|
Hedef tahtasındaki siyah nokta
Asimetrik savaş
ın belki de en can yakıcı yönü,
“dost ateşi altında kalmak”
tır; hem de “dost ateşi” olduğunu bile söyleyemeden…


Asimetrik savaşta, propaganda araçlarının dili “doğru”yu söylememek üzerine kuruludur.



Beşinci kol, harekete geçtiğindeyse dışarıdan çok içeriye dikkat kesilmekle meşgul olunur.


Faaliyet alanı genişledikçe, içerideki tehdit daha da büyür.



Peki, bütün bunlara karşı mücadele kabiliyetimiz nedir?



“SURİYELİ ERKEKLERİ ASKERE ALIN” ÇAĞRISI MASUM MUDUR?


Yazının bu yerinde hiç alakası olmayan bir haberi alıntılamak istiyorum.



26 Aralık tarihli bir günlük gazetede 1.5 sütunluk bir küçük haber:



Başlık:

“Türkiye'deki 18-45 yaşındaki Suriyeliler askere alınsın kampanyası”


Haber:


'Türkiye'de bulunan 18-45 yaş arası Suriyeli erkekler askere alınsın. Suriye için savaşsın' adı altına imza kampanyası başlatıldı.



(…) Suriyeli erklerin ülkelerine dönmesi gerektiği vurgulanan yazıda özetle şu ifadeler kullanıldı:



'Suriyeli erkekler (…) kaçarak canlarını kurtarmaya çalışmışlar, vatanlarını sahipsiz bırakmışlardır. Bu vatana ihanettir. Askerlik yaşındaki Suriyeli erkeler, başka ülkelerde dilenci mülteci konumunda onursuzca yaşamak yerine, temel askerli eğitimi aldıktan sonra, vatanlarına gönderilmeli vatanları için mücadeleye katılmaları sağlanmalıdır.



(…) Bu askeri eğitim, Genelkurmay Başkanlığımız önderliğinde rahatlıkla gerçekleştirilebilir. (...)”



Fırat Kalkanı

operasyonu sırasında gelen şehit haberleriyle yüreğimizin yandığı bugünlerde böyle bir kampanyanın amacını varın siz düşünün…



Mesel böylece burada dura dursun.



SAHİ KORE'DE KAÇ ŞEHİT VERMİŞTİK VE NE İÇİN?


NATO

üyesi olmak için ödediğimiz bedeli hatırlamakta fayda yok mu?



1950'de Kore Savaşı'na asker göndererek Amerika'ya göz kırptık. NATO üyeliğinin kapısı açılsın diye CHP iktidarı döneminde

Kore'ye gönderdiğimiz askerlerden 721'i şehit, 2147'si gazi oldu. 175 askerimiz kayboldu, 234'ü ise esir düştü.


Ağır bedel ödedik ve nihayetinde 2 yıl sonra Demokrat Parti iktidarında Türkiye NATO'ya üye oldu. Bir çok NATO üssü topraklarımızda kuruldu.



“KOMÜNİZM TEHDİDİ” DİYEREK TESLİM ALINAN ÜLKE


“Sovyet tehdidi”

nden korunmaktı belki ilk hedef. 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra NATO üslerinin tamamının Amerika'nın kontrolüne geçmesi ise hiç tartışılmadı.



Çünkü, sürekli

“tehdit”

algısı ile NATO'ya ve Amerika'ya örtülü operasyonlarla itildik, eklemlendirildik!



NATO'ya üyeliğin gerekçesi “Komünizm tehdidine karşı batı şemsiyesi” idi.


***



Zaman içiresinde gördük ki NATO'nun

“özel harp elemanları”

üzerinden Türkiye'de yıllarca

beşinci kol

faaliyeti yürütülmüş,

“korku”

üzerinden

Türkiye neredeyse teslim alınmış.


Hatta

“Tehdit eden ile tehdidi bertaraf eden aynıydı”

desek yeridir.



GLADYONUN OPERASYON SAHASI TÜRKİYE


“Gladyo nedir”

sorusunun cevabı, elbette

“NATO'nun özel harpçileridir”

olacaktır.



O halde ikinci soru

, “Bugün gladyo Türkiye'de ne tür faaliyetler yürütmektedir”

sorusunu sorsak çizmeyi aşmış olur muyuz?



***



Yine hiç alakası olmayan bir konuyu hatırlatmak istiyorum.



Beşiktaş'ta 38'i polis 45 vatandaşımızın, Kayseri'de 14 askerimizin şehit edilmesinde kullanılan bombaların fabrikasyon olduğu ortaya çıkmıştı. Dahası o bombalardaki düzeneğin Amerika'nın PYD/YPG'ye verdiği mühimmatların arasında olduğu ve Kobani üzerinden Türkiye'ye sokulduğu kayıtlara geçmişti.



Neyse bu da burada öylece dursun.



***



Bugün

“Suriye'de ne işimiz var, El Bab'da ne işim var”

diyenlerin babaları, dedeleri Türkiye'yi bugünlerde yalnız bırakanların koruyucu şemsiyesi altına girmek adına 721 şehidin verildiği Kore Savaşı'na katılmayı savunmuşlardı. Ve o zaman ne beka sorunumuz, ne sınır ihlalimiz, ne de sınırlarımızın içine akıtılmak istenen terör belası vardı!



“Sovyet işgali ve komünizm korkusu”

üzerinden yürüyen

beşinci kol

faaliyetleri Türkiye'de her 10 yılda bir darbeye, sık sık istikrarsızlığa ve nihayetinde “yönetilemez ülke” algısının oluşmasına neden olmuştu.



Hem terör ve tedhiş hareketleriyle, hem ekonomik ve politik manevralarla bu operasyonları yönettiler.



Türkiye bugün müttefiklerimizin(!),

“Hedef tahtasındaki siyah nokta”

dır.



Her enstrümanla, her vasıta ile hedefe koydukları Türkiye'yi vurmanın hesabını yapmaktalar.



Suriyeli erkeklerin askere alınması gibi çok masumane kampanya ile

yabancı düşmanlığını kışkırtanlar…


“El Bab'da ne işim var” sorusu üzerinden toplumsal dokumuzda

çatlak oluşturmaya çalışanlar…


DAEŞ ve Haşdişabi gibi terör örgütleri üzerinden yaşanan vahşeti

“mezhep eksenli”

bir tartışma ile Türkiye'ye taşımaya çalışanlar…



PKK terör örgütünü “Kürt” kimliği üzerinden okumaya kalkışanlar…



Dahası, PYD/YPG terörizmini, silah ve mühimmatla besleyenler…



Türkiye'yi hedef tahtasının siyah noktasına koymuştur.



Şimdi anladık mı “seferberlik çağrısı”nı?


#Asimetrik savaş
#Fırat Kalkanı
#DAEŞ
#El Bab
7 yıl önce
Hedef tahtasındaki siyah nokta
İstanbul’un geleceği Türkiye’nin geleceği demek
Kara dinlilerle milletin savaşı
Muhafazakâr ve demokrat kimliğin yeniden inşası…
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”