|
Batı 1000 yıllık karanlık çağın kapısını yeniden açıyor
Demek ki neymiş…
Batı 1000 yıllık karanlık çağındaki ana problemlerini aşamamış
ve her fırsatta o karanlık çağın karanlık düşüncesine bir şekliyle kendini kaptırırmış…


Birinci Dünya Savaşı

'nda

Türkleri
önce Tuna'nın doğusuna sonra Meriç'in doğusuna atmak

için neler yapmadılar ki... Balkanlardan bizi sökmek için işledikleri cinayet, kurmadıkları kumpas, yapmadıkları fitne kalmamıştı.



Batı bununla da yetinmedi. Bize

karanlık çağlarında Doğu Kiliselerine

yaptıklarını yaptılar. İçlerindeki ihtirası yenemediler.



İkinci Dünya Savaşı'

nda bu kez

Yahudileri Avrupa'dan söküp atmak

için çılgına döndüler. Yaktılar, sürdüler, kamplarda topladılar… Tutup vagonlara doldurup sürgün ettiler.



Sonra bir ortak noktada buluştular, durdular.



Bugün İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra

kurulan dehşet dengesi çatırdamaktadır

. Zira Avrupa kendi değerleri olarak sahiplendiği

“insan hakları”

,

“özgürlükler”

meselesinde çuvallamaktadır.



Avrupa Birliği'nin en yüksek yargı organı

Adalet Divanı'

nın

başörtülü

çalışanların işten çıkarılmasının yolunu açan kararı tam da

Batı'nın yine o 1000 yıllık karanlık çağına dönüşünün işaretidir

. (Cadı avını, Katolik, Ortodoks savaşlarını, Endülüs'ün paramparça edilişini, Avrupa'yı skolastik düşüncenin esir alışını hatırlayın).



Peki ne oluyor “Hür Dünya”ya… Batı medeniyetine… Avrupa Birliği'ne?



Sanki ötenazi yapıyorlar. Avrupa, yeniden ırkçılığı ikame ediyor… Nazizm, Faşizm, Avrupa şehirlerini rehin alıyor… Nefret politikaları akıllarını başlarından alıyor…



Bencilce, öteki olarak kabul ettiklerini, Avrupa'dan söküp atmak için çabalıyorlar.



Türkleri değerlerimizle Avrupa'da istemiyor. Müslümanları asimile olmadan bu halleriyle Avrupa'da istemiyorlar.



Sanmayın ki Batı düşman olarak gördüğü

Türkleri ve İslam'ı bağrından söküp atmak isterken kendi arasında kurdukları koalisyonu uzun süre sürdürebilecek
.


Göreceksiniz, eninde sonunda

içlerinde o 100 yıl savaşları gibi, o 1. ve 2. Dünya Savaşı gibi büyük bir savaşa tutuşacaklar.


Siz, bir Fransız milliyetçisinin aklının arkasında

Alman Nazilerinin Paris'e giriş görüntüsü

nün durmadığını mı sanıyorsunuz?



Tıpkı

Almanların, Viyana'nın kapısına dayanmış Türkleri kâbuslarında hâlâ görüyor olması

gibi…



Bilmem anlatabildim mi?


Gençlerle buluşma, sorular, sorular, sorular

Birkaç haftadır bir vesile ile Anadolu kentlerinde gençlerle buluşuyorum.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'

nda kalan öğrencilerle Türkiye üzerine bazen saatler süren tartışmalar yapıyoruz.



Hakkını teslim edeyim

Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü

yurtlarında kalan öğrenciler için birçok farklı etkinliğe imza atıyor, bizim katıldığımız da onlardan sadece bir tanesi…



***


Öğrenci arkadaşlarımız çağırıp beni dinlemek istediklerini söylüyorlar… Lakin bazen benden daha çok konuşuyorlar. Bunu da zaten ben teşvik ediyorum.



Mersin'de, Bilecik'te en son Sivas'ta pırıl pırıl gençlerle bir araya geldim. Ne yalan söyleyelim, onlar benden değil belki ama ben onlardan çok da fazla istifade ettim.



Gençlere, millete “parlamenter sistem” diye yutturulan ama aslında atanmışların sivil siyaset üzerinde kurduğu vesayet düzenini anlatıyorum. Adını şöyle koydum:

27 Mayıs düzeni
.


27 Mayıs 1960

darbesinden sonra

“Anayasal kurumlar eliyle”

milletin iradesinin nasıl teslim alındığıyla başlayıp…

12 Eylül 1980

darbe anayasası ile bu vesayet düzenine bir güçlü takviye daha yapıldığını da ekliyorum.



Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması meselesi yani… Böylece nasıl müdahale edilebilir bir siyasal sistemi bize dayattıklarının da birçok örneğini sıralayarak…



***


Üniversiteli gençler sabırsızlıkla dinliyor söylediklerimi. Sonra soru bombardımanına tutuyorlar… Soru dedimse başında ve sonunda kendi kanaatlerini söylemediklerini, söyleyemem yani…



Elbette, konumuz siyaset ve siyasetteki tıkanıklıklar olunca dönüp dolaşıp

16 Nisan'daki “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”

ne geliyoruz.



Sorular ilginç.



Mesela bir delikanlı şöyle bir soru sordu Sivas'ta:

“Ben evet diyeceğim çünkü Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a güveniyorum.
İyi de ondan sonra ya başımıza kötü biri gelirse ne olacak?


İlginç öyle değil mi? Soru iyi, ama arkasında mutlak bir şey var.



Verdiğim cevap karşısında geriye yaslanıyor,

bir kahkaha atıyor, “Tamam, tamam teslim”

diyor.



Cevap şu

: “Sen Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a güveniyorsun ama

kendine güvenmiyorsun

. Zira senin oyunla bir Cumhurbaşkanı seçilecek.

Sen kendine yani millete güvenmiyorsan yapacak bir şey yok.”

Salonda bir kahkaha tufanı kopuyor.



Bir başka genç belli ki daha yirmili yaşlarda söz alıyor, “18 maddelik değişiklikte her şeyi anladım da şu 18 yaşında milletvekili olma meselesini anlamadım.

18 yaşındaki birinin Meclis'te ne işi var”

diyor.



Şaşkın olduğumu söyleyerek söze başlıyorum. Salonun ön sırasındaki izleyiciler benim yaşlarımda. Kravatlı hâzirundan böyle bir soru bekleyebileceğimi ama bir gençten bu sorunun gelmesinden şaşkın olduğumu söylüyorum, gülüşmeler oluyor.



Sonra dedim ki,

“Senin yaşındakileri bir zamanlar darağacında astık. Gerektiğinde hapse de atıyoruz. Reşit kabul ediyoruz ve seçme hakkına sahipsiniz. İyi de neden seçilmeyesiniz?

Ve unutmayın

15 Temmuz gecesi darbeci FETÖ'cü alçaklara en büyük dersi siz gençler verdiniz,

hem de şehit düşmek pahasına…

İstikamet, hedef istiyordunuz. İşte size hedef.

Size güvenildiğinin en bariz örneği, milletvekili de seçilebilmeniz değil mi?”



Bir başka soru,

“Yeni Türkiye söylemi var. Her yerde kullanılıyor. Sizce yeni Türkiye nedir?”


Cevabım çok basit:

Bağımsız Türkiye..!


Gerçekten de bağımsız olmak ne kadar zormuş görüyorsunuz. Düne kadar vekâlet verdikleri terör örgütleri üzerinden bizi vuruyorlardı, bugün doğrudan vuruyorlar. Son Almanya, Belçika ve Hollanda örneği tam da budur…



Sorular sorular sorular…



Dedim ya gençlerle buluşmak onlardan daha ziyade bana iyi geliyor. Çünkü beklentilerini, tedirginliklerini, heveslerini ve ihtiraslarını görme şansı yakalıyorum.



Türkiye'nin geleceği milletin geleceği gençlerin gözlerindeki ışıltıyı görmek bana umut veriyor.






#Batı
#Birinci Dünya Savaşı
#Almanya
#Naziler
7 yıl önce
Batı 1000 yıllık karanlık çağın kapısını yeniden açıyor
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî