|
İkinci darbeye hazır mısınız?

TSK'da sözde generallik rütbesine yükselmiş, özde Fetullah Gülen'in erleri, 15 Temmuz'da darbeye kalkıştı. Fetullahçı teröristler, 250 insanımızı şehit etti, binlerce vatandaşımızı yaraladı. Darbeye niçin erken kalkıştıklarına ilişkin onlarca yorum ve değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmelerin en önemlisi İzmir ve Ankara'da yürüyen soruşturmalar nedeniyle deşifre olacağını anlayan Fetullahçı çetenin darbe girişimini YAŞ öncesine aldığı yönündeki tespittir. Bu noktada üzerinde durulması gereken en önemli soru FETÖ'cülerin tamamı mı darbe girişiminde bulundu, yoksa sadece deşifre endişesi içinde olanlar mı? Yani hâlâ TSK içinde gizlenen kripto FETÖ'cü var mı?



Siyasi irade ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlılığına bakılırsa TSK içindeki bu “habis ur"un kökünün kazılacağına tam kanat oluştu. Ancak yine de YAŞ öncesi bazı direnişler ve özellikle atama kararnameleri sürecinde yaşananlar endişe vermiyor değil. Darbe girişimi nedeniyle zoraki olarak terfi ettirilen bazı komutanlara kıta görevi verilip karargahlardan uzaklaştırılmak istenmesi, bu zamana kadar düşük rütbelilere verilen makamlara şimdi daha üst düzey rütbeli atama ısrarı gibi konular kafalarda soru işaretlerine neden oluyor.



Acaba “personel, istihbarat" gibi karargahlarda önemli makamlara özellikle birileri mi getirilmek isteniyor? Eğer bu kritik yerler milli subaylara teslim edilmezse FETÖ'cü yapılanma iki yıl içinde yine TSK'da etkili hale gelir. FETÖ'cülerin TSK'da insan kaynağı sorunu yok. Öyle Genelkurmay'ın darbe girişimine TSK'nın yüzde 1.5'i katıldı açıklamasına aldanmaya gerek yok. Milli Savunma Bakanı Işık, 14 yıldır soruların çalındığına ilişkin ciddi şüphelerinin olduğunu söyledi. Genelkurmay Başkanı Akar'ın Emir Subayı Levent Türkkan 1989'da soruların kendisine verildiğini itiraf etti. TSK içindeki FETÖ'cü yapılanmanın 12 Eylül darbesinden sonra başladığı yönündeki değerlendirmeleri göz önünde bulundurursak bu hain yapılanmanın TSK'da eleman sıkıntısı çekmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğim personel, istihbarat vs gibi birimler çok önemli.



Darbe girişiminin sivil ayağına ya da TSK dışındaki bürokrasi ayağına baktığımızda ise durum pek de iç açıcı değil. Darbenin ertesi günü bazı bakanlık, bazı belediyeler ve bazı kurum-kuruluşlar açık artırmayla “paralelci" atma yarışına girdiler. “Ben 150 kişi attım." Yok mu artıran? “Ben 200 kişi attım. Yok mu arttıran?" derken sayı yüz bine yaklaştı. Tabii ki devletten maaş alıp da devlete ihanet eden hiç kimse devlette barındırılmamalı. Ama şunu sormazsak hakkın gereğini yapmış olamayız. “İyi de kardeşim bu attıklarını 17-25 Aralık'tan bu yana kim barındırdı? 16 Temmuz'da bu isimleri tespit etmiş olamazsın. Daha önce tespit ettiysen kim elini tuttu? Niye gereğini zamanında yapmadın?" Ha bu arada atılanların büyük kısmının çaycı, müstahdem ve düşük seviyede memur olması ayrıca düşündürücü.



FETÖ ile mücadele için FETÖ yöntemlerine gerek yok. Bu yöntem en çok kripto Fetullahçıların işini kolaylaştırır. Şeytanlıkta ordinaryüs mertebesine ulaşan Fetullahçılarla mücadelenin zor olduğunu herkes biliyor. Ancak FETÖ'cü avına çıkmadan önce, sağlam adam tespitine ihtiyacımız var. Her kurum, her birim oturup “Kaç sağlam adamım var" diye muhasebe yapsın. Sağlam adamları tespit etmek, FETÖ'cüleri tespit etmekten kolaydır. Tespit ettiği sağlam adamları en kritik birimlerden başlayıp görevlendirsin. Ondan sonra FETÖ ile mücadele çorap söküğü gibi gelir.



Yazımın başlığını ve yazdıklarımı ağır bulanlar için darbe girişiminden iki gün sonra yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum…



Darbe girişimi anından itibaren bütün arkadaşlarımla gece gündüz çalıştık. Hem haberci olarak hem de bu ülkenin geleceği için. Darbe girişiminin üzerinden henüz iki gün geçmişti ki sabah sabah Cumhurbaşkanlığına yakın bir isim benden bir emniyetçiyi aramamı istedi. Biraz şaşırdım doğrusu. Çünkü uzun zamandır görüşmek istediğim bir isimdi ama bir türlü görüşememiştim. “Darbe oldu önemli şeyler var" diye düşünerek aradım. Daha “alo" der demez başladı saydırmaya. “Ne oluyoruz" derken, gazetede yer alan bir haberden bahsetti. Baktım haber İstanbul mahreçli. “Haber İstanbul'dan yapıldı. Ankara haber merkezinden çıkmış bir haber değil, sorayım, sizin söylediğiniz gibi ise gereken yapılır" dedim. Söz konusu haber Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanı Kemal Pelit'in darbecilere direnmemeleri için emrindeki polislere verdiği talimata ilişkin tutanaktı. Benim araştırmama gerek kalmadan telefonlarım çalmaya başladı. Arayanların kimi tanıdık, kimi çeşitli STK'lar adına. Neymiş efendim! Kemal Pelit paralel değilmiş. Arayana göre ya milli görüşçü ya Süleymancı ya Menzilci ya şucu ya bucu. Ama FETÖ'cü değilmiş. Bu kadar yoğun telefon nedeniyle olayı merak ettim ve takip ettim. Neticede Kemal Pelit gözaltına alınarak

Suçlu olup olmadığına mahkeme karar verecek. Ama daha darbenin tehlikesi devam ederken, beni arayan emniyetçinin Kemal Pelit için gayretini hiç unutmayacağım.



Darbe girişiminin ardından eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bana ahmak diyebilirsiniz" demişti. Kimseye ahmak demeye hakkımız yok. Ama biz ahmak olursak ikinci darbe kaçınılmaz. Bunu iyi bilmemiz lazım….


#TSK
#Fetullah Gülen
#FETÖ
8 yıl önce
İkinci darbeye hazır mısınız?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî