|
Evlilik aşkı, yaşamak insanı öldürüyor

Hakikat muamelesi gören, "evlilik aşkı öldürüyor" gibi modern hurafeleri vardır. Evlilik aşkı öldürüyor da, evlenmeyenler aşkı niçin yaşatamıyor?

Gerçekçi olmak, kaderciliğin bir türüdür.

Eski dünyadaki kadercilerin yerini, modern zamanlarda ''gerçekçi ol''anlar almıştır. Alfabemizi ve kıyafetlerimizi bile değiştirdik, ama bu insanların zihniyetini değiştiremedik.

Onlar şimdi kaderciliği eleştirerek kendini birey zanneden, ama gerçeklere kader gibi iman eden kişilerdir. ''Kaderci olduğu için'' arabesk müzikten nefret ederler, ama bu eleştirilerinin içinde düşmanlık çok bilgi azdır. Çünkü onların zannının aksine birçok arabesk klasiğinde kadere isyan vardır.

Onlar, her vesileyle ''gerçekçi olmak gerek'' diyen bir modern zaman kadercisidirler. Devrimi ve reformları dillerinden düşürmeseler de, ellerinden bir şey gelmeyen, hiçbir şeyi değiştirmeye güçleri yetmeyen entelektüeldirler, sanatçıdırlar, aktivisttirler, figürandırlar, etkisiz elemandırlar.

Haklarını teslim edelim ki, çok yaratıcıdırlar. Biz tarihe saplanmış hep aynı yerlerde dolanırken, onlar hep yenilik peşindedir. Yenilik diye ellerinden gelense, İngilizce ''inovation'' kelimesini ''inovasyon'' olarak kullanıma sokmaktan ibarettir. Uluslararası uzmanların katıldığı ''inovasyon günleri'' organize ederler, ki ev kadınlarının altın günleri daha fazla yenilik barındırır içinde.

Dil konusunda çok bilinçlidirler, diyemiyoruz, çünkü bilgi yoksa bilinç nasıl olsun? Adam ve erkek kelimelerini eşanlamlı zannedecek kadar uzmandırlar. ''Bilimadamı''nın ''bilimerkeği'' anlamına geldiğini zannettikleri için, bu kelimenin kullanılmasına karşı çıkarlar. Ataerkil kültüre karşı militanlık yapmaya biraz mola verip biraz kitap okusalardı, karşısında durdukları ataerkil kültürü biraz tanısalardı; her erkeğin adam, her adamın erkek olmadığını görebilirlerdi. Adamı erkek sanmak gibi kulaktan dolma bilgilerle hareket etmez, bilimadamı demek yerine ''biliminsanı'' demek gibi komikliklere imza atmazlardı. Siz hangi hikayelerin kahramanısınız, o meşhur hikayemizi de mi bilmiyorsunuz: Evladım ben sana ''biliminsanı'' olamazsın demedim, ben sana adam olamazsın! dedim...

Adam, insan demektir zaten. Hazreti Adem de Hazreti İnsan demektir.

Fikir işçisi manasına gelen entelektüel denir onlara... Emek(leme)lerini nasıl yok sayabiliriz, kuşkusuz fikir işçisidirler, ama fikir ustası değildirler. Fikir işçisi olarak ömürleri, başkalarının fikirlerine hamallık yaparak geçer. Daha gerçek ile hakikat arasındaki farkı bile izah edemezler, ama her şeyi izah etmeye kalkışırlar.

Hakikat muamelesi gören, ''evlilik aşkı öldürüyor'' gibi modern hurafeleri vardır. Evlilik aşkı öldürüyor da, evlenmeyenler aşkı niçin yaşatamıyor?

Leyla evet deseydi, edebiyat değil sosyoloji olurdu. Leyla, evet deseydi, efsane değil evinin kadını olurdu. Hayır dedi, aşkın ömrünü uzattı, ama Mecnun''un ömrünü kısalttı.

Örneğe tekrar döner ve aynı mantıkla düşünmeye devam edecek olursak, elimiz çenemizde ufka bakarak şu hakikati söylemeliyiz: yaşamak insanı öldürüyor! Ölmek istemiyorsan, yaşama çekirge...

Dünyadaki hakim ''sistem''i çözmüşlerdir. İçinde «sistem» kelimesi geçen cümleler kurmadan yaşayamazlar. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını, adlarına aldanarak, ayrı savaşlar zannedecek kadar da uzmandırlar. Oysa Birinci Dünya Savaşı, maçın ilk devresiydi. İkinci Dünya Savaşı ise ikinci devresi. Dünya ''90''lardan sonra artık uzatmaları oynuyor. Kimsede mecal kalmadı, ne savaşmaya ne barışmaya.

Birinci Dünya Savaşı''nda sadece toprak ve insan kaybetmedik oysa, hafızamızın önemli bir kısmını da kaybettik. O hafıza ki anlam-değer dünyamızı, dünya görüşümüzü, tecrübemizi ve özgüvenimizi muhafaza ediyordu. Şimdi, o özgüvenin yerinde kibir, o anlam-değer dünyasının yerinde anlamsız-değersiz bir dünya, o dünya görüşünün yerinde gözü kendilerinden başka kimseyi görmeyen kör ideolojiler var. O hatıraların yokluğunda, yıllardır sloganlar esiyor, tehditler yağıyor, vaatler uçuşuyor...

Savaşta öyle olaylara şahit olduk ki dilimiz tutuldu, aklımız (İstanbul) başımızdan gitti. Savaşı kazananlar, o kadar çok şey elde etmelerine rağmen, barışı elde edemediler.

Barışı kazanamayan her savaş, ateşkeslerle dinlenir. Hafızasını kaybedenler, bu kadim gerçeği de hatırlamıyor, onlarca yıl süren ateşkesleri barış zannediyorlar. Savaş bittiyse, barış niye başlamadı?

11 yıl önce
Evlilik aşkı, yaşamak insanı öldürüyor
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle