|
Ölmeden önce yapmamız gereken 1 şey!

Yayıncılar da, okuyucuların büyük bir kısmı da böyle kitapları çok sever. Eskiden “10 Derste Kız Tavlama Sanatı”, “21 Derste Mat Garantili Satranç”, “Kekinizin İyi Kabarması İçin 800 Altın Kural” tarzında kitaplar modaydı. Duvarları pembeye boyalı her evde bu kitaplardan bir kaçına rastlardınız. Öyle evlerde ev sahibini bir kenara çekip, “Tuvaletin nerede olduğunu doğrudan söyleyebilir misiniz, yoksa kitaplığınızda ''Sizi Tuvalete Götürecek 10 Adım'' isminde bir kitap mı var?” diyesim gelirdi.

Şimdi bunları geçtik. Artık her şey daha sektörel... Biliyorsunuz bu cümleyi de, “Şimdi her şey daha duygusal!” şeklinde kodluyoruz. Duygusallığın neyle özdeş hale geldiğine bir bakın! Ama buna alışmak durumundayız. Yani bu berbat kurguyu hayatımıza giydirenler bize alışmamız gerektiğini söylüyorlar. Onların yeni icatları, “Ölmeden Önce” tarzında seri kitaplar... “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 100 Kitap”, “Ölmeden Önce Seyretmeniz Gereken 1000 Film”, “Ölmeden Önce Yemeniz Gereken 92 Herze”, vs... Artık hemen her gün böyle kitaplar çıkıyor ve kitap “market”lerinin vitrinlerinde baş köşeye kuruluyor. Eminim bir yerlerinde son kullanma tarihleri de yazıyordur. Organik ve hormonlu olarak çeşitleri bulunmasına da hiç şaşırmam.

Ben bütün bunları bugünün hayat karakteristiğine uygun “aptalca” gelişmeler olarak görüyorum. Elbette bu işi yapıp tonla para kazananların aptal olduğunu söylemek de bir tür aptallık olur. Ben de zaten bunu söylemiyorum. O zaman neyi kastediyorum? Adımızı tüketici koyarak yılın her günü ruhumuza abuk sabuk kılık kıyafetler giydirmelerine izin vermemize neden olan o beyin boşluğu salgısından sözediyorum. İşte ben buna birinci sınıf aptallık diyorum. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Bizi aptal yerine koyuyorlar, bizde sırıtarak aptallığın yakışıp yakışmadığını soruyoruz!

Ne aptallık!

Yaşamakta olduğumuz anla, ölüm anı arasındaki süreyi ne yaparak dolduracağımız konusunda bir fikrimizin olmaması, bu aptallık kıyafetinin ruhumuza yakışmasına neden oluyor. İnsan neden kuracağı hayali, okuyacağı kitabı, seyredeceği filmi, yiyeceği herzeyi bilemesin ki! Kendi geleceğiyle, kalan kısacık ömür parçasıyla ne yapacağını neden bilemesin ki! İnsan ne tarafa yürümesi gerektiğini neden kitaplardan öğrenmek zorunda olsun ki!

Ama öyle, maalesef öyle...

Gündelik saçma sapan koşuşturmaları, mekanik mesaileri, rutin hayat akışını ellerinden alsanız ne yapacağını bilemeden öylece ortada kalıverecek bir sürü milyar değil miyiz bu yeryüzünün üstünde? Öyle olmasak, içinde debelendiğimiz bu şeye hayat deyip sımsıkı sarılır mıydık? Elimizde sadece bize öğretilen bu kurgu kaldı. İnsan olarak biz daha önce neydik? Gökyüzüne bakınca içimizden ne geçirirdik? Maddiyatın asla yolunu kesemeyeceği hangi hayalleri kurardık? Bir yudum iyi demlenmiş çay içtiğimizde bütün benliğimizi kaplayan o sıcaklık neydi? Elektrikler kesilip teknolojinin bütün fişleri çekildiğinde kim olurduk? Öyle kopmalarda içine düştüğümüz o kocaman zamanı nereden hatırlıyoruz?

Velhasıl şunu söylüyorum, o zokaları yutmayın.

Ölmeden önce yapılacak tek bir şey var: Yaşamak!

Ama hakkını vererek yaşamak!

17 yıl önce
Ölmeden önce yapmamız gereken 1 şey!
İnternette neden kavgaya kolay tutuşuyoruz?
Çözüm sürecinde İslam
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır