|
Öcalan, ateşkes, İslamcı faşistler ve Çankaya..
Dün, “Abdullah Öcalan''la pazarlık başladı mı?” başlıklı bir
yazdım. ABD, Kürt liderliği ve Türkiye''de bazı çevrelerin ortaklaşa yürüttüğü “barış projesi”ne atıfta bulundum. Karşılığında yükselen şiddetli reaksiyon konusunda da endişelerimi ifade ettim ve bu sürecin içeride keskin, hesaplaşmacı bir çizgiyi beslediğini vurguladım. Türkiye''nin hızla ciddi bir iç gerilime sürüklenmekte olduğuna dair kanaatlerimi paylaştım.

Aynı gün, Öcalan ateşkes çağrısı yaptı.

“Biz bu konuda iyi niyetliyiz. Devletin de iyi niyetli olmasını bekliyoruz. Çünkü bu son şansımız olabilir. Bir süredir Türkiye''deki demokrasi yanlılarının acil bir ateşkes ve barış ihtiyacını dile getirdiğini, çatışmaların durdurulması ve barışa bir şans daha verilmesi gerektiğini” ifade etti. Öcalan, “Gelin hep beraber Türkiye''de ve Ortadoğu''da silahı sonsuza dek sonuç alma yöntemi olmaktan çıkaralım. Silahları gömelim” dedi. “PKK''ya ateşkes çağrısında bulunuyorum. Bu çağrıma PKK''nın uyacağını umuyor ve sonuç alınacağına inanıyorum” dedi. Başbakan''ın “Türkiye''yi bütün Ortadoğu''ya model olabilecek farklı bir ülke haline getireceğiz” cümlesine atıfta bulundu. “Ortadoğu''da barış, ancak Türklerin ve Kürtlerin demokratik birliği ile sağlanır. Bunun için herkesle görüşülmelidir. Türkiye''deki bütün kesimlerle, basınla, tüm siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle, ilgili ve duyarlı herkesle görüşülmeli, sürece katkı sunmaları sağlanmalıdır. Demokratik çözüm, barış ve diyalog herkese kazandırır” dedi.

Celal Talabani''nin ABD ziyareti sırasında yaptığı, birbiriyle çelişen üç açıklaması, ABD''nin PKK koordinatörü Joseph Raltson''ın Kuzey Irak görüşmeleri, PKK''ın Kuzey Irak bölgesel anayasası tarafından güvence altına alınması, Öcalan ile yürütülen pazarlık ve Türkiye kamuoyunun buna hazırlanması hiç de birbirinden bağımsız şeyler değil. Tabiî bu sürece karşı oluşan reaksiyonun da ne kadar şiddetlendiğinin farkındayız. Cumhurbaşkanı, TSK ve üniversitelerden yükselen sert ifadeler, kamuoyundaki ABD karşıtı hava ile beslenerek hassas, sert ve çatışmaya endeksli bir dalgayı güçlendiriyor.

Tansiyon Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar iyice tırmanacak. Ama kriz, Cumhurbaşkanlığı çekişmesinden çok PKK üzerinden, Kuzey Irak üzerinden yürütülecek gibi.

Tam da bu sırada, Ertuğrul Özkök''ün darbe ve demokrasi konulu ilginç yazıları yayınlandı. Hem ABD''nin Ortadoğu politikaları hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem de içerideki şahin refleksin hassasiyetlerini içermesi bakımından son derece dikkatlice yazılmış yazılar.

Tayland''daki askeri darbeyi överek başladı, demokrasi sorgulamalarıyla sürdürdü. Dünkü yazısı ise tehdit üzerine kurgulanmıştı. Demokrasi halk iradesi olunca Ahmedinecad ya da Chavez gibileri seçiliyordu. Öyleyse bazen demokrasi gerekmeyebilir, yani bazen darbe iyidir. Ya da darbe, demokrasinin sağlam zeminlerde kalabilmesi için bazen başvurulması gereken bir yöntem olabilir…

Yazının konusu Özkök değil. Bu ülkede yeterince Ertuğrul Özkök uzmanı, analisti var. Onlar bu yazıları en az bir ay tartışacaklar nasıl olsa.

Ama yazılar, yeni bir postmodern darbe çağrısı gibi. Yeni bir 28 Şubat çağrısı gibi. ABD''den gelen “İslamofaşist”lere karşı savaş çağrıları ile son günlerde Türkiye''deki belli açıklamaların ne kadar da örtüşüyor! Tayland ABD müttefiki bir ülkeydi, bakın askeri darbe ne kadar da sevimli gösterildi bize. Kimse kızmadı. Neden Türkiye için de benzer bir şey düşünülmesin! Nasıl olsa Kuzey Irak gerilimi var, PKK sorunu var, ateşkes pazarlıkları var. Birilerinin durumdan vazife çıkardığı ortada. Özkök''ün bu vazifeyi çok iyi gördüğü de ortada.

Halk seçer diye demokrasi bile tehlikeli. Ne de olsa artık dünya askeri/güvenlik stratejileriyle yönetiliyor. Hani ABD''nin demokrasi paketleri? Büyük Ortadoğu Projesi, rejim değişikliği ve her ülke için yeni iktidar elitleri oluşturma projeleri, yüz milyonlarca dolarlık bütçeler, renkli devrimler, medya operasyonları, etnik çatışmalar, mezhep krizleri, tiranların devrilmesi, kitle imha silahlarının yok edilmesi, bölge ülkelerinin 21. yüzyıla dönük politikaları, savaşlar, barışlar, yeni haritalar, ''ılımlı İslam'', terörle mücadele ve bu uğurda seferber edilen onlarca NGO''nun, ''think-tank''in, aydının, akademisyenin çalışmaları hep demokrasi içindi! Ortadoğu''yu, İslam dünyasını, zulüm altında inleyen milyonları özgürlüğe kavuşturmak içindi!

Bütün Ortadoğu''da demokrasinin, özgürlüğün, ülkelerin, milletlerin değeri sadece bir varil petrol! Gerisi palavra Sadece oy vermeye indirgenmiş, ABD''nin istediği kişilerin seçilmesinin şart olduğu bir demokrasi. Aksi olunca da

Ahmedinecad''lar… Demokrasiye ara

verme formülleri, Tayland modelleri..

Yani ABD''nin istediği olursa demokrasiye evet. Yoksa tehlikeli. O zaman neden yeni bir 28 şubat olmasın!

İslamofaşizm dalgasıyla yeni bir süreç başlatılıyor. Bu kavramı üretenlerin Türkiye''de kimler için kullandıkları ortada. Cumhurbaşkanı''nın, askeri erkanın, üniversitelerin sert açıklamalarının arkasında ABD''nin yeni İslami faşist kampanyasından vazife çıkarma gibi bir düşünce olabilir mi? Özkök bunu mu ilan ediyor? Anayasal kurumlar üzerinden bu ülkeyi zaten yönetiyorlar. Ancak anayasal kurumları kontrol eden bir cumhurbaşkanlığının AK Parti''ye geçme ihtimali söz konusu olduğu zaman nasıl bir durumla karşılaşacağız? Öcalan ile pazarlık, Çankaya süreci ve ABD çıkarları birbirine o kadar bağlı ki…

18 yıl önce
Öcalan, ateşkes, İslamcı faşistler ve Çankaya..
-Hac -İmama uymak -BES’te altın fonu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü