|

Daha Beşiktaş saldırısının yasını adam gibi tutamamışken, daha Halep'te yaşanan insanlık trajedisinin ne olduğunu tam manasıyla anlayamamışken geldi Kayseri'den hain saldırı haberi. Beşiktaş'ta polisimizi hedef almışlardı, Kayseri'de çarşı iznine giden silahsız askerlerimizi, gencecik canlarımızı.



Bu memleketin vatandaşları olarak tek tek aşağılık terör taşeronlarının -ki isimlerinin PKK, TAK, IŞİD, FETÖ olması hiç fark etmez- memlekete yapmak istediği şeyin ne olduğu hakkında uzun, hem de çok uzun düşünmek zorundayız. Bu saldırıların temel amaçları hakkında asgari düzeyde fikirlere sahip olmamız gerekiyor. Teröre karşı topyekun bir şuur geliştirebilirsek, teröre karşı topyekun bir milli direniş hattı kurabilirsek terörü yenebilmek için bir şansımız olacak. Aksi halde işimiz günden güne zorlaşacak.



Öncelikle her terör saldırısından sonra toplumun bazı kesimlerinin mevcut hükümet ve seçilmiş cumhurbaşkanını kast ederek kurduğu 'ölenlerin kanları sizin ellerinizde' ezber cümlesini sorgulamakla başlayalım işe. Küresel bir olgu olarak terör eylemlerine engel olmanın ne denli zor, ne denli çetrefil bir iş olduğunu biraz araştırarak, biraz okuyarak keşfedebilir insan aslında. Bilmem gazeteleri, haber portallarını okuyor musunuz? Küçük, küçücük sütunlarda sürekli 'eylem hazırlığında olan terör örgütü üyelerinin yakalandığı' haberleri yer alıyor. Fakat işte istihbarat örgütünüzle, askerinizle, polisinizle 99 saldırı girişimine engel olsanız o lanet olası bir saldırı gerçekleşiyor ve terör -bu bölünmüşlüğümüzü de hesaba katarsak- hedefine ulaşmış oluyor. Bu sadece Türkiye'ye mahsus bir olgu da değil üstelik. İspanya'dan Amerika'ya, Fransa'dan Almanya'ya kadar terör saldırısı denilen olay böyle gerçekleşiyor. Emniyet güçleriniz ne denli iyi olursa olsun, istihbaratınız ne denli kuvvetli olursa olsun günün birinde o uçak o kulelere giriveriyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?



Herhangi bir terör eyleminin hedefine ulaşması 'eylemin gerçekleşmesi' ile değil 'eylemin toplumda oluşturduğu etki' ile mümkün oluyor. Ne demek bu? Sadece Türkiye'de faaliyet gösterenler değil, dünyadaki bütün terör örgütlerinin ilgili eylemden beklediği bir etkiler zinciri var. 'Zinciri' diyorum çünkü her seferinde bir değil, birden fazla amaçları oluyor. Toplumdaki güvensizliği artırmak, siyaseten kutuplaşmayı körüklemek, ekonomik sonuçlar elde etmek, uluslararası ilişkiler masasında ilgili ülkenin elini zayıflatmak, ilgili ülkeyi herhangi bir şeye mecbur bırakmak… Liste uzun. Herhangi bir terör saldırısından sonra terör örgütünü ve onun legal uzantılarını bir kenara bırakıp teröre en az sizin kadar karşı olan insanları suçlarsanız terör örgütünün bir sonraki eylemini hazırlamasına yardımcı olmaya da başlıyorsunuz mesela.



Peki neyle, nasıl azalır terörün etkisi? Tepkinizi 'ama'sız, 'fakat'sız, 'siyasi beklenti'siz vermeyi başarırsanız, içinde bulunduğunuz ülkenin terör eylemleriyle teslim alınmaya, bir şeye ikna edilmeye çalışıldığı fikriyle mücehhez olursanız, yani terörün amaçlarına, amaçladıklarına direnmeyi göze alırsanız azalır.



Bir de sorular sormak lazım tabii. Sorular sorup o sorulara sağlıklı cevaplar bulmak. Mesela ilk soru şu olabilir. Aynı bomba aynı şekilde Fransa'nın bir şehrinde patladığında bunu yapanların terörist olduğuna dair en küçük şüphesi olmayan bazıları niçin o bomba Türkiye'de patladığında katil olarak devleti ilan etmektedirler?



Bir başka soru da şu: Türkiye'de herhangi bir bombanın patlamasından birkaç dakika sonra dünyaya bu patlamayı geçen yabancı haber kaynakları niçin ifadelerinde 'terör saldırısı' kalıbını kullanmak yerine 'patlama oldu' kalıbını kullanmaktadır?



Bir başkası şu: Niçin Türkiye'de bazı isimler, bazı gazeteciler, toplumu etkileme gücü olan bazı sanatçılar terör eylemini IŞİD üstlendiğinde terör karşıtı aslanlara dönüşmekte, eylemi PKK ya da TAK üstlendiğinde süt dökmüş kediye dönmektedirler? Terör örgütünü terör örgütünden ayırmakla amaçladıkları şey nedir?



Ve tabii bence en önemli soru şu: IŞİD, PKK, TAK, FETÖ v.s Türkiye'yi tam olarak neye, nelere ikna etmeye çalışmaktadır? Türkiye'nin güçsüz, zayıf, yorgun, moralsiz bir ülke haline gelmesi hangi ülkelerin, hangi güç odaklarının işine yarayacaktır? Türkiye'den istenen nedir? Türkiye'nin vazgeçmeye razı olmadığı şey nedir?



Bilhassa bu son soruya cevap aramak için çok uzak yıllara gitmenin manası yok. 90'lı yıllarda terör eylemleriyle, suikastlarla Türkiye'ye ne yaptıklarını hatırlasak yetecek. Hangi paraların nasıl el değiştirdiğini, hangi güçlerin hangi dengeleri kurduğunu, IMF'ye nasıl kul köle olduğumuzu, ekonomik krizlerle nasıl fakirleştiğimizi bir hatırlasak yetecek.



Ne diyordu Platini: 'Sen ne diyorsun yeğenim? Kayseri'deki bombayı Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları patlatmışlardır elbette. Bombayı Arap Faik'ten almışlardır. Ben buna acayip inanıyorum, zira algımı yönetenler benim buna inanmamı istiyorlar. Onları kıramam durduk yerde.'


#Kayseri saldırısı
#PKK
#TAK
#IŞİD
#FETÖ
7 yıl önce
Ah be
Başbakan"ın büyük hatası
Batı Cephesi’nin çanak anteni Ekrem Müdafa; Müsavat “what” fayda?
Orta gelirli konut kampanyasından yararlanabilir mi?
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...