|
Katırlar, yemekler, marketler ve başka şeyler

Belki biliyorsunuzdur. Belki de bu tip önemli bilgileri kamuoyundan saklamaya özel önem veren medyamız sayesinde bilmiyorsunuzdur. Kesin veri şu: İnsani yardım konusunda gayrı safi milli hasılaya nispetle 2016 yılında da dünya birincisi olmuşuz. Yardımlaşmanın, ihtiyaç sahibine, garibana yardım ulaştırmanın önemini bilen, ona göre davranan bir ülke olmamız gurur duymamızı gerektiren bir olaydır.


Kahramanca işler yapan önemli kuruluşumuz TİKA’nın başkanı Serdar Çam’la bir sohbetimizi hatırlıyorum. Türkiye’nin insani yardım konusundaki başarısını hem devletimizin geliştirdiği önemli politikalarla hem de Türk halkının yardımseverliği ile izah ettikten sonra ‘cesaret ve fedakârlık’ kelimelerini vurgulamıştı. ‘Kimsenin girmeyi göze alamadığı bölgelere büyük fedakârlıklarla ulaşan Türk STK’larının cesaretini dünyadaki pek çok başka STK hayranlıkla izliyor’ demişti.

Ne demeye çalıştığımı bir örnekle izah edeyim. Hatırlayacaksınız. Pakistan’da bilhassa kırsalı çok etkileyen bir deprem olmuştu bir süre önce. Dünyanın namlı yardım kuruluşları yardımlarını şehir merkezlerinde dağıtırken IHH Pakistan temsilcisi İsmail Songür kardeşimiz katırlar kiralamış, depremden etkilenen ve kimsenin ulaşamadığı dağ köylerine katır sırtında 10-12 saat süren yolculuklar yaparak ulaşmış, yardım dağıtmıştı. ‘Cesaret’ ve ‘fedakârlık’ derken ne dediğimiz böylece netleşsin.

Buraya döneriz.

Ramazan-ı şerif başlamadan hemen önce ‘içinde üçüncü sınıf ürünlerin bulunduğu erzak kolileri yerine market hediye çeki vermek daha isabetli olabilir’ çağrısı yapmıştım.

Doğrusu bu çağrıyı yaparken tek bir amacım vardı: Yardıma muhtaç insanları, işlerine yaramayacak ürünler yerine tam da kendi ihtiyaç duydukları ürünlerle buluşturmak. Diyelim yardım alacak kişinin evinde zaten makarna, bulgur, nohut varsa ona yine aynı ürünlerden oluşan bir koli vermek yerine domates, elma, deterjan alabileceği bir alternatif yardım modeli geliştirmek.

Türkiye’nin yükselen yardım kuruluşlarından biri olan Beşir Derneği’ni yetkilileri bana hem mevcut erzak kolisi meselesinin niçin böyle olduğunu hem de ne yapılabileceğini örnek bir model üzerinden anlattılar.

Şöyle: Hayırsever insanlarımız dağıttıkları yardım kolilerini ‘gıda bankası’ uygulaması nedeniyle doğrudan vergi avantajlı olarak dağıttıkları için imiş aslında bu erzak kolisi işi. Daha da aslında mevcut mevzuat market hediye çekleri dağıtımını da bu ‘gıda bankası’ uygulamasına dahil etmeye müsaitmiş ama kimi değişikliklerle…

Tabii diğer yandan hayırsever insanımız, diyelim 30 yıldır alıştığı ‘erzak kolisi’ işini ha deyince bırakmaya da yanaşmıyormuş.

Beşir Derneği tam bu noktada devreye girmiş ve ‘Paylaşım Noktası’ isimli şahane bir projeyi hayata geçirmiş. Şimdilik biri Suriye’nin İdlib kentinde olmak üzere 33 merkezde hayata geçen projenin temel mantığı bir ‘sosyal market’ oluşturmak. Bu markette hayırsever insanların bağışladığı türlü-çeşitli ürünler var. Dernek yetkilerinin kendi ifadeleriyle makarnadan battaniyeye, sabundan ev elektroniğine kadar her şey var bu markette. Tespit edilen ihtiyaç sahibi insanlar buradan kendilerine tanımlanan limit dâhilinde aylık alışveriş yapabiliyorlar. Üstelik bu limiti bir seferde bitirme zorunlulukları yok. İhtiyaç neyse, ne lazımsa onu alıyor insanlar buradan.

Küçük bir dokunuş, büyük bir fark oluşturabiliyor anlayacağınız.

‘Buraya döneriz’ dediğim yere döneyim. Türk STK’larının cesaretlerini profesyonellikle ve eğitimle güçlendirmeleri ana şart. Bildiğim kadarıyla STK yöneticiliği ve çalışanı olma konusunda eğitim veren üniversite programımız yok. Hâlbuki iki yıllık meslek yüksekokulu ve dört yıllık fakülte ile STK’larımıza profesyonel çalışanlar yetiştirmek mümkün.

Madem mesele yardımlaşma, Beşir Derneği’nin bir işinden daha söz edeyim size. Adı ‘Bir Kap Bir Kalp.’ Proje şöyle işliyor: Evinizde yemek pişiriyorsunuz. Kaç kişilik yemek pişirdiğinizi ve menünüzün ne olduğunu derneğe mail ya da telefon yoluyla iletiyorsunuz. Dernek gönüllüleri gelip evinizden yemeği alıyor ve doğrudan iftar edecek ihtiyaç sahibi insanlara sıcak yemek olarak ulaştırıyorlar. Tek şart yemeğin sanayi tipi olmaması; yani sizin hazırlamanız. Çünkü bu projenin sloganı ‘kendi yediğinden ikram et.’

‘Belki birkaç bin kişiye sıcak yemek ikram ederiz’ diye başlayan proje üçüncü gününde 47 bin insana ulaşmış. Ramazanın bereketi tam olarak bu işte.

#Ramazan
#STK
#Beşir Derneği
7 yıl önce
Katırlar, yemekler, marketler ve başka şeyler
Alfred Hitchcock, telefonda!
Gazze’yi unutmayın!
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu