|
İslam Dünyası bir çıkış arıyor

Gerçeği kabul edelim, İslam dünyası her açıdan büyük bir tıkanma yaşıyor. Medeniyetimiz, tarihinde hiç olmadığı kadar savruldu, dağıldı ve parçalandı. İçinde bulunduğumuz coğrafya, en son Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlının dağılmasından sonra bu denli bir kaos yaşamıştı.

Bugün yaşadığımız kaos ve tıkanma diğerlerinden çok farklı. Bugün İslam dininin insanlığa sunduğu tezler, fikirler ve yaşam şekli bağlamından koptu, orijinalinden uzaklaştı ve adeta yeni bir din şeklinde girdi. Dünyada bugün Müslüman ve İslam algısı, bu ilahi öğretinin gerçeği ile uzaktan yakından alakası olmayan, ürkütücü bir şekle girdi.

Paris saldırısından sonra bu ürkütücü algı daha da körüklenecek ve Batı, başından beri el altından beslediği İslamifobiyi kullanıp Müslümanlara ağır yaptırımlar uygulayarak toplumlarından dışlayacak. Daha ürkütücü olanı bu algıyı oluşturan, yöneten, besleyen ve büyütenlere engel olamıyoruz.

Avrupa, Endülüs’ten beri yaptığı gibi, Müslümanları ötekileştirip, ya kendine benzemeye, ya da topraklarından çıkmaya zorlayacak. Fotoğrafın tamamını göremeyen, huzursuz, bir arada yaşamayı bilmeyen ama gücü elinde tutan Batının bu dünyaya çektirdiği ıstırabı artık konuşmaya gerek yok.

Biz kendimize bakalım.

İMAMESİ DAĞILAN TESPİH

Batı karşısında iki yüz yıldır yeniliyoruz ve geri çekiliyoruz. Osmanlı, İslam medeniyetinin son sancaktarı olarak yüz yıl önce parçalandığında, imamesi dağılan bir tespih gibi, tüm İslam coğrafyası büyük bir kaosa girmiş oldu. İslam’ın birliğini ve merkezini temsil eden İstanbul işgal edildiğinde, Hindistan’dan Bosna’ya, Kırım’dan Somali’ye, tüm İslam coğrafyasında Müslümanlar ne yapacağını bilemeyen bir savrulma yaşadı. Bu topraklarda Müslümanlar hiçbir zaman birliğini, merkezini, sığınacağı kapıyı kaybetmemişti. Ancak bu gerçekleşti, Batı tespihin imamesini kopartırsa tüm tanelerin dağılacağını bildiği için Müslümanların gözbebeği İstanbul’u ve hilafeti işgal edip, birliği lağvetti.

Osmanlı topraklarını öylesine parçaladılar, öylesine Müslümanları böldüler ki, bir arada yaşadığımız topraklardan 64 ayrı yeni devlet çıkardılar. Cetvelle çizdikleri sınırlar evlerimizi böldü, kardeşleri ayırdı, akrabalarımız el oldu. Sonra da bu suni sınırları olan devletlerin birbiriyle savaşması için ellerinden gelen tüm fitneyi çıkardılar, oturup zevkle birbirimizi öldürmemizi izlediler.

O günden bu yana tespihin taneleri olarak toparlanmaya, imamemizi bulmaya ve dağılan birliğimizi kurmaya çalışıyoruz. Toparlayamadık, toparlanamadık. İslam ümmeti savruldukça savruldu, dağıldıkça dağıldı. Batı karşısında iddiasını kaybetti, kendine güvenini yitirdi, bu dünyaya söyleyecek sözü kalmadı. Daha kötüsü, topraklarını işgal eden, babalarını öldüren ve zenginlikleri sömüren Batıyla mücadele etmeyi bırakıp, onunla işbirliği yaptı, hayran oldu, üstün gördü. Müslümanlar, ‘inanıyorsanız üstünsünüz’ diyen Allah’ın kitabını ve nerede kula kulluk varsa karşısında diklen Peygamberini unuttu. Özgürlüğe ve elif gibi dik durmaya aşık Müslümanlar özgür ruhlarını kaybettiler.

KELAM SUSTU, SANAT ÖLDÜ COĞRAFYAMIZDA

Müslüman coğrafyası İslam’da asla olmayacak şekilde despot yöneticiler, diktatörler, krallar tarafından yönetilmeye başlandı. Medeniyetimizin en parlak yanları, insanlığa ışık saçan özellikleri kayboldu. Kelam sustu, Hikmet kayboldu, ilim söndü, şiir bitti, edebiyat küstü, sanat yok oldu, bilim üretmez oldu. Bir zamanlar Batı’nın hayranlıkla izlediği Medeniyetimizi bunlar yerine şiddet, terörizm, cehalet temsil etmeye başladı. Ne büyük utanç. Endülüs’ten Çine, İnsanlığı ve dünyayı değiştirip medeniyeti, huzuru, hikmeti, sevgiyi ve mutluluğu öğreten bir dinin çocukları şimdi başka türlü bilinmeye başladı.

Yenildik, daha kötüsü bazılarımız teslim oldu tüm bunlar karşısında.

İKİ OLAY UMUT VERDİ BİZE

İki olay bu yenilmişlik duygusunu değiştirdi ve teslimiyet içinde olanları kendine getirdi. Biri, 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Ak Parti İktidarı, diğer de 2010 yılında başlayan Arap Baharı/uyanışıdır. Erdoğan, İslam dünyasının aradığı liderlik özelliğini taşıyordu ve yeniden kendimize güvenimizi getiren bir söylemle insanları uyandırdı. Davos’ta, Batının kutsal para tapınağı sayılan o mekanda, tapınağın sahibi gözüyle bakılan İsrail’e, “bir dakika” diyerek, aslında savrulan İslam dünyasına bir umut verdi. O umudun dalga dalga tüm İslam coğrafyasına nasıl yayıldığını bizzat gözlerimle gördüm.

Arap uyanışı, işte bundan sonra güçlendi. Tunus’ta başlayan uyanış, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de kukla diktatörleri devirdi, Mısır halkı Firavunların tarihinden beri ilk kez özgür iradeleriyle, kendi evlatlarından birini Cumhurbaşkanı seçti.

Cezayir’de, Fas’ta, Yemen’de, Suriye’de, körfez ülkelerinde Müslüman halk kaybettikleri özgür ruhlarını, benliklerini bulmaya başladılar. Sonra özgürlük ateşi petrol kuyularına, Körfeze dayandı. İşte o zaman Baharı kışa çevirmek için dünyanın tüm şeytanları birleşti.

KARANLIK ÖRGÜTLER İSLAM’A MAL EDİLDİ

Tüm uyanışın ilham kaynağı Türkiye’nin başına o zaman çoraplar örüldü, kumpaslar kuruldu. Mısır düştü, Suriye yandı, Irak perişan oldu, Libya bölündü, Tunus eski haline döndü, Yemen bataklığa saplandı.... baharı yaşayan tüm İslam coğrafyasına tufanı yaşattılar.

Sonra karşımıza nerede geldiği bilinmeyen El Kaide, İŞİD, El Şebab, Boko Haram örgütleri çıktı. Tüm batı medyasında bu örgütlerin kafa kesme görüntüleriyle nasıl lanse edildiğini herkes gördü. İslam’ın algısı bu karanlık örgütler üzerinden değiştirildi ve bugünkü tablo ortaya çıktı.

Dağılan tespih ne zaman imamenin etrafında yeniden toplanmak istedi, işte o zaman başımıza tüm bunlar geldi. İslam Batının bunalımına, buhranına ve huzursuzluğuna bir alternatif olmayacak şekilde karalandı, kötülendi.

BİR ÇIKIŞ YOLU BULACAĞIZ

Ancak Allah’ın nurunu karartamaya kimsenin gücü yetmez. Tıkandık, vurulduk ama şimdi Müslüman zihinler, yürekler ve özgür ruhlar bir çıkış yolu arıyor. Bulacak, bulacağız, bulmak zorundayız.

#İslam
#kaos
#Paris saldırısı
#İslamifobi
٪d سنوات قبل
İslam Dünyası bir çıkış arıyor
Kazdıkça neler çıkıyor?
Hayalet ordular
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı