|
Ayıptır, günahtır, yazıktır
Hem davaya bakan savcıyı şehit et, hem de dava ilerlemiyor diye şikâyette bulun. İşte böyle bir arsızlıkla, azgınlıkla karşı karşıyayız. Adeta oyun oynuyorlar.

Asker ve polise kurşun sıkıyor, sokakta bomba patlatıyor, sonra da hayatını kaybedenlerin başında toplanıp “katil devlet” diye slogan atıyorlar. Bunların her işi böyle. Diyelim ki, hayâsı olmayanın insafı da olmaz.

Hiç görülmemiş kötülük yöntemleriyle sınanıyoruz. Ayrılığı derinleştirmek için dinî ve millî değerler dâhil, buldukları her şeye saldırıyorlar.
Haliyle öfke büyüyor. Olumsuzluklar hızlanıyor. Ara açılıyor. Soralım: Bu açığı tek taraflı çabalarla kapatma imkânı var mıdır? Zor.

Milletin oylarıyla seçilmiş bir insana 'diktatör' diyorlar. Diktatör buysa, demokrat kim? Sırtını terör örgütüne dayamış olanlar mı?

Her türlü hakaret ve suçlama serbest mi olsun? Hukuk bir yana, devlet ve millet geleneği nerede kaldı? Edep ve adap?

Terör kelimesine verilen karşılıklardan biri de şu: '
Korku salarak insanlara istediğini yaptırmak
.' Sizce bunu hangi siyasi parti uyguluyor?

Aklıma geldi: Bu topraklarda, halden anlamayana ve merhametsiz olana da 'kâfir' denir.

***

İyiliği bilmek vefa, bilmemek nankörlüktür. Hem vefa, hem güven yurdu olmak mecburiyetindeyiz
. Başımıza gelen musibetlerin önemli bir kısmı, işte bu mecburiyeti duymadığımız içindir.

İyiliğe 'nereye gidiyorsun' diye sormuşlar, 'kötülüğe' demiş.

Yaptığımız bazı iyilikler kötü sonuçlar doğurabiliyor. İyilik yaptığımız kimse, kendine geldikten sonra, toplumun başına bela olabiliyor. Belki de bu yüzden, 'bütün fenalıkların başı, kötülere iyilikte bulunmaktır' deniliyor.

Bu da başka manâda iyi: Her türlü kötülüğü yap. Can yak. Fitne çıkar. Yalan söyleyip insanları birbirine düşür. Husumeti büyüt. Sonra da hiçbir bedel ödemeden hayatına devam et. Bir şey olmamış gibi.

Belediye otobüslerinde cep telefonuyla konuşmanın yasak olduğu günler. Bir arkadaşım, otobüsteyken telefonunu açtığı ve konuştuğu için şiddete maruz kalmıştı. Bugün, aynı otobüslerde cep telefonlarına şarj hizmeti veriliyor. Son on yılın özeti.

Bu örneği niye verdim?
Hak aradıklarını iddia edenler, hakkaniyet adına, eski durumlarına bir baksınlar
. Mesela doksanlı yıllarda vaziyetleri nasıldı? Mevcut haklarının yüzde kaçına sahiptiler? Doksanların doğusunu görüp yaşamış biri olarak, ben bir şey demeyeyim.

***

Sevdiğimiz var, mesafeli durduğumuz var. Anlaştığımız yahut anlaşamadığımız kimseler. Birincisi dostluktur, arkadaşlıktır; ikincisi ise düşmanlık değil. O başka.

Düşmanlık, edeni daha çok yorar. Haset ateşi, evvela sahibini yakar. Her ikisi de yorucudur, yakıcıdır, yıkıcıdır.

Bugünkü siyasette düşmanlığı ve hasedi hep beraber görüyoruz. Devletin başındaki insana “katil” demek, alenî düşmanlıktır. “O gitsin de kim gelirse gelsin” demek, evvela hasettir. Haliyle, her ikisi de aynı çizgide buluşmuş olurlar.

Bir soru:
Düşmanlıkta aşırıya gitmek, bizi nereye, kim olmaya götürür?

***

Bölgemizde dünya yeniden kuruluyor. Birinci ve İkinci Cihan Harbi'nin neredeyse bütün aktörleri burada. Yanı sıra, İsrail.

Bu yeni yıkımdan etkilenmemek, ancak birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmekle mümkün. Devamında, karşı önlemler almakla.

Coğrafyamızdaki gelişmelere dikkat kesilmemiz gerekirken, terör sorunuyla mücadele ediyoruz. Tamamen içimize kapandık. Kendi derdimizle uğraşır hale geldik. Karşılaştığımız bu zorlu durum, aslında iki soruya birden cevap veriyor. Bir: Neden şimdi? İki: Terörün arkasında hangi güçler var?

Öyle ya, her şey yolunda giderken ve haklar konusunda emsalsiz mesafeler alınmışken, bu terör de nereden çıktı?
#hak arama
#terör olayları
#Haset
9 yıl önce
Ayıptır, günahtır, yazıktır
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!