Hangi sürecin demeyin az biraz sabredin.
***
Türkiye çetin bir mücadelenin henüz başında.
Var oluş mücadelesidir bu… Ya parçalanıp küçük butik devletlere ayrılacağız. (Ki en az 5 milyon insanımızın canı demektir.)
Ya bağımsız bir ülke olarak tarih sahnesindeki yerimizi pekiştireceğiz.
Kanlı, meşakkatli, zorlu bir yolun henüz başındayız.
Ne Gezi Provokasyonu, ne 17/25 Aralık süreci ne de 15 Temmuz kanlı Darbe Teşebbüsü bizi
ndan alıkoyabildi.
Ne var ki son 1 aydır
çekilmiş görünüyor.
Yıpratıcı, tedirgin edici haliyle kınından çıkartılmış
tepemizde sallandırılıyor.
***
Ahali günlük iaşesinin peşindedir. Helalinden rızkının derdindedir. Her gün elindeki ekmeğin bir parçasının yok faiz ile yok kur oyunlarıyla alındığını bilmekle beraber sessizce işine gücüne bakmaktadır.
.
Sonra da
edasıyla, bileklerimizi gazlı bezle sarıp yaralı halde yaşamamıza rıza göstermek niyetindeler.
(parçalanmadığımıza)
…
Hesapları böyle görünüyor.
***
Ekonomi kılıcını çeken ile kan kaybımızı önleyecek gazlı bezi bileklerimize sarmayı düşünenler aynı çevreler; öyle görünüyor.
Peki
Hiç sanmıyorum!
Oyunu kuranlar da benim gibi düşünüyor olmalı ki bugünlerde
veciz cümlelerle aktaran
var!
“Avrupa Birliği (AB) sürecinin Türkiye'ye her daim olumlu katkısı” olduğundan söz edenler…
“AB'nin bilmem kaç milyon insanın refah ve huzurunu sağlayan bir üst yapı” olduğuna öykünenler…
“AB standartlarının Türkiye'nin kazanımları bakımından ne büyük katkı sağladığını” anlatanlar var…
Demek ki içimizde ekonomi kılıcının bileklerimize açtığı yaradan akan kanı durdurmaya niyetli olanlar var.
Lakin bir şey daha var!
Tam da başlığımıza uygun bir şey daha…
***
Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık mücadelesinde geliştirdiği tavırları sorgulayan çevreler bu üstü kapalı “eleştiri” ve saldırıyı devam ettirebilecekler mi?
Soruyu sormamızın sebebi şudur.
. Akabinde
” şeklinde haberler yayınlanmıştı.
Bütün bu olup bitenleri Cumhurbaşkanımız Erdoğan itiraz etmiş, eleştirmişti.
O dönemde Hükümet Sözcüsü olan
dayanamayıp şöyle cümleler kurmuştu;
”(Bundan hoşlanmadım, hoşuma gitmedi, soğuk veya sıcak karşıladım) beyanları (Erdoğan'ın sözleri) kendi hissi beyanlarıdır. Sorumluluk hükümetin üstündedir, bunları kendi özgün düşünceleri olarak kabul edebiliriz. (…) Sayın cumhurbaşkanımızı çok sevdiğimiz için bu konuşmaları hükümetimiz adına değil ama kendisini yıpratabilir diye düşünüyoruz.” (21 Mart 2015 gazeteler)
Arınç, bu çıkışının ardından serinlememiş olacak ki daha da ileri gitti.
Ve
diyerek tehdit kokan bir cümle daha kurdu.
Sonuç malum…
Bugün
ın
ne kadar sabırlılar bilmiyoruz.
Geçmişte Bülent Arınç'ın
diye çıkış yaptığı ve
dediği
Bugün
Çıkarsa, onun kadar cüretkar cümleler kurar mı, bilmiyorum.
diye bir söylenti son günlerde yine kulaktan kulağa dolaşır oldu. Ak Parti içindeki FETÖ'cülerin temizlenmesi ve tespit edilmesi için yapılan çalışmaların bir kısmına vakıfım. Epeyce mesafe de alınmış görünüyor.
Ancak
başka bir meseleyi hatırlatıyor.
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü'nün aslında saat 03'te planlandığı, hatta o tarihte değil daha ileri bir tarihte yapılacağı da söyleniyordu. Ne var ki Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) tasfiye olacaklarını anlayan FETÖ'cüler darbenin hem tarihini hem saatini öne almışlardı.
Bunu neden hatırlattım söyleyeyim:
“Eğer ByLock'cu Ak Partililer varsa… Deşifre olmuşlarsa ve bir süre sonra tasfiye edileceklerini biliyorlarsa, Ak Parti içinde bir “kalkışma” olur mu?” sorusu aklıma düştüğü için.
ın
olmalarına ilişkin itiraz ve itidal çağrılarımı sürdürmek istiyorum. Kaçanları, deşifre olanları suçlayıp, “gizli kalanları” ve kaçamayanları korumaya dönük “Etkin Pişmanlık Yasası”ndan yararlanarak itirafçı olmayı tercih etmiş
'Poker suratlılar'ın itirafları üzerinden oluşturulacak iddianamelerin FETÖ'nün istediği istikamette olacağına dönük endişem hala sürüyor.
Kim neyin pazarlığında acaba?