|
Kafatası resimleri ve bir vahşetin öyküsü

Amerika ve İngiltere''nin, yerel cinayet şebekeleriyle birlikte imza attığı katliamların bedelini ödenek Almanlara düştü. Bild gazetesinin yayınladığı, Alman askerlerinin kafataslarıyla gösteren resimler büyük tartışmalara neden olsa da, Irak ve Afganistan''da işlenen cinayetlere katılan askerlerin ortak yönlerini bir kez daha gösterdi. Karikatür krizi, Papa''nın söylemi, Peygamber''e hakaretler, Irak''taki işkence merkezlerinde görev yapanların kurbanlarına bakışı, işkence resimleri, gizli cezaevleri, işkence uçakları, Müslüman veya öteki olanlara bakışın Batı''da nasıl da çirkinleştiğini göstermiyor mu?

ABD''nin küresel savaşına katkıda bulunan Alman, İngiliz, İsrail, Fransız, İtalyan ya da bir başka ülkenin askerlerinin, düşmanlarını algılayışının aslında birbirinden çok da farklı olmadığı, “Müslüman” olanı aşağılama, horlama, ezme, yok etme dürtülerinin hemen hepsinde canlı olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün.

“Düşman İslam”, “tehdit Müslümanlar” ön kabulü, ABD ve İsrail''in yoğun gayretleri sonunda dünya genelinde yaygın bir kanaate dönüştürülebildi. Ülkesi istila edilen, değerleri aşağılanan, kaynakları sömürülen insanların özgürlük ve refah için verdikleri mücadele artık terörizm olarak görülüyor. Ve bu abartılı tehdide karşı yürütülen yaygın savaşa katılan askerler, nefret ve aşağılamaya şartlandırılıyor. İdeolojik şartlandırma, ABD ve Avrupa''da sokaklara, evlere kadar girdiği gibi, Irak''ta Ebu Gureyb, Afganistan''da Şibirgan ve Alman askerlerin davranışları gibi sonuçları ortaya çıkarıyor.

Papa gibi dini liderlerden siyasilere, aydınlardan güvenlik mensuplarına kadar, kitlelerin kanaatlerini etkileyenlerin sistematik biçimde yönlendirdikleri ve yönettikleri çatışma ve düşman tezi, insan ırkının nefretini besleyen çirkin sonuçları ortaya çıkardığında ise, olayın “münferit” olduğu iddia ediliyor.

O KATLİAMDAN MI KALDI?

Yıllardır bu sürecin ayrıntılarını aktarıyor, kaydını tutuyorum. Tutmaya da devam edeceğim. Bu kayıtlardan biri Afganistan işgalini sırasında yaşanan bir olayla ilgiliydi. Sanırım Türkiye''de olayın üzerine giden, birçok kez gündeme getiren tek kişi benim ve hatırlatmaya da devam edeceğim. Alman askerlerinin resim çektirdiği kafataslarıyla bu olay arasında nasıl bir bağlantı var? O kafatasları, ABD, İngiltere ve Raşit Dostum''un toplu mezarlara gömdüğü genç Afgan savaşçılarının kafatası olabilir mi?

En az üç bin kişinin gömülü olduğu, Birleşmiş Milletler''in, ABD''nin ve genel olarak dünyanın ört bas ettiği tüyler ürpertici bir vahşetten geriye kalan toplu mezarlardan söz ediyorum. Hatırlayalım...

ABD-İngiliz işgali sırasında bugün Alman askerlerinin yerleştiği Kunduz''da binlerce Taliban askeri teslim olmak istedi. Çünkü rejim çökmüştü. BM''nin Afganistan temsilcisi Lahdar Brahimi bu teklifi aracılık teklifini reddetti. İşgal güçlerinin verdiği güvenceyle teslim oldular. Yaklaşık 8 bin kişi silahlarını bıraktı. Teslim alınınanlar, Kunduz''dan Mezar-ı Şerif''e nakledilmeye başlandı. 500''ü Cenk Kalesi''ne nakledildi. Bu kişilerin nasıl katledildiğini Türkiye''de televizyon ekranlarından canlı izlemiştik. Dünya, ABD''nin “teröristler”e karşı zaferini bu yayınlarla alkışlamıştı. 7 bin 500''ü ise, Mezar-ı Şerif''teki Şibirgan Cezaevi''ne götürüldü. Konteynerlara istif edilenlerin bir kısmı havasızlıktan boğularak öldü, bir kısmı ise, dışarıdan açılan ateşle öldürüldü. Kurşun deliklerinden kan sızıyordu. İrlandalı gazeteci Jamie Doran, vahşeti “Mezar''da katliam” adıyla belgesel haline getirdi. Kunduz''da, değişik Müslüman toplumlardan 8 bin kişinin esir alındığını belirten Doran, bunların tek tek sayıldığını, 500 kişinin Cenk Kalesi''ne, 7 bin 500 kişinin Şibirgan Cezaevi''ne nakledildiğini, ancak cezaevine konulanların sayısının 3 bin 15 olduğunu belirterek, “geri kalanlara ne oldu?” diye sordu.

Görgü tanıkları, ABD askerlerin cezaevine getirilen esirlerin boyunlarını kırarak öldürdüğünü, üzerlerine asit döktüğünü, yüzlerce esirin çöle götürülüp ABD askerleri ve Dostum''un adamları tarafından kurşuna dizildiğini, infaz emrinin bölgedeki ABD birliklerinin komutanı tarafından verildiğini ve onlarca ABD askerinin bu infazda yer aldığını söyledi ve “Amerikalılar ne isterlerse yapıyorlardı. Onları durduracak gücümüz yoktu” dediler.

Toplu mezarları köpekler ortaya çıkardı. BM soruşturma bile açmadı. ABD, bu olayı Uluslararası Ceza Mahkemesi''ne götürecek ülkeleri tehdit etti.

Kasetin küçük bir bölümü Haziran 2002''de önce Alman Parlamentosu Reichstag''da, ardından Avrupa Parlamentosu''nda parlamenterler, insan hakları örgütlerinin temsilcileri ve hukukçulara izlettirildi. Ardından bütün dünya suspus oldu. Artık kimse bu olaydan söz etmiyor. Ben hatırlatmaya devam edeceğim.

Askerlerin elindeki kafataslarının Sovyet işgali zamanından kaldığı söyleniyor. Ama kesin bilgi yok. Alman askerleri, kendi parlamentolarında gösterilen bu vahşetin kalıntılarıyla mı resim çektirdi? Öyle olmasa bile ne farkeder ki! Mezar-ı Şerif çevresindeki toplu mezarlarda binlerce genç insanın kafatası var. Bugünkü işgalin ve yaşanan caniliğin Sovyet işgalinden ne farkı var! İkisi de toplu mezarlar bıraktı!

17 yıl önce
Kafatası resimleri ve bir vahşetin öyküsü
Kara dinlilerle milletin savaşı
‘Öğretmen borsası’ nasıl kuruldu, kim haklı?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı