Buradan biraz yürüyelim…
Geçen gün
de katıldığı bir programda durduk yerde,
anlamında birkaç cümle kurmuş Kılıçdaroğlu. “Kurmuş” diyorum zira aynı anlarda ben de
'de canlı yayındaydım. Bilgi bize ulaştığında,
ekrandan şunları söyledi
Bu son çağrının üzerinden de 4 gün geçti, Kemal Kılıçdaroğlu lal oldu. Sessizliğe büründü.
Bu, burada bir dursun.
Epeyce bir vakit önce
ile bizzat telefonda görüştüm. Yayına katılmak istediğini söyledi.
dedim. Sözleştik, saat verdik. “Tamam” dedi. O saate yaklaştığımızda aradım telefonlara çıkmadı. Yayına gelmedi.
Bu da burada dursun.
Önceki gece TRT Haber'de sevgili dostum TRT Haber Dairesi Başkanı
'un karşısında Kemal Kılıçdaroğlu'nu gördüm. CHP liderine soru soruyordu Taşkın Koç ve doğal olarak sorularına cevap bekliyordu.
Lakin Kılıçdaroğlu sorulara cevap vermek yerine, her soruya en az 3 soru ile mukabele etti.
Hatta bir ara şöyle bir izlenime kapıldım
Çünkü Kılıçdaroğlu'nun sorular umurunda değildi, kendi gündemini TRT ekranından millete dayatma derdindeydi.
Bu da burada öylece dursun.
Geçen gece telefonum çaldı. Arayan 30 yıllık ağabeyim, aynı zamanda birlikte çalıştığımız
'dı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yalanları üzerine konuştuk. Birden şöyle bir cümle kurdu,
. Çünkü
Akman'ın Kılıçdaroğlu için kullandığı
kavramı bana nedense
ı hatırlattı.
Neden diye soracak olursanız,
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcılarındandı. Ancak Sülün Osman'ı Sülün Osman yapan dolandırdıklarını yalanlarıyla kandırmak değil onların duygularıyla da oynamasıydı.
Hatırlayın, daha genel başkan olmadan önce odasından bir fotoğraf paylaştı. Arkasındaki raflarda mavi klasörler olan fotoğraftan bahsediyorum.
gibi isimlerin yer aldığı dosyalar. Sözüm ona “yolsuzluk dosyaları” olarak kamuoyuna sundu, bunları. Peki Kılıçdaroğlu o dosyaları “yargı”ya vermediği halde yıllarca neden elinde salladı?
Çünkü “yolsuzluk” kılıfı üzerinden boş dosyalarla bir gündem oluşturdu ve onları
Sattı diyorum bunu siz siyasi gündem oluşturdu diye anlayın.
Kılıçdaroğlu için
den. Yine Kılıçdaroğlu için kulağına üflenen her şey, rekabet ortamında kullanılacak malzemedir. O nedenle sürekli yalan söylüyor. O nedenle
. Yine hatırlayın, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü sırasında oluşturulan montaj ses kayıtlarını ve tapeleri Meclis Grup Toplantısı'nda “Gelin şimdi hep birlikte izleyelim” diyerek takdim eden de Kılıçdaroğlu'ydu.
Bu sefer de tuttu 16 Nisan referandumu öncesi son virajda, “evet” cephesinin yükselişte olduğunu görünce, yeni bir yalanı satmaya kalkıştı. “15 Temmuz kontrollü bir darbeydi” dedi. 249 şehidin kemiklerini sızlatmaktan onların aziz ailelerini incitmekten imtina etmeden hem de…
Kemal Kılıçdaroğlu bu yalanı tıpkı Sülün Osman'ın dolandırıcılığı gibi siyasi dolandırıcılıktır.
Gündemi yalanlarla oluşturup, satıyor. “Satıyor da kim alıyor” diye sorabilirsiniz.
Şunu unutmayın,
Galata Kulesi'ni satmak istedi, satamadı ama
.
Bu gerçeği bilenlerden biri de Kılıçdaroğlu'nun kulağına sufle verenler.
, bu duyguyu kabartacak şekilde
.
Toparlayalım.
“Gel” diyorsunuz, gelmiyor. “Geliyorum” diyor yine gelmiyor. Sonra dönüp “Beni çağırmıyorlar” diye yalan söyleyip bu yalanı satıyor. Gittiği yerde sorulara cevap vermek yerine soru soran moderatör kılığına bürünüyor.
Kamuoyu oluşturmak için türlü türlü yalana başvuruyor. Söylediği yalanlarla kurduğu hayali dünyayı gözümüzün içine baka baka satmaya kalkışıyor. Tıpkı Sülün Osman'ın yaptığı gibi bir takım insanların zaaflarından faydalanmaya çalışarak, siyaset yapıyor… Yani siyasi dolandırıcılık yapıyor.
Ne diyelim, sadece CHP'nin değil artık Türkiye'nin bir Kemal Kılıçdaroğlu sorunu var. 16 Nisan'dan sonra bu gerçek çok daha tartışılacak.
Siz ne dersiniz?