|
Devrimci, muhalifin pop-starıdır

Türkiye"de iki tane popüler kültür vardır. Halkın popüler kültürü ve aydınların popüler kültürü. Halkın popüler kültürünün karşısında aydınların popüler kültürü dikilmiştir.

Gafil emperyalistlerin duvarında Rambo afişi varsa, şuurlu anti-emperyalistlerin duvarında da Che posteri vardır.

Köylülerin izdivaç programları varsa, kentlilerin "deyting" siteleri vardır.

Eli nasırlıların elinde, madde madde, "İslam"ın ve imanın şartları" varsa, beyaz yakalıların beyaz duvarlarındaysa, madde madde, "misyonumuz ve vizyonumuz" vardır.

Yıllar geçse de, sadece afişler ve maddeler değişir, dil değişmez, duvarlara hiçbir şey olmaz.

Hakikat bu işin neresinde? O, kantarın topuzu gibidir. Mübalağa ve mugalatalarla malul bu iki popüler kültürün ortasında, "sağ" veya "sol" kefedeki gerçekler ağır bastığında, kantarın topuzu kaçırılır. Gerçekleri tartabilecek ölçü/kavram olmayınca, hakikat, gerçeklerin altında kalır.

Hakikat o ki, bu iki popüler kültürün diyalektiği, belirler gündemi. Gündemi belirleyenlerin kim olduklarını görmek için "kimlik"lerine yakından bakacak olursak, tuhaf bir akrabalık ilişkisi ve "kan bağı" ortaya çıkar. Katliamlarla bağlanmışlardır birbirlerine. Kanlı fotoğraflarla anlatılan hikayelerin bu kadar çok popüler olması, bundan sebep midir?

Arapçadan Türkçeye geçmiş akraba kelimesi, "çok yakın" anlamına gelir. Düşmanına dostundan çok yakın olmak, bir akrabalık türüdür. Yeni nesillerin sakat doğmasına sebep olan akraba evliliği gibidir. Bu akrabalığın neticesinde, kendi başına varolamayan, düşmanını uydu gibi çok yakından takip eden, başkalarını taşeron olmakla itham eden düşman uydularıyla tanışırız. Tuhaf değil mi, Osmanlı düşmanlığı olmadan, ne modern Ermeni kimliği ne modern Türk kimliği inşa edilebilir.

Zamanımızın muhalefet kültürü, ergen isyanlarının kurumsallaşmasına benziyor. Genç kız "ben annem gibi olmayacağım" diye bağırıp çağırırken, delikanlı "ben babam gibi olmayacağım" diye fısıldar sevgilisine. Oysa ne olmayacağını bilmek, ne olacağını bildiğin anlamına gelmez. Bu sadece ilk adımdır. Ne istemediğini bilen, ne istediğini biliyor değildir henüz. Bu gidişle bilmesi de zordur. Zira işine gelen tarihi gerçekleri kullanan, böylece köklü gibi görünen modern kimlikler, sözde varoluşçu olsalar da, özde, "... olmamak" üzerine kuruludurlar. Ev kadını olmamak üzerine kurulu, modern kadın kimliği gibi.

Bu yüzden olsa gerek, Türkiye"de solcu olmayana sağcı, sağcı olmayana solcu deniliyor. Namaz kılana İslamcı, ticaret yapana kapitalist, gazetede yazı yazana gazeteci, üniversitede kariyer yapana "bilim insanı" dendiği gibi. Keşke bu kadar kolay olsaydı.

Şabloncu olmanın zararlarını dillerinden düşürmezler, ama Fransız müsveddesi popüler sol-sağ şablonunu bile sorgulamaktan acizdirler, onu kutsal emanet gibi muhafaza edenler de onlardır. "Başka türlü bir şey benim istediğim" diye şiirler yazabilir, şarkı söyleyebilirler, ama "başka türlü" düşünemezler. Dinde re-form istemek kolaydır, ama muhalefet kültüründe re-form istemek zordur. İktidar demokrat değil eleştirisi, muhalefeti demokrat yapmaz. Diktatörlere savaş açmanın, devrimcileri diktatör olmaktan korumaması gibi.

Davul sesinin uzaktan hoş gelmesi gibi, neredeyse tüm diktatörler de uzaktan devrimci görünür. Tesadüf olmasa gerek...

11 yıl önce
Devrimci, muhalifin pop-starıdır
Bu büyük bir zaferdir, kimse gölge etmesin!
U.Mumcu-E.Bitlis
Madımak terörü" (devam...)
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!