|
İran sürprizine uyanmak!

ABD, ilan ettiği “Şer Ekseni”nin tuzağına mı düşüyor? Daha doğrusu, ölçüsüz ve düşüncesiz politika belirlemenin bedelini mi ödemeye başladı? Kuzey Kore, İran ve Irak''ı hedef alan bu politika beş yıl sonra ABD''ye çok da bir şey kazandırmış görünmüyor. Dahası, bu “haydut devletler” Washington''ı tahmin edemediği bir sınav stresine soktular hatta gücü ile alay eder hale geldiler. Kuzey Kore 9 Ekim''de ilk nükleer denemesini yaptı. ABD bunu engelleyemedi.

İran uranyum zenginleştirmeyi durdurmuyor ve hızla nükleer güç olmaya doğru gidiyor. ABD ve müttefikleri şu ana kadar İran''a karşı son derece etkisiz kaldı. Irak işgal edildi ama üç buçuk yıldır kontrol altına alınamadı. Muhtemelen uzun vadede bu ülke üzerinde denetim kurulamayacak.

ABD ve müttefikleri şimdi hangi ülkenin yeni bir Kuzey Kore sürprizi yapacağını sorguluyor. Bir sabah İran''ın nükleer denemesiyle karşı karşıya kalabileceğini düşünüyor. İran devriminin dünyayı şok etmesi gibi, ikinci bir şokla karşılaşmamayı umuyor.

28 milyonluk aç nüfusu, son derece baskıcı rejimi, dünyadan izole olması bir tarafa, K. Kore''nin nükleer denemesi, tahminlerin çok ötesinde sarsıntılara neden olacak. Bugüne kadar yaptırımlara direnebilen bu ülke, askeri/güvenlik anlamında dokunulmazlık zırhına bürünmek üzere. Washington''ın Doğu Asya''daki iki önemli müttefiki olan Japonya ve Güney Kore gerçekten tehdit altında. Ortadoğu/Hazar çevresindeki büyük krizin bir benzeri Doğu Asya''da patlamak üzere. Orta Asya''daki Rus-Çin dayanışması, İranlı Şanghay Bloku ABD ve müttefiklerine ağır darbeler vururken, Rusya-Çin-Hindistan üçgeninde ekonomik ve askeri açıdan büyük bir Asya gücü oluşurken, dünya ekonomisinde Batı tekeli zayıflayıp bölge, dünyanın yeni ağrılık merkezi olarak öne çıkarken ve ABD Ortadoğu''ya bu kadar batmışken, birkaç yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağımız konusunda ön kabullerimizi tekrar gözden geçirmemizde fayda var.

K. Kore''nin Temmuz ayında test ettiği nükleer başlık takılabilen Taepodong füzeleri Alaska''yı vurabilecek kapasitede. Şimdi, ikinci sürprizin bu füzelere nükleer başlık takılması olabileceği belirtiliyor. Böylece ABD, Japonya ve Güney Kore, nükleer başlıklı Taepodong füzelerinin menzili içine girmiş oluyor.

Bu gerçekten hareketle Japon milliyetçiliğinin ve silahlanmasının hızlanacağını söyleyebiliriz. Yeni bir Kore krizinin şimdiden patladığını söyleyebiliriz. K. Kore''nin nükleer know-how ihraç etme konusunda istekli olmasının, ABD''nin tehdit ilan ettiği ülkeler için yeni fırsatlar oluşturacağını, bunun da dünyanın bir çok bölgesinde nükleer silahlanmayı artıracağını, nükleer denetimin Batı''nın kontrolünden çıkacağını ve dünyadaki güç dengesinin önemli ölçüde sarsılacağını söyleyebiliriz.

Sürpriz bu kadarla sınırlı değil. Washington, neoconlarla işbirliği içindeki Moon tarikatına mensup Güney Kore Dışişleri Bakanı Ban Ki-moon''u BM Genel Sekreteri seçtirdi. Böylece Güney Kore, ilk kez dünya diplomasisinde çok önemli bir mevzi kazanmış oldu. K. Kore ise, bu atağa nükleer denemeyle cevap verdi. ABD''nin havası bir anlamda sönmüş oldu.

Şimdi bütün gözler, sanıldığı gibi K. Kore üzerinde değil, İran üzerinde. Acaba İran ne yapacak? Tahran yönetimi, merkez güçlerin bu ülkeye nasıl bir yaptırımla cevap vereceğini dikkatle izliyor. Muhtemelen nükleer güç olma yolunda aynı yöntemi izleyecek. ABD''nin nükleer bir güce karşı ne kadar çaresiz kaldığını görecek. George Bush''un açıklaması bu açıdan son derece ilginç: “Kuzey Kore, İran ve Suriye''ye en çok nükleer teknoloji transfer eden ülke.” İran''ı biliyoruz da, Suriye nereden çıktı?

Rusya, Çin ve Avrupa, İran''a askeri müdahaleye karşı. Ambargoya da. ABD''nin diplomasi ile bir sonuca ulaşma şansı yok. Tahran, nükleer teknolojiye karşı Asyalı güçleri petrol ve doğalgazla doyuruyor. Onların da, büyüyen ekonomileri gereği, en çok ihtiyaç duydukları şey enerji.

ABD ve İsrail şimdi şunu düşünüyor: “Kuzey Kore''yi engelleyemedik. İran da aynı yoldan bizi şaşırtırsa yapacak hiçbir şeyimiz kalmaz. Bu nedenle İran''ı, bu güce ulaşmadan, engellemek zorundayız.” Öteden beri, birçoklarının inanmadığı askeri seçenek, bir kez daha karşımıza çıkıyor. Gerçekten de, nükleer güce ulaştıktan sonra İran''a karşı ABD''nin elinde hiçbir koz kalmıyor. Bugünlerde Türkiye, S. Arabistan, Ürdün ve Mısır''ı İran''a karşı kışkırtmaya yönelik ABD politikalarını dikkatle izlemeyi öneriyorum. Ortadoğu''da oluşturulmaya çalışılan yeni blok, sadece Büyük Ortadoğu Projesi çalışması değil. Yepyeni bir cephe kuruluyor.

K. Kore, Doğu Asya''yı büyük bir kamplaşmanın girdabına sürükledi. Ama asıl Ortadoğu''daki krizi tetikledi. ABD, İsrail ve İngiltere''nin, bölgesel müttefikleriyle birlikte İran''a karşı çok daha sertleşeceklerini göreceğiz.

Washington 1979''da İran''ı kaybetti ve büyük bir şoka uğradı. İkinci bir İran şoku yaşamamak için mantık kurallarını tersine çevirecek ölçüde ölçüsüz hareket edecektir.

18 yıl önce
İran sürprizine uyanmak!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Osmanlı Devleti’nin yıkılması engellenebilir miydi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı