|
Yeni Türkiye"ye Yeni Reçete: Hem Strateji Hem Derinlik

Yıl 1326... Osmanlı Devleti"nin ilk başkenti ilan edilecek olan Bursa, büyük çabalar sonucunda fethedilir.

Orhan Gazi"nin, babasının son demlerini saran hayalini gerçekleştirdiği bu dönemde, Osman Bey ise hayata veda edecektir. Bu iki vaka, çoğu kayıtta aynı sene olarak geçmekle birlikte, vefat yılıyla ilgili farklı görüşler olması nedeniyle, Osman Gazi"nin, hasta yatağında zafer saadetini tadıp tatmadığı kesin surette bilinmez. Bununla birlikte, sağlığında ablukaya almakla yetinmek durumunda kaldığı Bursa için, beyliğin yıllar boyunca zorlu mücadeleler verdiği bilgisi nettir.

İşte zorluklarla dolu olan bu zafer döneminde, Orhan Gazi"nin değerli bir zattan destek istediği rivayet edilir. Bey"in, talebine karşılık aldığı cevap ise şu olur:

"Her devletin madde ve mana olmak üzere, iki kanadı vardır. Bu iki kanat sağlam olursa, zafer dinmek bilmez. Ancak kanadın biri kırılmışsa, zafer bir yana dursun, devlet, kanadı kırık kuş misali düşmekten kurtulamaz."

Orhan Bey"in kulağına küpe olan bu öğüt, sonrasında yüzyıllar boyunca sayısız nesle akıp gider. Büyük bir milletin, görkemli bir tarih yazmasının arkasındaki sihirli formül olur.

Öğüt, o millet için, sadece yükseldiği değil, kanadının kırıldığı zamanlarda da yardıma koşar. Kutsal bir reçete olup, her defasında yeniden ayağa kalkmayı ve uçabilmeyi sağlar.

Ve o millet, fırtınalarla dolu çok uzun yıllar ve yollar aşarak, bugünlerin Türkiye"sine erişir.

Yıl 2014... Türkiye Cumhuriyeti"nin başkenti Ankara, "Yeni Türkiye" adı altındaki modern fetih için umut dolu ve taptaze çabalara sahne oluyor.

2000"li yılların başında adeta her iki kanadı da kırılmışken, madde ve mana reçetesini yeniden uygulayan iradeyle yükselen Türkiye, bugün taze bir dönüşümün içine girme gayretinde... Sayısız iç ve dış dinamiğin rol alacağı yeni sahnede alkış almak ise, elbet kolay olmayacak. Başarının anahtarı, hiç şüphesiz yine mananın verdiği ilham ve güç olacakken, bu coşkun ruhla ortaya konan performansı doğru yönetmek ise, bir diğer hayati öğeyi teşkil edecek.

İşin "madde" tarafına dokunan söz konusu "yönetim" unsuruna, Türkiye"nin yeni Başbakanı Ahmet Davutoğlu"nun diliyle yaklaşmanın oldukça yerinde olacağı kanaatindeyim: Stratejik Derinlik. Önümüzdeki dönemde her alanda ihtiyacımız olan iki temel kelime, işte burada yatıyor. Bir "stratejiye" ve daha da önemlisi "derinliğe" sahip olmak...

Bir ekonomist olarak, benim parmak basmak istediğim alan ise, bütünün çok önemli bir parçası olan ekonomi... Teorilere gömülebilen öğrencilerime zaman zaman hatırlattığım gibi, iktisadın da, aklın yolu da birdir: Doğru veri ve analizlerle ihtiyaçlara ilişkin akılcı stratejiler çıkararak, bunları yüzeysel olmayan politikalarla ve en önemlisi de kararlılıkla uygulamak... 2000"lerin kalkınan Türkiye"sinde ekonomiyi sırtlanan yönetimin, görevlerini liyakatle yerine getiren değerli insanlardan oluştuğuna dair en ufak bir şüphe yok. Ancak buna rağmen kendilerine fırlatılan okların ve bu çerçevede ortalığa sürekli düşen klişeleşmiş salıkların da, içini doldurmak gerekiyor. Bunu yaparken ise, sadece ulusal değil, küresel ekonomik parametreleri de ele alan bütünleşik bir yaklaşım benimsemek şart...

Bu bağlamda, tarihten bir anekdotla başladığım bu yazıya, tozlu sayfaları bir miktar daha ileriye çevirerek devam etmek anlamlı olacak:

Bir muharebe sonrasında, Fransız devlet adamlarından biri, tenkit eder bir eda takınarak Napolyon"a akıl vermek ister. Parmağını harita üzerinde gezdirerek;

"Önce şu bölgeyi almalıydınız, sonrasında ise buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz" der.

Napolyon ise şöyle cevap verir:

"Evet. Eğer o bölgeler parmakla alınabilseydi, muhakkak surette dediğin gibi yapardım."

Akıl verenler ve eleştirenler, dünde kalmadığı gibi, çağın yakaladığı özgürlük ve demokrasi rüzgârıyla birlikte, bugün artık devlet bünyesinde de kalmayıp geniş kitleleri içine alır hale geldi. Hiç şüphesiz bu, tüm dünya ülkeleri için olduğu gibi, Türkiye için de kıymetli bir fırsat niteliğinde... Nitekim Yeni Türkiye ancak, dayanağı olan eleştirilere açık bir hale geldiği takdirde, "yeni" bir Türkiye olmayı başarabilecektir. Burada kritik olan nokta ise, tüm eleştiri ve önerilerde, makul, etkin, tarafsız ve bütünleşik bir yaklaşım içerisinde olmaktır. Zira bugün tüm dünyayla entegre olmuş ulusal bir ekonomiyi idare etmek, Orhan Gazi"nin de, Napolyon"un da bir zamanlar yönettiği muharebeler misali, ancak çağın farklı araçlarıyla yapılan, zorlu bir mücadeledir.

Bu nedenle de, meydana giderken çizilen stratejiler ne denli bir ihtiyaç ise, o stratejinin içini dolduran derinlikli uygulamalar da, Yeni Türkiye için bir diğer zorunluluktur. Bu gerçekle hareket etmesi gereken bizlerin de, parmağımızı kaldırıp ezbere konuşmanın ötesine geçerek, elini taşın altına koyma basireti ve cesareti sergilememiz gerektiğini düşünüyorum.

İşte bu minvalde, madde ve mana ile dolu Yeni Türkiye"nin baş koyması gereken Yeni Ekonomi"ye giden yoldaki macerayı adım adım birlikte yaşamak üzere, sizlerle bu sayfada her hafta iki kez buluşuyor olacağım. Bu vesileyle, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarının taze bir kanla canlanacağına ve başarılı bir Kabine"nin oluşturulacağına inandığım önümüzdeki dönemin ülkemize hayırlı olmasını temenni ederken, ekonomik analizler ve stratejik bir derinlikle doldurmayı temenni ettiğim bu köşeden, Yeni Türkiye"nin Yeni Şafak okuyucularına taptaze bir "merhaba" demenin mutluluğunu yaşıyorum.

10 yıl önce
Yeni Türkiye"ye Yeni Reçete: Hem Strateji Hem Derinlik
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu