|
Halkbank ve THY değil Türkiye hedefte
Kurdukları düzen çatırdıyor. Kurdukları düzen
SOS
veriyor. Kurdukları düzen elbet bir gün yıkılıp gidecek. Çünkü adil değil, çünkü insani değil.


Kurdukları düzende sadece kendilerine yaşam hakkı tanıyorlar. Diğerlerinin yaşam hakkı yok, ya da teslim alınmış halleriyle sadece nefes alıp verebilirler; o kadar..!



Öteki

nin asla gelişmesine, güçlenmesine izin vermemek üzerine bir düzen tutturmuşlar. Buna da

“Uluslararası düzen”, “Uluslararası toplum”

gibi afilli kılıflar uydurmuşlar.



1979 İran Devrimi

'nden sonra o ülkeye sözüm ona ambargo ve müeyyideler koydular. İran ile ticari ilişki geliştirmek isteyen bütün ülkeleri ve firmaları cendereye aldılar. Müsaade ettikleri kadar ilişki geliştirilmesine, ticaret yapılmasına fırsat verdiler.



Ama ne hikmetse

kendileri

ve kendi firmaları yine kendi koydukları müeyyidelerin etrafından dolanarak

İran ile iş yaptılar.


Türkiye de meşru zeminde İran ile ticari ilişkiler geliştirdi. Doğal gaz alımından tutun da turizme kadar birçok alanda…



İran'ın ambargo ve müeyyideleri bir nebze aşmak için geliştirdiği yöntemleri sonuna kadar kullanan Avrupa ve Amerikan şirketleri bu ülkede fink atarken fatura Türkiye'ye kesilmek isteniyor.



Biliyorsunuz son olarak

uluslararası bir Türkiye markası olan Halkbank hedefte

. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı

Mehmet Hakan Atilla

, New York'ta tutuklandı. Gerekçe basit, Rıza Sarraf ile birlikte İran'la ticaret yapmak. Ticareti de altın ve para üzerinden yapmak.



Hayret..!



Avrupa'nın dev şirketleri İran'da milyar euro'luk işler yapıyor. Amerikan firmaları kurdukları paravan şirketler üzerinden İran'dan milyar dolarlık işler yapıyor. Ama ne hikmetse Türkiye uluslararası hukuka da uygun bir şekilde komşusuyla ticaret yapıyor, buna “hayır” diyorlar.


İşin başka bir boyutu daha var…



Sanırım burada,

FETÖ'yü, 17-25 Aralık yargı ve polis eliyle yapılmak istenen darbe teşebbüsünü

ve nihayetinde de geçtiğimiz hafta yine

küresel ölçekli bir Türkiye markası olan Türk Hava Yolları'nı (THY)

doğrudan ilgilendiren

“kabinde tablet yasağı”

uygulamasını hatırlamamız gerekiyor.



17-25 Aralık darbe teşebbüsü

nün bir ayağında

Halkbank

vardı hatırlayın. Ve Halkbank o günlerde Kuzey Irak petrollerinin uluslararası piyasalarda pazarlanırken aldığı rolle tartışılıyordu. Petrol gelirlerinin Halkbank üzerinden transferi konusunda bir mutabakat oluşmuştu. Yine Türkiye ile İran arasındaki altın ticaretinde de Halkbank söz sahibiydi.



O günlerde

Amerikan Senatosu'ndaki bir takım adamlar Başkan Obama'ya mektup yazıp Halkbank'ı ve Türkiye'yi şikayet ediyordu. Yine hatırlayın daha sonra o mektupta imzası olanların bir kısmına FETÖ'nün mali yardımda bulunduğu belirlenmişti.


Devam edelim…



Ve

FETÖ'cü alçaklar 17-25'te (2013) Türkiye'nin büyük projelerini üstlenen firmalar ile (3'ncü havalimanı, 3 köprü gibi) birlikte Halkbank'ı da vurmak istemişti.


Bugün tekrar

Halkbank

'ın hem de

“görevden el çektirilmiş
savcı”

nın (FETÖ ile ilişkili olduğu bilinen Savcı Bharara) yardımcısı tarafından hazırlanan dosya kapsamında

hedefe konması

, tıpkı geçtiğimiz hafta

THY'yi hedefe koymak gibidir.


Halkbank'ta İran bahanesi var, THY'de terör bahanesi.


Ama sonuçta iki global markamıza yönelik tamamen ticari bir müdahale var. Aslında Türkiye'ye ekonomik bir müdahaledir bu.


Son günlerde Halkbank'ın televizyonlarda bir reklamı dönüyor. Şahan Gökbakır'ın da rol aldığı o hani şu Belgrad'ta çekilen reklamdan söz ediyorum.



Orada bir iddia var

“Avrupa'da büyüyen bir banka”

iddiası. Yani

global anlamda bir marka iddiası.


Hah; tam da işte o marka değeri her geçen gün büyüyen, uluslararası alanda iş yapan bir

Türkiye markası New York'ta bir odada hazırlanan bir dosya ile vurulmak isteniyor.


Tıpkı, 3'üncü havalimanı ile birlikte dünyanın tam orta yerinden Doğu'ya ve Batı'ya, Kuzey'e ve Güney'e uçacak olan

THY'yi bir “laptop” bahanesiyle vurmak gibi.


Ne diyelim, kurdukları düzene çomak sokuyoruz.

Kurdukları düzende sadece nefes alıp vermeye değil aynı zamanda ayakta durmaya talibiz… Ve kanırtıyoruz!


Onun için

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'

ın diliyle

, “Dünya 5'ten büyüktür”

diye sesleniyoruz. Onun için,

“One minute”

diye meydan okuyoruz. Onun için

“İsteseler de istemeseler de özgürleşeceğiz”

diye masaya vuruyoruz. Onun için

“Topunuz gelin”

diyoruz.



16 Nisan'a bir de bu perspektiften bakarsak nasıl olur?


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Halkbank
#THY
#FETÖ
#17/25 Aralık
7 yıl önce
Halkbank ve THY değil Türkiye hedefte
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet