Vücudunuz hastalandığında, bedeninize giren mikroplarla savaşmak için destek kuvvet olarak ilaç alırsınız. Antibiyotikler, vücudunuzdaki mikropları öldürülmesine yardımcı olan ek kuvvet gibidir. Kendi savunma gücüyle mikroplarla baş edemeyen vücut, antibiyotiklerin desteği ile mikrobu yener.
Burada iki tehlike var:
Çok antibiyotik alırsanız, vücudunuz savaşmayı, mücadele etmeyi ve mikroplara karşı direnmeyi bir süre sonra bırakır. 'Nasıl olsa antibiyotikler gelecek ve bu mikropları yenecek' diyerek, kendini bırakır. Buna 'vücut direncinin' düşmesi denir.
Eğer antibiyotikleri gereksiz kullanırsanız, vücudunuzdaki mikroplar antibiyotiklere karşı direnmeyi ve sonunda onu da yenmeyi öğrenirler. Böylece ne kadar antibiyotik alırsanız alın iyileşemezsiniz.
Son yıllarda durum öylesine tehlikeli hale geldi ki, mesele artık alarm verme durumuna dayandı. Bu alarmı verdiren şey de,
Çin'de yapılan son
zirvesinde masada konuşulan ve çoğumuzun dikkatini çekmeyen konulardan biri buydu.
Konu geçen hafta New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler toplantısında da gündeme geldi. Gereksiz ve yoğun antibiyotik kullanımına karşı liderlerden mücadele sözü alındı (geniş bilgi için aljazeeraturk.com.tr).
Mesele aşağı yukarı hepimizin tartıştığı bir konu. Doktorlarımızın fazla ilaç yazması neyse, sürekli antibiyotik yazmasını hep eleştiriyoruz. Doktorlar da, ilaç yazmayan doktoru işini yapmıyor diye şikayet eden hastalardan mustarip. Ben ailemde ısrarla antibiyotik başta, ilaç kullandırmamaya çalışıyorum. Çok da faydasını gördüm.
Vücudun kendi direnci sanırım tüm ilaçlardan ve dış müdahalelerden daha kıymetli. Her organ, mikroplara ve bakterilere karşı savaşını kendi verecek şekilde güçlü olmalı, dirençli olmalı ve savunma yapabilmeli. Eğer vücut kendi direncini gösterirse, mutasyona uğramış, kendini değiştirmiş mikroplara karşı yeni savunma modelleri geliştirebilir ve direncini sürdürür.
Türkiye'yi bir beden gibi düşünün. Bir çok hastalıkla mücadele ediyoruz. FETÖ, PKK, IŞİD ve terörle mücadele, ekonomik sorunlar, diplomatik krizler, sınır ötesi çatışmalar, bürokrasinin sorunları, iç savaş tehlikesi, yeni askeri darbe girişimi... Bünyemiz çoklu saldırı altında. Mikroplar, bakteriler her yandan saldırıyor. Çok şükür bünyemiz güçlü, tüm bu mikroplarla mücadeleyi kendi direnciyle yapmaya çalışıyor.