|
Ankara"da hüsran

Dün Helsinki''de toplanan Avrupalı liderler, Türkiye''nin 1987''de yaptığı tam üyelik başvurusunu cevapladı ve Lüksemburg kararlarının tam aksine, Türkiye''yi resmen aday ülke ilan etti. Bir kaç gündür Ankara-Helsinki arasında sürdürülen yoğun trafik ve Atina''yı ikna etmek için serfedilen baskılar sonucu alınan karar, başta Türkiye olmak üzere bütün bütün Avrupa''da yankılandı. Türkiye aday ülke ilan edildi ancak, AB''nin Türkiye''nin önüne koyduğu şartlar henüz tüm ayrıntılarıyla kamuoyuna yansımadı. İlk izlenimlere göre, Ankara beklentilerin aksine Kıbrıs ve Ege konusunda Yunanistan''a verilen taahhütlerden oldukça rahatsız ve adaylık kararı geri dönebilir.

Bütün Avrupa ve ABD Türkiye''nin cevabını beklerken dün gece geç saatlere kadar taraflar arasındaki müzakereler devam etti. Helsinki''de Türkiye''ye hayır denmesinin Avrupa ile kapıları sonuna kadar kapatacağını daha önce açıklayan Türkiye, ''evet'' dense bile Ankara''nın kabul etmeyeceği veya edemeyeceği şartların öne sürülmesi halinde de bunun ''hayır'' anlamına geleceği uyarısını da önceden yapmıştı. AB Dış Politika ve Ortak Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana AB''nin görüşlerini anlatmak ve Ankara''yı ikna etmek üzere dün akşam apar topar Ankara''ya geldiler. Bu yazıyı yazdığım saatlerde Ankara''nın cevabı açıklanmamıştı ancak Yunan cephesinden gelen haberleri bakılınca, Türkiye''nin durumunun hiç de iç açıcı olmadığını söyleyebilirim. AB kararından sonra Ankara''dan çıkan ilk tepkiler olumsuz oldu ve Solana bunun üzerine Türkiye''ye hareket etti. Ankara''nın cevabı Solana ve beraberindeki heyetin kendisini ikna edip edemeyeceğine göre şekillenecek.

Atina istediklerini aldı

Atina cephesi, Kıbrıs ve Ege dahil olmak üzere bekledikleri bütün tavizleri aldıklarını ve Kıbrıs Rum Kesimi''nin adaylık müzakerelerinin önünün de açıldığını duyurdu. Açıklamalarda, "Kıbrıs konusunda AB ile anlaştık" ifadesi kullanıldı. Atina, eğer doğruysa, bu zirveden en kazançlı çıkan ülke oldu. Rum Kesimi, üyelik müzakerelerinin önündeki Almanya, Fransa ve Hollanda engelini aştı. Kıbrıs sorununun çözümü konusunda AB''nin desteğini aldı ve Türkiye''nin başından beri karşı çıktığı Ege sorununun Uluslararası Lahey Adalet Divanı''nda çözülmesi teklifini kabul ettirdi.

Sevinç kısa sürecek

Eğer Türkiye''nin önüne Yunanistan''ın iddia ettiği gibi ağır şartlar konulmuşsa, ki bu bugün net olarak belli olacak, Türkiye''deki sevinç kısa sürecek demektir. Üye adaylığı şarta tabi tutulmamış ancak üyelik müzakerelerinin başlaması Kıbrıs ve Ege''de verilecek taviz şartına tabi tutulmusa, üyelik süreci ölü doğmuş demektir. Ankara''daki koalisyon hükümetinin, Atina''nın iddia ettiği gibi, ''ağır tavizler'' vermesi ve bunu kamuoyuna anlatması çok zor olacak. Eğer hükümet, Avurpa''dan gelen teklife göre hareket eder ve AB''nin önerisini kabul ederse, Kıbrıs ve Ege konusunda kamuoyu karşısında zor bir durumda kalacaktır. Dışişleri Bakanı İsmail Cem''in günlerdir sürdürdüğü tedirgin açıklamalar, Ankara''nın kararı o kadar da kolay kabul etmeyeceğini gösteriyor.

Kıbrıs görüşmeleri kesilebilir

Dün Helsinki''de alınan karar ve Ankara''dan verilecek cevap New York''ta devam eden Kıbrıs görüşmelerinin de kaderini belirleyecek. Türkiye olumsuz bir tavır takınırsa Kıbrıs görüşmeleri yarıda kesilecek, Denktaş geri dönecektir. Böyle bir durumda Türkiye-Avrupa ilişkileri çok kötü bir döneme girecek, Ankara ''tek alternatif'' ABD ve İsrail ile ilişkilerini daha bir sıklaştıracaktır. Bu da, yeni yüzyıla yönelik staratejik paylaşımda Türkiye''nin kazançlarına uyum sağlasa bile Türkiye''nin iç yapısında derin sancılara yolaçacak, baskıcı eğilimi artıracak, insan hakları ve özgürlük alanları daha da daraltılacaktır.

Bundan sonra ne olacak?

Kısacası, Kıbrıs ve Ege''de verilecek tavizlere göre şekillenecek olan Türkiye-Avrupa ilişkilerinin geleceği, sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuki yapımızda köklü dönüşümlere zemin hazırlayacak. Ankara şartları ''ağır'' bulur ve daha önce yaptığı gibi gerekli adımları atmayıp sürüncemede bırakırsa, bundan hem Avrupa hem de Ankara zarar görecek ve bu sonuç, Ankara''nın da Avrupa''nın da yeni yüzyıla ilişkin bölgesel politikaları üzerinden derin etkiler bırakacak. Avrupa Asya''ya yönelik paylaşım savaşına Türkiye''nin sahip olduğu imkanlardan mahrum bir şekilde girecek ve özellikle Almanya ve Fransa, Ortadoğu''da olduğu gibi, Asya''da da Amerika hegemonyasına boyun eğmek zorunda kalacak. İlişkilerin daha da kötüye gitmesiyle Batı''nın baskılarını bertaraf etmiş bir hale gelecek olan Türkiye''de ise, baskıcı eğilimler artarak insani değerler geri plana itilecek.

Bugün deprem bölgelerindeki mağdur insanlara iftar vermeyi bile yasaklayan devlet mantığı daha da hortlayacak. Paylaşmayan, kıskanç, vatandaşıyla ilişkileri güvensizlik üzerine kurulu ve tahakkümcü devlet, kendini uluslararası baskılardan, insani değerlere ilişkin prensiplerden kurtulmuş sayacak ve rahatlayacaktır.


24 yıl önce
Ankara"da hüsran
Cezayir’in zencileri
Nefes darlığı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı