O tahta taburelerde, üniversiteden hocalar, gazeteciler, esnaf ve gençlerden oluşan bir grupla, Diyarbakır'ın bitmeyen konusunu, Kürt sorunu ve yeni sosyolojiyi tartışıyoruz çaylar eşliğinde.
Dün söylemiştim, insanları yorgun ve gergin buldum. Bu muhabbet ortamında ve daha sonra gittiğimiz çay ocaklarında, camide, sokaklarda yorgun insanları görmeye devam ettim. Güvenlik önlemleri, kontroller, yasaklı alanlar, girilemeyen evler, bombalı saldırı ihtimalleri yaşamı zorlaştırmış ve insanları yormuş doğal olarak.
Midyat'ta Emniyet lojmanlarına yapılan bombalı saldırının olduğu yerdeyim. Hemen karşıdaki pastane ve bina kağıt gibi buruşmuş patlamadan.
Vatan, devlet, bayrak ve din aidiyetini tartışıyoruz .
Kendilerini bu toprağa, bu bayrağa, bu devlete ait hissetmemeleri, bu dışlanmışlık ve yok sayılma travmasından.
Kendine yabancı bir ideoloji, yabancı bir söylem ve şiddetle yaşamak zorunda kaldılar.
. Tüm bunlardan kurtulmak için sığınacakları bir devleti arkalarında hissetmediler yıllarca.
Burada herkes kesin kanaat getirmiş durumda:
PKK, tarihinin en büyük nefretini bu hendeklerle kazandı.
Yaşadıkları travma, yılların birikimi acılar, bilinç altı ve psikolojik bagaj öyle kolay bırakmıyor yakalarını. Evet, devlet terörle mücadelede çok ciddi bir başarı elde etti, şehirlerde sivilleri korudu. Bu onların da desteklediği bir şey oldu.
Midyat'ta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan ile karşılaştık. Tam da aradığım bakanlardan biri aslında. Bize sosyal politikalar üretmesi, Kürt sorununa, terör sorununa aile açısından, birey açısından bakması ve proje üretmesi gereken bakanlık. Genç, iyi eğitimli ve dinamik bakanımıza çok iş düşüyor. Umarım öncekiler gibi, bu bakanlığı sadece kadına şiddet ve çocuk yaşta evlilikler konusunda kilitlemez.
Ulu Cami İmamı Sait Hoca, her gidişimde uğradığım bir kanaat önderidir. Çok dertliydi bu sefer
diyor.
Nusaybin'de, teslim olan teröristlerin ifadelerini alan savcılarla konuşurken Sait Hoca'nın ne demek istediğini anladım. Yaşları 14 ile 25 arası, yarısı pişman ama diğer yarısı değil
” dedi biri.
Gençlik merkezlerinde, derneklerde, liselerde, üniversitelerde hatta camilerde yapıyorlar bunu.
Terörü bitirmenin yolu çocuk yaşta beyin yıkama faaliyetlerini bitirmek ve yerine alternatifler üretmektir.
Sanırım ilk önce bakanlarımızın gidip, Sur, Nusaybin, Cizre, Şırnak'ta yıkıntıların arasında dolaşması ve evsiz bir Kürt ailenin misafiri olması gerekir.
Ancak sahaya inecek sivil toplumu daha çok önemsiyorum. O çocukları örgütün kirli ideolojisinden kurtaracak sivil toplum nerede acaba?
Şevko'nun çay ocağı deyip geçmeyin. Tam bir sosyoloji laboratuvarı. Bu arada çayı siz istediğinizde değil, Şevko Dayı hazır olduğunu düşündüğünde içebilirsiniz. Biraz terstir kendisi. Ama yine de orayı seviyor insan.