|
Halisdemir Yurdu’nda

Geçtiğimiz salı gün, Yeni Şafak'ın il il gezip referandum öncesi Anadolu'nun nabzını yerinde tuttuğu şahane projesi kapsamında Niğde'de idim. Doğrusu bu ya, 'bazıları konuşur, bazıları iş üretir' denilince uzun süredir aklıma gazetem geliyor. Her seferinde en doğru işi üretmenin gayretiyle çabalayan Yeni Şafak'taki tüm yoldaşlara bin selam.



Niğdeli dostlar kusura bakmasın ama benim için Niğde isimli bir il yok. Bu Selçuklu'dan miras güzelim kentin adı benim için 'Halisdemir Yurdu'dur artık.



Niye böyledir bu? Daha kurşunu o kahpe herifin alnının çatına sıktığı anda bir efsaneye dönüşmüştür Ömer Halisdemir de ondan. Ömer Seyfettin'in meşhur 'başını vermeyen şehit' hikâyesinin adını azıcık değiştirerek söyleyecek olursak Halisdemir benim için 'memleketi vermeyen şehit'tir artık da ondan.



Elbette gün aziz şehidimizin mübarek mezarının olduğu Çukurkuyu kasabasında başladı. Üzgünlüğüm şuradadır ki 'rahatsızlık vermeyeyim' diye Ömer Halisdemir'in babası Hasan Hüseyin amcayı ve annesi Fadimana teyzeyi ziyaret etmedim. Bilsem ki Fadimana, yani bütün bir Anadolu kadınını kendisinde özetleyen bu güzel teyzemiz iki gün sonra rahmet-i rahmana kavuşacak, mutlaka yanına uğrayıp hayır duasını almaya çabalardım. Allah gani gani rahmet eylesin annemize.



Çukurkuyu sakinleri için elbette Ömer Halisdemir ismi bir gurur vesilesi haline gelmiş. Hem kasabada hem de bütün Niğde'de böyle bu durum. 'Zaten yiğit yatağıdır buralar' diyor yöre sakinleri ki el hak doğru diyorlar. Zira hem Niğde'deki hem Çukurkuyu'daki mezarlıklarda çok sayıda 'kanları tevhidi kurtaran' şehit yatıyor. Öyledir. Onlar bizim için, bizim adımıza, bizim geleceğimiz için vurulup düşen nasibi bol yol erleridir.



Eh, gittiğim yer kasaba olunca iş hemen tarım ve hayvancılık sohbetine sardı. Doğrusu, devletin tarıma verdiği desteklerin bu kadar büyük bir memnuniyet oluşturmasını beklemiyordum. Çukurkuyulular hem tarıma hem de hayvancılığa verilen desteklerden son derece memnunlar. Hatta genç bir çiftçi 'devletin yaptığından memnun olmazsak Allah sorar abi' diyerek özetledi meseleyi.



'Ne çıkar seçimden' diye sordum. 'Çukurkuyu'da yüzde yetmiş civarı evet çıkar. Türkiye'de de 58-59 olur' dedi bir abimiz.



Çukurkuyu'nun ardından Niğde'ye geçtim. Burada da pek çok insanla tanışma, görüşme şansım oldu. Bana en ilginç geleni ise evetçi kayınpeder - hayırcı damat ikilisiydi. Kayınpeder, o yerleşik şivesi ve 'baba' olmanın verdiği avantajla 'ben buna diyorum da anlatamıyorum, bir de sen anlat da evet versin' dedi. Avusturya'da kalmış abimiz yıllarca. Dolayısıyla bu son Avrupa gerginliğine dair net bir fikri var. 'Avrupa bizden korkar abi, biz kaldırımda yürürken yollarını değiştirirdi bu gâvurlar korkularından. Evet çıkarsa Türkiye'nin daha da büyüyeceğini biliyorlar çünkü' dedi. Abimiz konuşurken ben de 'ah be abi, sendeki şu feraset, sabah akşam 'Avrupa'ya rezil olduk' diyerek analiz kasan uzmanlarda niye yok?' diye geçirdim aklımdan.



Tabii Niğde aynı zamanda Ömer Halisdemir Üniversitesi sayesinde bir öğrenci kenti. Eh, benim de en sevdiğim şey gençlerle muhabbet. Yeni Şafak Ankara temsilciliğinin güzel insanı Fazlı çeviriverdi beş gencin yolunu. 'Oylar evet mi, hayır mı gençler?' diye sorduk tabii. 3 evet, 1 hayır, 1 kararsız çıktı küçük anketimizden. Ben en çok kararsız delikanlının yaklaşımını beğendim. Dedi ki 'İsmail abi, 18 maddeyi okuduğumda kararım evet. Fakat yine de bu maddeler hakkında derinlemesine okumalar yapmayı sürdürüyorum. Memlekete kârını-zararını hesap etmeye çalışıyorum. O yüzden kararsızım henüz.'



Gençlerden biri dedi ki 'abi, devlet bize verdiği öğrenim kredisini geri alıyor ama Suriyeli öğrencilere verdiklerini geri almıyor. Allah göstermesin Türkiye Suriye'nin düştüğü duruma düşse bize kapılarını açacak, bizim Suriyelilere yaptığımızı yapacak tek bir komşumuz olur mu?'



Dedim ki 'haklı olabilirsin. Bizim Suriyelilere yaptığımızı bize yapacak değil komşumuz belki tek bir dünya ülkesi dahi yok. Ama unutma, biz bunu yapabildiğimiz için bu toprakların adı Türkiye. Bu bizim tarihimizden, büyük insanlık vazifemizden kaynaklanan bir sorumluluk. Başkası bize yapmaz diyerek biz onlara sırt çevirseydik 'Türküz, Türkiyeliyiz, Anadoluluyuz' diyerek sokakta dolaşacak yüzümüz kalmazdı.'



Sonrasını tatlıya bağladık tabii. 'İnşaat okuyorum ben abi. 80 kişilik sınıfta 4 kız var. Devletimiz bu konuya da bir el atsın, mağduruz' dedi delikanlılardan biri, gülüşüverdik.



Ne diyordu Walter Benjamin: 'Sen sevdin bu Anadolu dolaşma işini yeğenim. Bir dahaki seçimlerde İbrahim Karagül'e söyle de şu minibüsü tıra çevirmenin bir yoluna baksın. Ferah ferah tutalım memleketin nabzını.'


#Yenişafak
#Walter Benjamin
#Anadolu
#Ömer Halisdemir
#Niğde
7 yıl önce
Halisdemir Yurdu’nda
İki Gece Yolculuğu: “Lâ”dan “İllâ”ya...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü