***
4 Mayıs'ta işaret fişeği ateşlendi…
Ondan önce zaten
22 Mayıs'ta veda ve vefa ile sonuçlandı…
Kameralara, mikrofonlara dahası mesajın muhatabına üslubunca sözler söylendi…
Araç devrilmeden…
ne diyor?
“Her şey ben yaşarken oldu…
Bunu bilsin insanlar..!”
Gerçek o ki, olup bitenler gözümüzün önünde yaşandı.
Eğer gözlerimizin feri sönmemiş ise ya da bir perde ile kapatılmamışsa olup biteni “yaşayarak” gördük..!
Çünkü
***
Olmadığını, olamıyor olduğunu gördük…
i bilir misiniz? Bizim oralarda biçilmiş ekini toplamak için kullanılır.
Çataldır iki sivri ucu vardır ve biçilmiş olanı toplamak içindir…
Dirgen ile ancak biçilmiş olanı toplayabilirsiniz..!
Oysa, hasadı toplamak için önce onu biçmeniz gerekir…
Biçmek içinse ihtiyacınız olan tırpandır.
Olmayanı, olamıyor olanı hep birlikte gördük.
Çünkü toplamadan önce biçmek gerektir.
***
'ni yerinde izleme imkanım oldu.
. Tek aday olarak seçime giren Binalı Yıldırım Ak Parti'nin yeni Genel Başkanı ve müstakbel başbakan oldu. (Bugün kabineyi açıklayacak)
19 Mayıs'ta Ömer Çelik'in,
” cümlesi Kongre'de ete kemiğe büründü.
Divan Başkanı Bekir Bozdağ,
dedi.
Binali Yıldırım,
diyerek liderlik tartışmalarını bitirdi.
Eski Genel Başkan ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise yaptığı konuşma ile muhataplarına ince mesaj vermeyi tercih etti.
söyledi. Geleceğe yelken açtı.
Her şey bizim gözümüzün önünde oldu…
27 Ağustos 2014'teki “Vefa Kongresi”nden bu yana olup bitenlerin özeti şudur:
Önce sistem sorunu çözülmelidir.
Olan da hayır vardır.
Hayırlı olsun.
Yıllar önce bir iki köşe yazısında ufak tefek eleştiriler yapıldığında,
diye başlayan izahat cümleleri kurulurdu…
Keşke yine,
diye cümle kurulsa.
“Halkımız” dedikleri insanlara reva gördükleri “çukur” ve “el yapımı bombalar”dı. Aylardır, “özerlik” ve “öz yönetim” mavalı okuyarak memleketin bir yanını felç etmek için her türlü şiddeti, pisliği yaptılar. Ölümlerden beslendiler. Şiddetten beslendiler…
Ve “hangi yüzle” diyeceğimiz yüzsüzlükle gidip bir de Sur'da esnaf ziyaret etmeye kalkıştılar…
En son dokunulmazlık meselesinin Meclis Anayasa Komisyonu'ndaki görüşmelerinde
kendisini… Havada uçup yine aynı etnik kökenden gelen başka bir milletvekiline tekme atmaya kalkışırken… Yerlerde sürünüp, sopa yerken görmüştük onu.
Sonra “naralar atıp” meydan okuyan edayla gördük. “Dokunulmazlıklar kalkarsa…” diye başlayan ve tehdit dolu sözlerle.
Ve nihayet, 5 aydır devam eden sokağa çıkma yasağının kaldırılmasının ardından Sur'da gördük.
Ne görme ama!
Sur esnafı gerekeni gerektiği dille söyledi.
Diyor ki ayakkabı boyacısı bir vatandaş, “8 nüfus bu boya sandığına bakıyor. Çocuklar okusun vatana millete yararlı olsunlar istiyorum.”
Uçan adam söze giriyor, “Yüz yıldır Kürtlere böyle yapıyorlar… falan filan..”
Boyacı vatandaş cevabı yapıştırıyor yüzüne, “Bizim dedelerimiz birlikte savaştı bu vatan için. Benim dedemin mezarı bile belli değil.”
Bir başka vatandaş, “Sahip çıkmadınız” diyor. Aslında sadece sahip çıkmamazlık yapmadılar.
Kör ideolojik saplantılarının bedelini Sur'daki, Nusaybin'deki, Cizre'deki, Yüksekova'daki, Şırnak'taki hasılı çatışma ortamlarının yaşandığı bölgedeki Kürt vatandaşlarına ödettiler.
Şimdi hem hukuken hesap verecekler, hem millete hesap verecekler.
Sur'lular hesap sormaya başladılar bile…
Komisyon odasında uçmakla olmuyor…
Kaybettiniz!
Hendeklere, öz yönetim, özerklik heyulasına onca milleti heder ettiniz.