Kurdukları düzende sadece kendilerine yaşam hakkı tanıyorlar. Diğerlerinin yaşam hakkı yok, ya da teslim alınmış halleriyle sadece nefes alıp verebilirler; o kadar..!
nin asla gelişmesine, güçlenmesine izin vermemek üzerine bir düzen tutturmuşlar. Buna da
gibi afilli kılıflar uydurmuşlar.
'nden sonra o ülkeye sözüm ona ambargo ve müeyyideler koydular. İran ile ticari ilişki geliştirmek isteyen bütün ülkeleri ve firmaları cendereye aldılar. Müsaade ettikleri kadar ilişki geliştirilmesine, ticaret yapılmasına fırsat verdiler.
Ama ne hikmetse
ve kendi firmaları yine kendi koydukları müeyyidelerin etrafından dolanarak
Türkiye de meşru zeminde İran ile ticari ilişkiler geliştirdi. Doğal gaz alımından tutun da turizme kadar birçok alanda…
İran'ın ambargo ve müeyyideleri bir nebze aşmak için geliştirdiği yöntemleri sonuna kadar kullanan Avrupa ve Amerikan şirketleri bu ülkede fink atarken fatura Türkiye'ye kesilmek isteniyor.
Biliyorsunuz son olarak
. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı
, New York'ta tutuklandı. Gerekçe basit, Rıza Sarraf ile birlikte İran'la ticaret yapmak. Ticareti de altın ve para üzerinden yapmak.
Hayret..!
İşin başka bir boyutu daha var…
Sanırım burada,
ve nihayetinde de geçtiğimiz hafta yine
doğrudan ilgilendiren
uygulamasını hatırlamamız gerekiyor.
nün bir ayağında
vardı hatırlayın. Ve Halkbank o günlerde Kuzey Irak petrollerinin uluslararası piyasalarda pazarlanırken aldığı rolle tartışılıyordu. Petrol gelirlerinin Halkbank üzerinden transferi konusunda bir mutabakat oluşmuştu. Yine Türkiye ile İran arasındaki altın ticaretinde de Halkbank söz sahibiydi.
O günlerde
Devam edelim…
Ve
Bugün tekrar
'ın hem de
nın (FETÖ ile ilişkili olduğu bilinen Savcı Bharara) yardımcısı tarafından hazırlanan dosya kapsamında
, tıpkı geçtiğimiz hafta
Son günlerde Halkbank'ın televizyonlarda bir reklamı dönüyor. Şahan Gökbakır'ın da rol aldığı o hani şu Belgrad'ta çekilen reklamdan söz ediyorum.
Orada bir iddia var
iddiası. Yani
Hah; tam da işte o marka değeri her geçen gün büyüyen, uluslararası alanda iş yapan bir
Tıpkı, 3'üncü havalimanı ile birlikte dünyanın tam orta yerinden Doğu'ya ve Batı'ya, Kuzey'e ve Güney'e uçacak olan
Ne diyelim, kurdukları düzene çomak sokuyoruz.
Onun için
ın diliyle
diye sesleniyoruz. Onun için,
diye meydan okuyoruz. Onun için
diye masaya vuruyoruz. Onun için
diyoruz.
16 Nisan'a bir de bu perspektiften bakarsak nasıl olur?