı yok. O hikâyelerin insanı yok. O hikâyelerin hepsi, attığı her adımda kendi hayatına daha da yabancı hale gelen karaltılara ait... Söylendiği gibi, rengi olmayan gölgelere...

Ben doğrusu bu formülasyonu da içime sindiremiyorum. Çünkü hikâyesizleş(tiril)miş bir insan olmayı da, hikâyesi olan bir karaltı, bir gölge olmayı da istemiyorum.

Peki ben ne istiyorum?

Çok şey değil?

Milyarlarca insanın yaşadığı ve herkesin olabildiğince kendi olduğu bir dünyada yaşamak istiyorum. Milyarlarca hikâyeden benim hikâyem olmakla ayrılan bir hikâyenin kahramanı olmak istiyorum. Bir hikâyem olsun istiyorum kısacası. Herkesin bir hikâyesi olsun istiyorum.

Şimdi zaten bir hikâye sahibi oldukları zehabına kapılan bazı gafiller bana gülecekler. Gülsünler! Bu sayede aramızdaki ilk iri farklılık böylece ortaya çıkmış olur. Çünkü kendi hikâyesini geri isteyen bir insana gülmek, hikâyesizliğin kanıksanmış halidir.

Bu tamamlık vehimleri arasında bütün eksikliklerim başımın tacıdır.

17 yıl önce
Hikâyesiz karaltılar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle