|
Lejyoner hastalığı
AK Parti,
bünyesine yabancı, tehlikeli bir hastalıkla karşı karşıya. Geleneğinde, kültüründe ve kodlarında olmayan bu hastalık, bu harekete dışarıdan bulaştı. Buna “lejyoner hastalığı” denir. Tarafgirlik ve peşin hüküm gütmeden fikrimi anlatayım. Kim inanacaksa artık!


AK Parti hareketinin ana omurgasını dindar, yerli, demokrat, ümmetçi ve global bakış açışınsa sahip insanlar oluşturmuştur. Motor gücünü oluşturan isimlerin nerdeyse tamamı, Milli Görüş kökenlidir. Buna rağmen, çok farklı kesimlerden insanlar da harekette yer almıştır. Bu haliyle parti, Türkiye'nin kaderini ve siyasetin tüm kavramlarını değiştirmiş, çok kısa sürede merkeze oturmuştur. Bununla da kalmamış, İslam dünyasını dönüştürmüş ve Batı dünyasıyla çok özel ilişkiler kurmuştur.



AK Parti'nin kurucusu ve lideri olan Erdoğan, kendi tarz-

ı siyasetini inş

a etmiş, partisini de buna göre düzenlemiştir. Bugüne kadar hiçbir seçimi kaybetmemiş, dolayısı ile “süreç-sonuç” açısından doğru politikalar yürüttüğü kabul edilmiştir.


Buraya kadar hem fikiriz sanırım. Geliyorum tartışmalı alana.



AK Parti'nin siyasi ahlak anlayışı


Bir siyasi parti içinde çekişme, tartışma ve yarış olması normaldir ve siyasetin doğasında bu vardır. Milli Görüş partileri, diğer siyasi partiler ve AK Parti içinde de bunlar yaşanmıştır.



AK Parti'de çok önemli isimleri istifanın eşiğine getirecek kadar sert tartışmalar oldu. Bunların bir çoğundan kamuoyu haberdar olmadı. Zira bu hareketin geldiği muhafazakar damar,

“kol kırılır, yen içinde”

ata sözünü hep şiar edindi. Kimse yol arkadaşını, dava arkadaşını kamuoyu önünde, rencide etmedi, hele hele hakaret ve asılsız beyanlarda hiç bulunmadı. Bu bir ahlak meselesidir ve AK Parti bunu hep önemsemiştir.



AK Parti içinde yaşanan önemli tartışmaların öznesi olmadım ama ancak bir çoğuna şahitlik ettim. Bugün, parti etrafında yaşanan tartışmaların bir benzerinin, geçmiş dönemde hiç yaşanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.


Harekete sonradan katılanlar


Hiçbir tartışmada, Erdoğan başta, taraflar birbirlerine hakaret etmedi, nezaketini bozmadı, medyaya çıkıp yüz kızartan cümleler kurmadı. Bugün havalarda uçuşan ve şirazesi kaçan, seviyesiz ithamlar, suçlamalar asla kullanılmadı.



Şimdi bu kavramları cüretkar biçimde kullanan, yazan, yayan insanlara bakın. Bu kişilerin

çoğunun, AK Parti geleneğinden olmayan, partinin “dava” dediği mücadelede yer almamış, harekete son yıllarda katılmış insanlar olduğunu görürsünüz.


'AK Parti içinde siyasiler bir biriyle tartışmaz' demek gerçeği yansıtmaz. Ancak o tartışmaları körükleyen, büyüten, daha fazla can acıtması

için

sivrilten ve çözümsüz hale getiren asıl

şey

,

üçüncü tarafların ve lejyoner yayınların

etkisidir. Burada bir kasıt ve kötü niyet vardır kesinlikle.


Roma ve Fransız ordusunun lejyonerleri


Roma ve Fransız ordularında, Sezar'ın ya da Napolyon'un hayalleri ve idealleri için değil, alacağı para için savaşan yabancı lejyonerler vardı. Bunlar başka ülkelerden gelir, savaşır, paralarını alır ülkelerine dönerdi. İşte bu insanlar bazen, geldikleri yerin hastalıklarını da getirir, onu diğer askerlere bulaştırırdı.

Bu mikrop türüne alışık olmayan bünye, bundan ciddi biçimde etkilenirdi.

Bu yüzden Romalılar ve Fransızlar hastalıklı lejyonerleri tespit eder, bunları ordudan uzaklaştırırdı.



AK Parti hareketi içinde aynı siyasi damardan gelmeyen çok sayıda insan var.

Bunların hepsini aynı kefeye koymak haksızlık olur.

Bünyeye uyum sağlamış, idealleri ve misyonu benimsemiş, oldukça da yararlı olmuş insanlar var. Tıpkı Fatih'in, Selahaddin Eyyubi'nin ordusundaki yabancılar gibi.



Hastalıklı lejyonerler


Ancak isimsiz bildiriler, isimsiz sosyal medya hesapları, akla zarar iddiaların yer aldığı köşe yazıları, iftiralar, delilsiz suçlamalar, dosya/belge toplayanların “hastalıklı lejyonerler” ya da onların zehirlediği kişiler olduğunu görmek lazım. Bu yöntemler, AK Parti'nin geleneğinde olmadığı gibi, mücadele ettiği karanlık odakların, hasımlarının kullandığı yöntemlerdir ayrıca.


Bu hastalıklı kişilerin bir kısmı, menfaatleri kesildiği için partinin etrafından ayrıldı ve bugün en azılı AK Parti düşmanı haline geldiler. Çünkü onların parasını başkaları ödüyor şu anda.



Geride kalan lejyonerler ve onların virüs bulaştırdığı bazı mahalle sakinleri,

özellikle

medyada, iş dünyasında, siyasette AK Parti'ye hastalık bulaştırmaya devam ediyor maalesef. Bunların gelecekte, bugün düşman haline gelen eski lejyonerler gibi olacağına eminim.


İslam dünyasının umudunu korumak


Ne acıdır ki, bu hastalıklı insanların işlediği her suçun faturası Erdoğan'a kesiliyor.

Ses çıkarmadığı, desteklediği, onun etrafındaki insanların bunu yönettiği iddiaları, her gün yayılıyor. Ne yazık ki kimse bunu önlemek için ciddi bir çaba göstermiyor. Oysa meselenin tam da öyle olmadığını biliyorum.



Bence dramatik durum

şudur

: Doğru insanı, doğru lideri yanlış insanlar savunuyor. Bu da, o insanın haklı davasına zarar veriyor. Erdoğan'ın yaşadığı tam olarak budur.


Sözün k

â

r etmediği zamanlardan geçtiğimizi biliyorum. Ancak büyük sıkıntılar içinde olan ülkemin ana omurgası AK Parti'dir. Her yanından feryatlar yükselen İslam dünyasının umudu AK Parti'dir. Mazlumların gönlündeki kahraman Erdoğan'dır. Bunları da biliyorum.


Hal böyleyken, bu lejyon hastalığının bu hareketi sarıp tüketmesine seyirci kalamayız. Herkese bir görev düşüyor. Ben bir yazarım.

Boynuma borç olan da doğruları yazmak ve “umudu” korumak için çabalamaktır.

#AK Parti
#İslam dünyası
#Milli Görüş
8 yıl önce
Lejyoner hastalığı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS