Bir arkadaşım sahafları dolaşırken, bana uygun olduğunu düşündüğü bir kitap almış hediye olarak. 'Eski İstanbul Ramazanları' isimli kitabın yazarı, Halit Fahri Ozansoy. Tahmin edeceğiniz gibi, Osmanlı döneminde Ramazanların nasıl geçtiğini anlatan, 1969 baskısı, tatlı bir kitap.
Arkadaşım kitabı verirken şu cümleyi de hafiften dokundurmayı ihmal etmedi:
”.
Bu tatlı iğnelemeye muhatap olacak ne yaptım diye, geriye dönüp yazılarıma baktım. Son 10 yazının %40'ı terör, % 20 medya ve teknoloji, %20 uluslararası siyaset, %10 yaşam %10 kurumsallaşma konularını içeriyor.
Arkadaşımın iğneli hediyesine muhatap oldum ama yazıların dağılımına bakacak olursak, o kadar da tek düze, boğucu ve sıkıcı bir konu dağılımı yok bence. Değil mi? Biraz destek olun siz de!
Ramazan ayı gelmesine rağmen siyaset, terör, gerilim konuları ülke gündeminin birinci sırasında olduğu için, benim gibi köşe yazarlarının makale endeksi de buna göre değişiyor.
Bu yaz sıcağında, bu mübarek Ramazan ayında, Avrupa Futbol Şampiyonası'nın tam ortasında farklı yazılar yazmak zorundayız.
Reytik ölçümü gibi, her gün yazar sıralaması yapıyorlar. En çok okunan, en çok tivitlenen, en çok küfür edilen, en çok tepki çeken... listenin psikolojimizi etkilediğini düşünen yok.
Bu yüzden birbirine benzeyen yazarlar çoğaldı. Herkes sosyal medyadaki yazı borsasında tavan yapmış yazılar benzeri makale kaleme almaya başladı.
öğrencilerimizle yaptığımız bir araştırmada, aslında gazetelerin ve köşe yazarlarının bir röntgenini çekmiştik. Orada medyanın içine düştüğü kaos ve bunalım net olarak görülüyordu. Durum dramatikti.
İnanılmaz bir tekdüzelik ve dil sorunu hakim olmuştu birinci sayfalara.
Yazarları inceleyen kısım da çok farklı değildi.
. Öğrenciler buna gerekçe olarak, en çok okunan yazı türünün polemik olduğunu yazmışlar. Gerçekten de medya siteleri en çok bu polemik yazılarını alıntılıyor. Bu araştırmayı bu sene tekrar edeceğiz. Daha sağlıklı araştırma teknikleri kullanarak bilimsel kısmını güçlendirmiş olarak yayınlayacağız.
Kendi kendime, 'siyasetin, günlük tartışmaların, polemiklerin esiri olma, okurlarına zengin menüler sun, faydalı şeyler yaz' diyorum zaman zaman. Ancak gündem beni esir alıyor çoğu kez. 20 yıldır gazeteciyim, Türkiye'nin gündem yoğunluğunu hiç böyle görmedim. Hem inanılmaz önemli gündemler yaşıyoruz, hem de inanılmaz hızlı değişiyor.
Şimdi Milli Takım'ın Avrupa Şampiyonası'ndaki maçlarına bakın. Bildiğiniz düz futbol nasıl oluyor da, Kürt sorununa, vatan hainliğine, ülkenin bölünmesine, milli takım antrenörünün TRT'yi protesto etmesine kadar akıl almaz konulara dönüşüyor? Gerçekten anormal durumlar bunlar.