|
‘Şiddetli’ Kürt sevgisi
Son iki aydır neredeyse her gün şehit haberlerinin üzüntüsüyle güne başlıyoruz. PKK'nın 7 Haziran seçimlerinden çıkan siyasi belirsizlik tablosunu fırsat bilerek başlattığı kalleşçe saldırılar nedeniyle asker, polis, sivil demeden onlarca canımızı yitirdik. Bu yaşanan üzücü olaylar, haliyle Çözüm Süreci'ni gündemin ilk sıralarına taşıdı. Birçok şehit yakını hatta sıradan vatandaş, “Ne oldu da çatışmalar yeniden başladı” sorusunu sormaya başladı. Bu sorunun elbette çeşitli cevapları var. Bu ayrıca tartışılabilir. Ancak yaşadığımız üzücü süreç bir başka şeyi de gözler önüne serdi. Sahte barışsever ve sahte Kürtseverlerin maskesi de düştü bu süreçte.

İLK SABOTAJ GÜLEN CEMAATİNDEN

Çözüm Süreci, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005 yılında Diyarbakır'daki çıkışıyla başladı. 2009 yılında Oslo görüşmeleri ile somut adımlar atıldı. 2013 yılında İmralı'nın “silahsızlanma ve Türkiye'yi terk etme” çağrısı ile epey mesafe alındı.
Bu zaman zarfına baktığımızda, Oslo görüşmelerinin sızdırılması ve KCK soruşturması adı altında BDP'li belediye başkanlarına plastik kelepçe takılarak fotoğrafın servis edilmesiyle sürecin Gülen Cemaati tarafından iki kez sabote edildiğini görüyoruz.
Bütün sabotaj ve tuzaklara rağmen süreci nihayete erdirmek isteyen AK Parti, Akil İnsanlar Heyeti oluşumu ile toplumda sürece büyük destek sağladı. Akil İnsanlar Heyetlerinin çalışmalarının ardından yapılan kamuoyu araştırmalarında sürece destek yüzde 70'ler seviyesine çıkmıştı.

İLK GERİ ADIM “GEZİ” SÜRECİNDE

Süreçte, bütün badireler atlatılmış yola devam edilirken İstanbul Taksim'de Gezi Olayları patlak verdi. Bütün gözler sürece, PKK ve BDP'ye döndü. İmralı, örgütü uzak tutmaya çalıştı ve kısmen de başardı. Ancak Kandil, farklı hesaplar içine girmeye başladı. AK Parti gidiyor umuduyla önce bekledi sonra da çekilişi durdurdu. Sonra 17-25 Aralık darbe girişimi oldu. Ardından 30 Mart yerel seçimi, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi. PKK bu süreçte sürekli tehditler savurdu. Hükümet ise daha temkinli olmakla birlikte sürecin gereklerini yerine getirdi. Süreçle ilgili yasal düzenlemelere imza attı. Yeni demokratikleşme paketleri çıkarttı. Bütün bunlara rağmen Kandil, farklı hesaplarını ya da Kandil üzerinden farklı hesapları olanlar planlarını işletmeye devam etti.

İLK AŞK CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE BAŞLADI

Çözüm Süreci'nin ilk adımı olan “Demokratik Açılım” ile ilgili Meclis'te düzenlenen oturumda dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay konuşurken ona yönelik sataşmalar ve daha sonra söz alan parti temsilcilerinin konuşmaları... Tutanaklarda kayıt altında CHP'nin sözcüsü “Dersim'de analar ağlamamış mıydı” diye sormuştu.
Çözüm Süreci'nin önemli aşamalarından biri olan Akil İnsanlar Heyetlerinin bölge ziyaretlerinde nelerin yaşandığı herkesin malumu. Geldiğimiz dönem itibarıyla şunu çok açıklıkla görüyoruz ki bugün bazı barışseverler ve bazı Kürtseverler kesinlikle samimi değil.
Bu kişi ve kurumların HDP'ye ve Selahattin Demirtaş'a gönül vermeleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile başladı. Kürtlerin oylarının büyük çoğunluğunu alarak ilk turda seçilmesine kesin gözüyle baktıkları Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına Demirtaş'ın çıkmasından büyük memnuniyet duydular.

ŞİDDET YOKSA AŞK DA YOK

10 Ağustos'ta amaçlarına ulaşamadılar ama büyük umutlar elde ettiler. Demirtaş projesinin tuttuğunu görenler, projeyi uluslararası arenaya taşıdı. Eylül 2014'te Demirtaş için randevular alındı, görüşmeler ayarlandı ve düğmeye basıldı.
ABD'deki görüşmeler olumlu geçti ancak bir şey eksikti. Yıllarca şiddet uyguladığı için baş tacı edilen PKK, barış sürecinde niye taltif edilsin? Taltif için şiddet lazım.
Demirtaş'ın da ABD'den döner dönmez yaptığı ilk iş 6-8 Ekim olaylarının talimatını vermek oldu. Çözüm Süreci boyunca Kürtler hakkında tek olumlu görüş b
eyan etmeyen ve özellikle de Gezi Olayları sırasında Kürtler destek vermediği için hakarete varan açıklamalarıyla dikkati çeken çevrelerin, 6-8 Ekim olaylarında 50 Müslüman Kürt
'ün ölümünün ardından PKK ve
HDP'ye bakışları değişti.
PKK'nın 23 Temmuz'da çatışmasızlık sürecini bitirip saldırıya geçmesiyle bir an afallayan malum çevreler, kısa sürede toparlanıp çatışmaların yeniden başlamasının müsebbibi olarak Tayyip Erdoğan'ı ilan ettiler.


BU ALGI NE MENEM BİR ŞEYDİR

PKK tam da istedikleri gibi yeniden silaha sarıldı, her gün şehit veriyoruz. Ama bir yandan da seçime gidiyoruz. Dolayısıyla bu çatışma sürecinden HDP'nin olumsuz etkilenmemesi lazım. İşte tam da böyle bir ortamda en iyi bildikleri şeyi yapıyorlar. Algı. Bu algı ne menem bir şeydir ki PKK bir gecede 16 askerimizi, ertesi gün 13 polisimizi şehit ediyor. Ama kimse PKK'yı tartışmıyor. Çünkü bir gece önce
Hürriyet gazetesi “400 milletvekili verseydiniz böyle olmazdı” iftirasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedefe koydu, amaç hasıl oldu. PKK değil 16 askeri, 116 askeri şehit etse birilerinin ruhu bile duymayacak.

SÜRECİ HATIRLATANLAR

Bugün terör örgütünün PR'ını ve savunuculuğunu yapanlar, kendilerine yönelik eleştirilere karşı Oslo'yu, İmralı'yı, Dolmabahçe'yi hatırlatıyor. Çözüm Süreci'nde silahların bırakılması için yapılanlar tek tek sıralanarak “
Bunları biz mi yaptık da bize terörist diyorsunuz
” şeklinde kendilerini savunuyorlar. Bir anlamda silahların bırakılması için atılan adımlardan duydukları rahatsızlığı açıkça dışa vururken, diğer yandan yaptıkları terör seviciliğe kılıf arıyorlar.
Silahların susması için masaya oturulduğunda kıyameti koparanlar,
şimdi eli kanlı tahrikçilerle kebap sofrasına oturuyor.

Sonuç olarak bu süreçte şunu gördük; Beyaz Türkler ve avaneleri Kürt'ün şiddet sevenini seviyor. Eskiden “
En iyi Kürt ölü Kürt'tür
” diyenler, bugünlerde “
En iyi Kürt eli silahlı Kürt'tür
” diyor.
#kürt
#çözüm süreci
#paralel yapı
9 yıl önce
‘Şiddetli’ Kürt sevgisi
Bahar gibi bahar
Cumayı Ayasofya’da mı kılalım fabrikada mı?
Gerçekten de, "Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar"
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!